bugün

fyodor mihailovic dostoyevski

bunlar da dostoyevski nin farklı kitaplarından alıntılarımdır. kitapları karıştırarak, altı çizili yerleri teker teker bularak kendi elcağızlarımla yazmışımdır worde. şimdi de oradan buraya* :

- insanlığa hizmet yolunda büyük işler başarmayı düşlüyorum sık sık. gerçekten de insanların mutluluğu uğruna çarmıha gerilmeye bile giderim belki, ama öte yandan bir insanla aynı odada iki gün yalnız kalmaya dayanamam.

- her insanın herkese söyleyemeyeceği, sadece dostlarına açabileceği özel anıları vardır. hatta dostlara bile açılamayacak, insanın ancak kendisine itiraf edeceği sırları da vardır. bunun yanında kendimize bile açamayacağımız şeyler vardır. en şerefli insanın hafızasında bile bunlar epey kalabalıktır. daha doğrusu, insan onurlu olabildikçe bunların sayıları artar.

- gururlu insan, ancak kendini bilen ve kendini büyük bir titizlikle sorgulayıp küçümseyen insandır.

- insan hayatı boyunca yalnız bir defa içindekileri boşaltır. bunun için de iyice bunalıma girmesi gerekir.

- bazen toplulukta iradeniz dışında, tamamen hislerinize ve iç sezişinize uyarak, birine yakınlık duyar, onunla dost olmak istersiniz.

- kişioğlunun zalimliğine "canavarca" diye bir sıfat yakıştırılmıştır, ama canavarlara büyük bir haksızlıktır bu: hayvan, hiç bir zaman bir insan kadar zalim olamaz. kaplan sadece parçalar, dişleriyle etlerini koparır koparır yer. bitirir avını elinden gelen budur. yapabilecek, elinden gelecek bile olsa, insanları kulaklarından çivilemeyi aklının ucundan geçirmez.

- topluluk işkencecileri küçük görür. ama centilmen işkencecileri değil.

- işkencecilerin iki çeşiti vardır; biri bu işi gönüllü olarak, öteki zorunlu olarak yapar.gönüllü işkenceci süğhesiz her bakımdan öbüründen daha aşağılıktır. oysa halk en çok ötekisinden çekinir. tiksinerek, dehşetle hatta farkına bile varmadan: mistik bir korku duyarak çekinir. şu halde işkencecilerden birine karşı böyle, adeta esrarlı bir korku duyulurken, ötekine karşı hareketine hak verecek kadar kayıtsızlık gösterilmesi nedendir acaba?

- ucuz bir mutluluk mu,
yoksa insanın ruhunu yücelten bir acı mı daha iyidir?

-insan bazen öyle bir sınıra gelir ki, onu aşamadığı için mutsuz olur. ne tuhaftır ki aşınca daha mutsuz olur.

-kendimi böyle suçlarken yavaş yavaş acılarım hafiflemeye başlar, sonunda da ciddi bir zevke dönüşürdü. evet zevk, gerçek bir zevk.

- bu zevk ufaldığımızın, bu yolda en aşağı dereceye ulatığımızın bilincine farmaktan doğar. durumumuzun çaresizliğine, olduğumuzdan başka türlü bir adam olamayacağımızı, değişmek için yeterli zaman ve inancınız olsa bile bu değişmeyi kendinizin de istemeyeceğiniz anlamanın tadına doyum olabilir mi??

- bu tat o denli ince ve anlaşılması güç bir duygudur ki, azıcık dar görüşlü, hatta sinirleri oldukça sağlam basit kişiler bundan en ufak bir zevk almazlar.

- evet acıda da zevklerin en büyüğü gizlidir. hele insan bir de durumun çaresizliğinden ileri gelen güçlüğü iyice anlarsa!.. burada şunu ekleyeyim ki bilinç hemen bir merhemle ovulmuş gibi olur.

- yüreğimle cenkleşeceğim. görüyorsun ya alyoşa, beş yıldan beri döktüğüm gözyaşlarımı çok seviyorum... belki de onu değil, uğradığım hakareti seviyorum!

- ben çok derinden acı çekiyorum diyelim, aam benim ne denli bir acım olduğunu başkası anlayamaz, çünkü ben değildir o bir başkasıdır. hem şu da var ki, insan başka birisinin derin acı çektiğini - sanki bu bir marifetmiş gibi- kabul etmez.

- temiz kalpli bu insanların romantikliğini tanrı kahretsin! şu iğrenç ruhların ahmaklığına, küçüklüğüne lanet olsun!.. hepinizin canları cehenneme! neden anlamıyorlar neden?!

- hayata olan inancımı yitirsem, değerli bir kadın hayalk kırıklığına uğratsa beni, dünyanın gidişinin yanlış yolda olduğunu görsem, hatta herşeyin karmakarışık, lanetli -belki şeytanca- bir kaos olduğuna inanmaya başlasam, kişioğlunu umutsuzluğa düşüren bütün felaketler başıma toplansa, gene de yaşamak isterim. hayat kadehini bir kez dudaklarıma götürdükten sonra dibine kadar içmeden bırakmam onu!

- her zaman önemli olan akıl değildir!
yeryüzünde herşey akılla yapılsaydı

- yeryüzünde her şey akıllıca yapılsaydı hiç bir olay çıkmazdı ortaya.

- aklın mantığın işi yok burada. ruhunla bedeninle seviyorsun, ilk gençlik gücünü seviyorsun...
acı çekeceksin acıdan eriyip mahvolacaksın!

- doğrusu şu ki, onu delice kıskandığım için ondan bu denli nefret ediyorum.

- bana elini verme seninle vedalaşmayacağım, çünkü sen ve ben biriz.

- kıskanç, bir anda (kuşkusuz önce kıyameti kopardıktan sonra) bağışlar...

- ama doğrusunu söylemek gerekirse, bazı durumlarda kişinin, mantıksız olsa bile yüce bir sevgiden doğan bir tutkuya kendini bırakması, bırakmamasından daha saygıdeğer bir davranıştır.

- akıl sevginin olmadığı yerde aranmalıdır.

- hayır, hayır liza, insan ancak yaşamı öğrendikten sonra başkalarını eleştirebilir.

- cehennem, daha sevememekten doğan acıdır!!

- başkasına karşı çok büyük bir sevgi duymak, biraz da ona karşı bencil olmakmış.

- neden iyilik üstüne, güzel şeyler, yüksek şeyler üzerine anlayışım derinledikçe daha da saplanıyorum batağa? tüm boğulma derecesine geliyorum!? bunun önemli yanı, bu durumun ben de rastgele değil de, sanki öyle olması gerekliymiş gibi olmasıydı.

- ne denli budalaca konuşulursa öze o denli yakın olunur. sözlerimiz de o ölçüde açık, anlaşılır olur. budalalık saftır, kurnazlık bilmez, ama zeka hileye, sinsiliğe başvurur. zeka dalaverecidir, budalalıksa dürüst ve doğru...

- insandan başka tüm yaratıkların günahsız, erdemli olduğunu, isa nın bizden önce onların içine yer ettiğini bilmek duygulandırıyor beni.
"onlarda da mı var isa yoksa?" diye sordu delikanlı. "başka türlü olamaz zaten." dedim. " kutsal sözler tüm yaratıklar için söylenmiştir çünkü. en büyüğünden en küçüğüne bütün canlılar, küçük bir yaprak bile kutsal söze yönelir. tanrı nın ününü söyler isaya sızlanır. bilmeden, yaşamasını sağlayan gizin buyruğuyla yapar bunu.

- kişioğlunun günahından korkmayın, günahkar da olsa sevin onu, çünkü böyle bir sevgi yeryüzünün en yüce sevgisi, tanrısal sevgiye en yakın olan sevgidir. tanrının bütük yaratıklarını, herşeyini, her kum tanesini sevin. bunları seversen tanrı nın gizine erersin. bu gize bir kez erdikten sonra her gün biraz daha iyi anlarsın onu. sonund bütün dünyayı sevmeye başlarsın.

- sevgiden doğan alçakgönüllük güçlerin en yamanıdır. her gün, her saat her dakika yokla kendini, görünüşünün alçak gönüllü olması üzerinde dur.

- çok bilen çabuk ihtiyarlar!

- dünyada saçmaa sapan şeyler de pek gereklidir.

- buğday tanesi yere düştükten sonra yok olmazsa, bir buğday tanei olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün verir.

- on sekizinci yüz yılda ihtiyar bir günahkar, "tanrı olmasaydı onu icat etmek gerekirdi" demiş.

- bizler, bizim gibiler için tanrı nın verdiği en büyük mutluluk budur. çünkü benim gibi insanları hiç olmazsa bir kişinin sevmesi gerekir bu dünyada...

- şeytanın varlığını kanıtlamak, tanrı nın da varlığını kanıtlamak demek midir?

- yasak meyve iki kat tatlıdır.

- evet derin, gereğinden çok derin bir yaratıktır insan! ben olsam bu kadar derin yaratmazdım onu.

- şehvet fırtınadır, hatta fırtınadan da güçlüdür! güzellik ürkünç, müthiş bir şeydir. ürkünçtür, çünkü tanımlanamaz, tanımlanamaması da yalnızca tanrı nın bize bilinmezlikler verdiği içindir. burada kıyılar birleşir, büyün karşıtlıklar bir arada yaşar.

- "malesef insanoğlunun mükemmel uyum yetenenği bizim orada yaşamamızı sağlıyordu"

(bkz: sözlük ellerim koptu lan allahsız)