bugün

ateist türk mü müslüman kürt mü

bir davet üzerine gittiği tbmm de bediüzzaman tarafından zamanında cevaplanmıştır,

"Eskiden, Türk olmayan bir talebem vardı. Eski medresemde, hamiyetli ve gayet zeki o talebem, ulûm-u diniyeden(edindiği dini ilimlerden) aldığı hamiyet(vatanseverlik) dersiyle her vakit derdi: 'Salih bir Türk, elbette fâsık(günahkar) kardeşimden ve (hatta)babamdan bana daha ziyade kardeştir ve akrabadır.'

(yani; üstadın kürt bir talebesi var devletine son derece bağlı, üstad fikrini öğrenmek için soruyor ve öğrencisi; "ırk falan hikaye, müslümansa hangi ırktan olduğunun önemi yoktur, kardeşimdir" diyor)

Sonra, aynı talebe, talihsizliğinden, sırf maddî fünun-u cedide okumuş,
(istanbula okumaya geliyor ve ırkçıların davranışlarına karşı o da ırkçılık damarıyla mukabele ediyor)
Sonra ben, dört sene sonra esaretten gelince onunla konuştum. Hamiyet-i milliye(vatanseverlik) bahsi oldu. O dedi ki:
" 'Ben şimdi, râfizî(sapkın) bir kürdü, salih(doğru, temiz) bir Türk hocasına tercih ederim.'
Ben de;
" 'Eyvah!' dedim, 'Ne kadar bozulmuşsun!' Bir hafta çalıştım, onu kurtardım, eski hakikatli hamiyete(vatansever hale) çevirdim.
"işte, ey meb'uslar, o talebenin evvelki hali, Türk milletine ne kadar lüzumu var! ikinci hali, ne kadar vatan menfaatine uygun olmadığını fikrinize havale ediyorum. Demek-farz-ı muhal olarak siz başka yerde dünyayı dine tercih edip, siyasetçe dine ehemmiyet vermeseniz de(yani; din sizin hayatınızda çok önemli olmasa dahi)
herhalde şark vilâyetlerinde din tedrisatına azamî ehemmiyet vermeniz lâzım." (bediüzzaman said nursi / tarihçe-i hayat)