mustafa kemal atatürk

Atatürk ittihatçı değil miydi?
Bütün genç subaylar gibi Atatürk de ittihatçı idi. Ama ittihat’dan çok erken bir zamanda soğumuş, bu ideolojiyi bırakmış ve dahası bir süre sonra buna cephe dahi almıştır. (s.98)

-Atatürk diktatör müydü?
Kendisi şartlar dolayısıyla diktatördür. Ama teorisinde diktatörlük yoktur. Nitekim iki kere çok partili düzene geçmeyi denedi. Tabii bu partiler kendisinin istediği partilerdi. (s.98)

Atatürk’ün bu çok partili düzene geçiş için yaptığı denemelerle ilgili çeşitli teoriler var. Mesela bunu ülkede kimler kendisinin yanında, kimler ona karşı bunu görmek ve karşı olanlara karşı tedbir almak için yaptığını söyleyenler var. Çok yuvarlak bir yaklaşım bu. Yani “Kim yanımda kim değil, açığa çıksın da göreyim” gibi çocuk oyuncağı işler değil bunlar…Bu söylemler kahvehane tabirleridir demek amiyane olmaz. Eğer iddia edilen şekilde olsaydı onu anlamak için şüphesiz başka yöntemler vardır. (s.99)

…Eğer hala (Avrupa’da faşist diktaların olduğu bir dönemde) çok parti gibi bir hayalden, söylemden, idealden söz ediliyorsa, bunun sebebi Atatürk’ün kafasında gençliğinde öyle öğrendiği bir Avrupa’nın varlığının olmasıdır. Kendisinin idealinden vazgeçmemiş olması açısından bu son derece önemli bir husustur. (s.102)

-Atatürk olmasaydı da Türkiye bir şekilde kurtulur muydu?
Yavaş yavaş kendince kurtulurdu belki ama izmir bizim olmazdı. Oraya gelir, yerleşirlerdi…Buraya nüfus sürekli geliyordu, zamanla bu daha da hızlandı. Çünkü izmir hinterlandı adalarda sürünen insanlar için çok bereketli, cennet gibi bir yerdi ve nüfusu muhakkak artardı. Türkiye de yine acayip bir ülke olarak ortaya çıkardı. Yani Türk milleti ortadan kalkacak değildi. “Demokrasi gelirdi” diyenler de var. Demokrasi ithal gelmez…O ihtiyacı hissedip demokrasiyi kendin tesis etmelisin. (s.109)

-Milli mücadeleden sonra Kazım Karabekir Cumhurbaşkanı olsaydı ne olurdu?
Kazım Paşa’yı az sayıdaki insan dışında kimse reis seçmez. Kazım Karabekir çok yetenekli bilgili bir kurmay olmakla birlikte çok dürüst, inanmış birisi; keza ismet Paşa da öyle. Yaşam biçimi olarak ikisi de muhafazakardır…Kazım Karabekir tutucu bir adamdır. Mesela izmir iktisat Kongresi’nde Latin harflerini reddeder… Peki ne olurdu? Belki hilafeti kaldırmakta gecikirlerdi. (s.110)

Atatürk için “Çok kan döktü” diyenler de var?
Saymışlar mı?...istiklal Mahkemeleri’nde yargılananlar bütün Osmanlı devrindekilerden fazlaymış. Bu sayı hangi kaynaktan, nereden sayılıp nasıl mukayese ediliyor? Elbette Türk inkılâbı’nın seçimle ve yumuşak yastıklar üzerinde taşınarak meydana gelmediği belli. Uzun bir harbin, direnişin sonunda gerçekleşen bir inkılâp olduğu aşikardır. Fakat şurası da bir gerçek ki ne Fransız ihtilali ne de Rus ihtilali ile de mukayese edilemez. Belirgin bir yerden sonra da bu bir denge meselesidir. Bir rejim yerleşeceği zaman artık cezalandırmalar da durdurulmalıdır. (s.111)

-Atatürk’ün dine bakışı nasıldı?
iç dünyasını hiç merak etmiyorum. Zaten kimse de ne kadar dindar, ne kadar değil bilemez. Yalnız şunu belirtmek gerek, Atatürk uçuk biri değildi. Dine karşı olacak, pozitivizm uygulayacak, bunlar gülünç şeyler…Tutun ki daha muhafazakar biri olsun. Zannediyor musunuz ki her yerde tekkeleri besleyecek, her gün bir yerde cami yaptıracak? O karakterde birinden bu beklenemez. Çünkü realist düşünüyor, kendisinde hayalci bir lider tipi yok. (s.112)
istiklal Harbi yıllarında yanında hep ulemadan insanlar var? istiklal Harbi’nden sonra da yanında din adamları var. Onların bazılarını biz uzaktan tanıdık. Çok orijinal, dindar, bilgili hem de çok bilgili yani künhüne inerek bilen insanlardı… Ama Atatürk her zaman din bilginleriyle oturup mesele tartışacak birisi değil. O bakımdan bu cevaplandırılması oldukça güç bir soru. (s.112)

SON OLARAK;
-Bu konuyu (Cumhuriyet ve imparatorluğun alakasını) son padişahın kızı ve halifenin gelini Sabiha Sultan’ın bir deyişiyle bitirelim. Kendisi Saltanat ve Cumhuriyetin alakası için; “O Türklerin imparatorluğuydu, bu da Türklerin cumhuriyetidir.” demişti. (s.96)
Kaynak; Yakın Tarihin Gerçekleri, ilber Ortaylı