bugün

izmir de haşema giyen vatandaşın denize girememesi

mahalle baskısının ne boyutlara varabileceğini gördüğümüz tüyler ürperten bir yaşanmışlık.

ben bu tür mağduriyetler karşısında dayanamıyorum ve mağdurun acısını bir nebze olsun azaltmak için olayları derinlemesine bir analiz ediyorum:

liseden beri izmir'de yaşadığını belirten mağdur sadece bir saatlik vakitleri olduğunu söylüyor. benim anladığım bir sebepten ötürü( tayin, göç) izmir' e taşınmak zorunda kalıyorlar. ablaları olduğunu söylüyor, kalabalık bir aile söz konusu.

neden 1 saatlik vakitleri olduğu konusunda tam bir fikir oluşturamadım. böyle kalabalık ailelerde bir yere gitme meselesi önceden uzun uzun etüt edilir. nereye gidilecek ne yenecek kim hangi haşemayı giyecek hepsi tek tek belirlenir. bu bir istisna olarak göze çarpıyor.

"haşemaları giydik". böyle haşemalı tim gibi; haşemasını giyen denize doğru yol alıyor. bir saatleri var ve planlar tıkır tıkır işliyor

adamlar (kadınlar) önce gülüyor. zannedersem adamlar diğer * haşemalıları görüp tepki vermiyor, esas kahramanımızı görüp önce gülüyorlar. çünkü arkadaş liseden beri izmir'de yaşadığından izmirlilik husunda alasulu kalıyor. yani tam olarak izmirli olamamış ama izmirli sıfatından bir şeyler de taşıyor.

dolayısıyla biraz sırıtıyor, kendisinde bir gubidiklik seziliyor. gurbetçilerimiz gibi iki tarafa da yaranamaz bir durumda. çünkü garip garip bakmaya başladılar bana diyor. ablalarına falan gülen eden yok. mahalle baskısını uygulayanların "erkek adam haşema mı giyer" gibi bir ön yargıları var çünkü. şimdi resim gözümüzde daha iyi canlanıyor.

çok güzel eğlenceli bir müzik yankılanıyor plajda;
aile eşrafı haşemalarını çekmiş tek sıra ve hızlı bir şekilde denize doğru ilerliyor her şey normal. sıra ile denize giriliyor her şey normal. en arkadan da mağdurumuz koşa koşa geliyor. yüzünde mutluluğun resmi var. en son gelip hızlı bir şekilde göbek üstü atlayıp diğer aile fertlerini geçip hava atmayı planlıyor. abiler ve ablaların arasından geçerken herkes bir anda skecin en komik anına kopar gibi kopuyor. sonra "ne manyaklar var ya" der gibi garip garip bakmalar başlıyor. kafa falan da sallıyor olmalılar.

haliyle tüm hevesi kursağında kalıyor kardeşimizin. müzik önce bir hışırtıya dönüşüyor sonra kesiliyor. koşmaktan yürümeye geçiyor mağdurumuz ve arkasında kalan gülüşmelere doğru kafasını belli bir açıda döndürerek bakıyor. gülüşen suratlar bir anda garipleşiyor ve garip garip bakmalar başlıyor. kafasını 270° öbür tarafa ablaların bol olduğu tarafa döndürüyor ve bir yüzü gülen bir yüzü garip bakan canlı mona lisalar görüyor. adımları daha da yavaşlıyor hatta durur gibi oluyor. vücudu öne kafası arkaya bakar vaziyette ne yapacağını şaşırmışken boğazı düğümlenmişken şu cümle dökülüyor ağzında:

-sebebi neydi ki?