rocky

1976 yapımı, 10 dalda oscar adayı olup bunlardan üçünü (en iyi film, yönetmen ve kurgu) kazanan, sylvester stallone'yi isimsiz bir aktör ve banka hesabında sadece 120 doları olan bir "loser" dan dünyanın en büyük sinema ikonlarından biri haline getiren, benim de "itallion stallion" tişörtüyle sokaklarda dolaşmama sebep (o benim işte) film serisi ve onun ilk basamağının adı. televizyonda muhammed ali'nin chuck wepner adında isimsiz bir boksörle yaptığı maçı seyreden sly, adamın ali'ye 15 round boyunca dayanmasına hayran kalmış ve bundan bir film olabileceği umuduyla senaryoyu yazmaya koyulmuştur. üç günde yazıp bitirdiği senaryoyu götürdüğü bütün yapımcılar, fikri iyi bulur ve fakat stallone'nin başrolü de kendisinin oynaması ısrarı nedeniyle, projeye sıcak bakmazlar. düşünülen isimlerse, burt reynolds ya da james caan'dır. sonunda kapı kapı dolaşarak inadını kabul ettirdiği yapımcıları bulur: ırwin winkler ve robert chartoff... 1975 yılının son aylarında çekilen film çok cüzi bir bütceyle, 950.000 dolara malolmuş ve yalnızca 28 günde çekilmiştir. (bütce kısıntısından olsa gerek, filmdeki köpek, gerçekten de sly'ın ağabeyinin köpeğidir) gösterime girdiğinde ise olan olmuş stallone ve tabii rocky, bir çeşit fenomen haline gelmiştir. bu ünden (italyan aygırından) yararlanmak isteyen gözü açık girişimciler de, aktörün daha önce parasızlıktan oynadığı bir soft porno filmi "italyan aygırı" adıyla piyasaya sürerek epeyce küplerini doldurmuşlardır.(filmin ismi, "the party at kitty and stud's" olup rocky den sonra "italyan aygırı" olmuştur.) 5 adet devam filmi de çekilen yapım yüzünden, philedelphia ve oradaki sanat müzesi de kendi başkentini bile bilmeyen pek çok dünyalı tarafından, haritada gösterilecek denli iyi bilinir hale gelmiştir... alakasız bünyelerin dahi bildiği filmin konusunu da yazarak eşeğin tenasül uzvuna haddinden fazla su zerketmenin çok bir anlamı olmasa gerektir ya, en azından finalinin sinema tarihinde görülebilecek en muhteşem kapanışlardan birine sahne olduğunu söylemekte bir beis olmasa gerektir. filmin en az kendisi kadar fenomen olacak müziklerini bill conti yapmıştır. (seride sadece 4. filmi vince di cola yapar. gerisi conti'nin) özellikle antrenman sahnelerinde ve şiirsel diyebileceğimiz maç bölümündeki çalışmasıyla oscar'a aday da olmuştur. görüntü yönetmeni james crabe'in, olağanüstü çalışmasıyla, seyirci de rocky'le merdivenlerden çıkmakta ve philedelphia'ın kışın o buz gibi tan soğunu ciğerlerinde hissetmektedir. filmin ismi çok bilinmeyen yönetmeni john g. avildsen de, kazandığı tek oscar'ı bu filmle kapmış, daha sonra da pek bir numarası görülmemiştir. ilerleyen yıllarda, zaten kendisi de stallone ve onun senaryosuna olan minnet borcunu defalarca dile getirecektir. (yaşı 30'a varan türk evlatları aslında onu bilir... de bilmez, kendisi, bizde bi aralar çok meşhur "karete kid" in de rejisörüdür.) rocky'i bir filmden başka bir şey haline getiren başka pek çok element de var elbet. amerikan rüyasına yaptığı vurgu, "inanırsan başarırsın" mottosu, temelindeki çok temiz aşk öyküsü ve bu "aksak" zekalı italyan'la beraber bizlerin de biraz biraz kendimizi amerikalı hissetmemiz... (tek bir sahne bile aslında bu fenomeni izah için veridir bize, ve çok şey anlatır: rocky, maçtan bir gece evvel maçın yapılacağı yeri gezer ve onca çalışmaya, gaza rağmen, neyle karşı karşıya olduğunu üzülerek anımsar ve karısına "apollo creed'i yenemem" der. filmi benzer tipik "aksiyonel" yapımlardan sırf bu sahneyle bile ayrıştırabiliriz, ve evet, en sevdiğim sahnelerden biridir bu.) bugünün nesillerine "rocky" ya da stallone çok birşey anlatmıyor olabilir. "dayak yedikçe açılan yamuk ağızlı" bir adam olduğu da söylenebilir pekala (ben söylemem) ama, çocukluğunu seksenlerde yaşayan pek çok adam gibi, benim için de benzeri gelmeyecek bir figürdür. nedense stallone de tıpkı "rocky" karakteri gibi bu tarz alaylara maruz kalmış hatta çok yeteneksiz bir adam gibi de lanse edilmeye çalışılmıştır. tamam, brando değildir kabul ama şıvarzeneger' le kıyaslanması da hakkaniyet dışıdır. ömrü boyunca oscar adaylığı dahi göremeyecek (oscar ya da diğer ödüller ne kadar kriterdir tartışılır tabi) adamlarla kıyaslandığında hem senaryo yazarı, hem de en iyi oyuncu dalında akademi ödülüne aday olabilmiş bir aktörü de, biri "zor öldü" diğeri de "termine etti" diye, arnold'dan ve willis'ten daha çapsız görmek ne derece nesnellik içerir takdirlere maruzdur. (para getiren aktör olmaksa mesele, kendisi zaten seksenlerin bir numarasıdır. 90'ların ortalarıyla beraber çaptan düşmüştür.) tekrar filme dönüp, son düzlüğe gireceksek, nasıl "bütün", parçaların toplamından daha büyük bir şeyse, rocky'de bu anlatılanlardan çok daha öte birşeydir diyerek bitirmek icabedecek sanırım. zaten tv de binlerce kez yayınlansa bile, yine her defasında, yan gözle dahi olsa, bu "aksak solak" la alaka kurmak da bize bunu anlatsa gerek...