bugün

bir istanbul masalı

yazacaktım bu dizi hakkında ama kenarda kalmış ve şimdi hazır aklımdayken "destur" diyerek girişeyim bu işe.

liseye başladığımız seneydi bizim bu dizinin, televizyon kanallarında boy gösterdiği dönem. tam da şu kurtlar vadisi virüsünün fena salgın olduğu, aynı okulda okuduğumuz bebelerin boyunlarında atkı, ellerinde tespih ve dudakları arasında "racon" ve "kafa" sözcüklerinin sıkça döndüğü dönemdi. aslında dizinin, ev hanımları arasında yaygın olması en büyük derdimdi diziye dair ama çok da dert etmiyor, izliyorduk. demir ve ferrari'si açıkçası ben kafasındaki ergenlerin fena ilgisini çekmişti daha dizinin ilk bölümlerinde sonra esma ve entrikalarla, ince espriler ve bazı güzel mesajlarla(belki biraz da şu subliminal dediğimiz türden mesajlar) devam etti. furkan'la fena sarmıştık diziye hatta bir kurtlar vadisi müdavimi tarafından ve bir yürüyüş esnasında "ev hanımı" yakıştırması gelince, benim de sinirim bozulmasına rağmen furkan'ın ayakkabı izini burnundan temizlemesi için ben uyarmıştım gene lavuğu.

sonra o dönemler kıraç tarafından yapılan müzikleri falan da yavaş yavaş kendini gösteriyor, dizideki enstrümantal şarkıların üzerine de sözler yazılarak bir "dizi albümü" peyda ediliyordu falan.

velhasılı şahsımın kişisel tarihinde güzel yer edinmiş bir diziydi bu. aklımdayken yazayım istedim.