bugün

okumak

ne kadar çok okursak, ne kadar çok konuşursak, ne kadar çok iletişirsek o kadar iyi olacakmış gibi geliyor insanlara. ama iletişim başlı başına bir amaç değil, iletişim olsa olsa, ötekinde kendini, kendinde ötekini görebilmek. ötekinin aracılığıyla, ötekinin yardımıyla bir anlamda kendi kendini anlamak, kendi kendini kurmak. bu da okumanın, dinlenenin yalnız kaydedilmesini değil, birçok başka dizgeyle karşılaştırılmasını da getirecektir. oysa bir şeyleri görmek ya da işitmekle yetinmek, gelip geçici bir şey olarak, yani başımıza, üstümüze yağan bir yağmur olarak düşünülüyor birçok durumda. ha ben bunu görmüştüm oluyor, ha ben bunu işitmiştim oluyor, ben bunu okumuştum, ha evet bir yerlerde böyle bir şeyden söz edildiğini biliyorum. evet, haberdarım. söz edildiğinden haberdar olmak, söz edildiğini bilmek bir şey demektir ama söz edilmiş de ne olmuş? o sözün edilmesi sana ne getiriyor, sana neler gösteriyor, sana neler gördürüyor?
okumak, kendiliğinden etkin bir çaba gibi görülüyor artık. okumak için tabii ki bir çaba harcanıyor. bu çabayı harcadığına göre bir iş yapmış oluyorsun. iyi de, bir iş yapmış olduğunu düşünebilirsin ama okuduklarınla başka şeyler arasında bir bağ kurabiliyor musun? ister başka okuduklarınla, ister kendi yaşadıklarınla, kendi düşündüklerinle...başka bir bağ kurabiliyor musun? adam böyle diyor ya da adam böyle dediğine göre biz de böyle düşünmeliyiz denecekse, aman eksik olsun. *