bugün

köy

saat 11, ne bileyim aslında 11 gibi yani. ufağım saatle falan ne işim olur.
bembeyaz kireçli duvarları olan kerpiç evde uyanmışım. havada oksijen değil de başka birşey var sanki, yiftincecik.
at kendini avluya sapsarı güneş, sıcak mis gibi. 1 dakika sonra, ne misi ya yandım kavurmaya başladı, anında ensemi. bir nota bile ses yok, o kadar sessiz.
arada tavuk gıdaklar sadece. belli belirsiz, kaç içeri, kaçmak mı, girmek mi, ondan belli belli belirsiz.
oda serincecik uzan yatağa, bak tavana. 2-3 sinek, bulmuşlar serin yeri, tekdüze vızzzzzz sesiyle dönüp duruyorlar. odanın köşesinde yere dökülmüş 4-5 teneke buğday var. yanlarındada orta boy karpuz ve kavunlar. zıpla buğdayların üstüne otur. serincecik.
akşam serini çıkınca meydanda kurulacak oyunları düşün.

zaman, gel sana olmayan servetimin yarısını vereyim. sen de bana o günlerden birini yaşat.
olmaz demek, o servete, o anın güneşinin bir saniyesini bile alamam ha, hakkaten çok pahalıcısın sende. ben bi dolaşıp geleyim o zaman.