bugün
- icardi190547
- meral akşener16
- kuresel ikinma'nın sevgilisi15
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- jose mourinho26
- herkesle iyi geçinmek14
- kendini bir görsel ile anlat12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dünyanın en güzel kızını tarif et10
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- gizli samyelin moderatör olması8
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu19
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel24
- küresel ıkınma9
- anın görüntüsü14
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- sarılma ihtiyacı10
- bursa8
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak14
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- fethullah gülen8
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız14
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- zalbert ramstein18
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
ölürsem heceler kalır dişlerimde
ay biter
ise bende biter, ay üşür
ise ölmüşlüğüm kadar üşürüm ben de
kalınca ömrüm ölüme
yalnız!
(zaten yalnızdım...)
yalnızdık dağlara karşı
ya kentlere?
kentler ki tükürsek içinde boğulacaktık
sulara karşı yalnızım
gecenin desenine ay dokununca
yalnızdık
yük ve türkü taşıyan o ipek yollarına bir de...
işte şimdi ay kanar
yoksa başka ne kanar?
ve uzakta, bozkırlarda atlar... atlar... atlar...
atlara yalnızdık!
yanlızdık karanlığa feride...
denizleri özlerdi feride
elleriyle atlasları örterdi
deniz yellerini atlasların
kaldırımlarda 'fosforlu cevriye'ler biterdi,
sonra yazlık sinemalarda evde kalmış kızların ciklet çiğnemeleri;
mahallelerin bıyıkları tütün kokan emeklileri
ve renkli giysileriyle külhan gençleri...
bir de sen... sen feride olsan da!
(herkesin bir feride'si vardır ben bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
bir de kimsesizliği...)
yanmaktan değil, yakmaktan 'müebbedenmen' ömrümde
iri dağlar, güzel kadınlar sevdim yine de
ve bir tutam hırçın gençlikle
yürüdüm takvimlerin amansız büyüsüne
yüreğim hep uçurumlar denginde
(ve hangi renkte olsak da
kalarak bizi sarıp sarmalayan günlerin asıl rengine
rengarengine...)
-
benim ömrüm hep beyaza kandı ey 'şarkısı beyaz'
ama hangi beyazı tutsam gri oluyor
sonra boğluyor
kararıyordu...
hiçbir beyaz
bembeyaz;
hiçbir yaz,
yaz
kalmıyordu!
(bütün griler eskiden beyazdı feride...)
-
tüketmeden bir sevda ezgilerini bir ünlem olmak varken;
üç mevsim ilk yaza açılırken yeşile dolmak,
yerküreyi uçurumlarda bile sarmaşık gibi sarmak,
tek telden her tele bir akortonmak,
dorukların dağlarına tutunup kalmak, meydanlarında, halaylarda
diz kırıp gülmek varken;
sen sar ve sor bırakıp gitmek varken...
çünkü yalnız sana gelmiştim, dağılmıştım, sevmiştim;
kabaran belam, en unulmaz sularda vurgun yenilmiştim...
(artık sen... sen feride olsan da
bana böyle delice göz kırpan yeryüzüne kansan da
kansan da mahvolmuşum kız, mahvolmuşum!)
her yağmur bir gök bulur elbet kendine;
her yeşil bir dal, her su bir damla, her ateş bir kül,
her takvim bir yıl bulur elbet kendine!
her yangın bir duman, her öğrenci bir okul,
her artı bir eksi, her yol bir taşıt, her soru bir yanıt;
her aragon bir fransa
her fransa bir elsa...
her karacaoğlan bir zülüf bulur (yeter ki bakmayı bilin, her yarin bir zülfü vardır);
her ressam bir tuval, her kış bir ayaz, her kitap bir okur, her şarap bir adam bulur kendine;
yeter ki şarap, şarap olsun, içen çıkar...
her deniz bir martı, her ömür bir tufan, her rüya bir uyku, her nota bir şarkı, her
mezar bir ölüm, her ağaç bir kök, her dağ bir duman, her güneş doğacak bir
kuytuluk bulur ya kendine,
bulur ya;
ben
senden
başka
sen
bulamam
b u l a m a m!
paramparça kıldım şiirimi
bu kadar b(ölüm) yeter mi?
s
o
n
r
a
a
ş
k:
sonra!
ve ben gittim yüreğimde kan gülleri
siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
ay biter
ise bende biter, ay üşür
ise ölmüşlüğüm kadar üşürüm ben de
kalınca ömrüm ölüme
yalnız!
(zaten yalnızdım...)
yalnızdık dağlara karşı
ya kentlere?
kentler ki tükürsek içinde boğulacaktık
sulara karşı yalnızım
gecenin desenine ay dokununca
yalnızdık
yük ve türkü taşıyan o ipek yollarına bir de...
işte şimdi ay kanar
yoksa başka ne kanar?
ve uzakta, bozkırlarda atlar... atlar... atlar...
atlara yalnızdık!
yanlızdık karanlığa feride...
denizleri özlerdi feride
elleriyle atlasları örterdi
deniz yellerini atlasların
kaldırımlarda 'fosforlu cevriye'ler biterdi,
sonra yazlık sinemalarda evde kalmış kızların ciklet çiğnemeleri;
mahallelerin bıyıkları tütün kokan emeklileri
ve renkli giysileriyle külhan gençleri...
bir de sen... sen feride olsan da!
(herkesin bir feride'si vardır ben bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
bir de kimsesizliği...)
yanmaktan değil, yakmaktan 'müebbedenmen' ömrümde
iri dağlar, güzel kadınlar sevdim yine de
ve bir tutam hırçın gençlikle
yürüdüm takvimlerin amansız büyüsüne
yüreğim hep uçurumlar denginde
(ve hangi renkte olsak da
kalarak bizi sarıp sarmalayan günlerin asıl rengine
rengarengine...)
-
benim ömrüm hep beyaza kandı ey 'şarkısı beyaz'
ama hangi beyazı tutsam gri oluyor
sonra boğluyor
kararıyordu...
hiçbir beyaz
bembeyaz;
hiçbir yaz,
yaz
kalmıyordu!
(bütün griler eskiden beyazdı feride...)
-
tüketmeden bir sevda ezgilerini bir ünlem olmak varken;
üç mevsim ilk yaza açılırken yeşile dolmak,
yerküreyi uçurumlarda bile sarmaşık gibi sarmak,
tek telden her tele bir akortonmak,
dorukların dağlarına tutunup kalmak, meydanlarında, halaylarda
diz kırıp gülmek varken;
sen sar ve sor bırakıp gitmek varken...
çünkü yalnız sana gelmiştim, dağılmıştım, sevmiştim;
kabaran belam, en unulmaz sularda vurgun yenilmiştim...
(artık sen... sen feride olsan da
bana böyle delice göz kırpan yeryüzüne kansan da
kansan da mahvolmuşum kız, mahvolmuşum!)
her yağmur bir gök bulur elbet kendine;
her yeşil bir dal, her su bir damla, her ateş bir kül,
her takvim bir yıl bulur elbet kendine!
her yangın bir duman, her öğrenci bir okul,
her artı bir eksi, her yol bir taşıt, her soru bir yanıt;
her aragon bir fransa
her fransa bir elsa...
her karacaoğlan bir zülüf bulur (yeter ki bakmayı bilin, her yarin bir zülfü vardır);
her ressam bir tuval, her kış bir ayaz, her kitap bir okur, her şarap bir adam bulur kendine;
yeter ki şarap, şarap olsun, içen çıkar...
her deniz bir martı, her ömür bir tufan, her rüya bir uyku, her nota bir şarkı, her
mezar bir ölüm, her ağaç bir kök, her dağ bir duman, her güneş doğacak bir
kuytuluk bulur ya kendine,
bulur ya;
ben
senden
başka
sen
bulamam
b u l a m a m!
paramparça kıldım şiirimi
bu kadar b(ölüm) yeter mi?
s
o
n
r
a
a
ş
k:
sonra!
ve ben gittim yüreğimde kan gülleri
siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
güncel Önemli Başlıklar