bugün

forzabesiktas com

bir carsi manifestosu:

http://www.forzabesiktas.com/img/manifesto.jpg

biz, tribüne ayaklarıyla girip kalbiyle çıkanlarız.

biz, ‘insana yakın düşmeyen hiçbir şeyin futbola yakın düşmeyeceğine” inananlardanız.

biz, futbol çimleri dışında kirlenmenin ‘güzel’ olmadığına inanlardanız.

biz, zümrüt yeşili üzerinde zıplayan ayak topunun ceplerden, cepkenlerden dolaşıp ayak yoluna düşmesine karşıyız.

bizler bjk’nın yol arkadaşlarıyız; sadece siyahın (gecenin) sadece beyazın (gündüzün) yandaşları değiliz; her kavram zıddıyla kaimdir; bizler, diyalektiğe inanıyoruz; değişime, dönüşüme ve insana tabii.

futbolun, başkalarının heyecanlarına, sevinçlerine, hüzünlerine saygı göstermek anlamını barındırdığını da pekâlâ biliyoruz.

biz, futbol topunun şen kahkahalar içinden kopartılarak tecime elverişli bir arsaya yuvarlanmasına, körpe gençlerin duygularının ve ceplerinin okşanarak hedefe açık bir hale getirilmesine karşıyız.

biz, sadece yaşayanların ölenlerin gözlerini kapadığına inanmıyoruz; ölenlerin (mehmet şamil, fuat balkan, ahmet fetgeri aşeni, şeref bey, baba hakkı ve daha nice beşiktaş şehitleri) de yaşayanların gözlerini açtığına inanıyoruz.

en küçük hacimli bir gölge altında durmaktansa kupayı teslim etmeyi uygun bulduk. ödün vermeden ödül almaktan daha büyük bir kupa olabilir mi?

bir vakitler, “ mektepler olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim” diyen maarif vekili gibi, “takımlar olmasaydı futbolu ne güzel idare ederdim” çaresizliğiyle bakan tff ‘yi cesur, sağduyulu ve kararlı olmaya çağırıyoruz.

biz varsak futbol var, şampiyonluk, kupa var. biz yoksak bütün bunlar yok! kaale almayacaksan bilgisayarındaki animasyonla yaşarsın!

biz, ne olursan ol, yeter ki bizden ol ve gel de demiyoruz.; ‘ne olduğunu, nereye ait olduğunu bil ve gelmek istiyorsan gel’ diyoruz!

bizler, yeşil sahaların önsözü olan taraftarların, birkaç kişinin eliyle, bir ‘anlatım bozukluğu olarak’ cümlemizin ortasında tökezleyip utanmasını istemeyiz.

biz gül yordamız, ateş hırsızları söylencesi’yiz, biz fena halde kendimizden fazlayız.

bizler, devletin ‘derinliğini’ belli hayatlarla, serüvenlerle iyi- kötü ölçtük, bu yüzden “ trübünlerin yan tarafı derindur/ bugün de böyle geçti/ yarun allah kerimdur” diyemiyoruz…demeyeceğiz. günü kurtarmak isteyenlerle aramızda duran ‘beyaz’ boşluğu alkışlarla doldurmak istemiyoruz. en güzel alkış sesi kartalların kanat çırpmasıdır; kanat çırpıyoruz.

biz kendi çocuklarımıza, sevgililerimize, akrabalarımıza şike yapmamak için çarşı’dayız.

hem suya hem sabuna dokunmakta gayret ediyoruz; yeşil sahalar dışında kirlenmenin güzel olduğuna inanmıyoruz.

sorunun, ‘cevap’tan elzem olduğunu bilenleriz. biz, velveleyi sevmiyoruz, gürültü yapmayı sevmiyoruz; biz, gürül gürül konuşmayı seviyoruz.

biz, nice pazar günleri, arastadan geçip çarşı’da karar kılanlardanız.

çarşı, davrandıktan, hamle yaptıktan sonra düşünmez; düşündüğü için davranır, tavır alır. hayat memat (ölüm) meselelerini futbola kurban etmez; gerekiyorsa futbolu hayata kurban eder.

şikenin rengi belli, biz siyah beyaz'iz.

hayatta beşiktaş!

kanatlar çirpilsin bayraklar asilsin…

çarşı