bugün

sevdicek

beyaz teni ve vakur tavırlarıyla içimde yer etti vakti zamanında. gözleri ayrı bi entry konusudur. o çocuksu ifade hani "büyüdüm ben" tavrındadır ama yine de çocuktur hâlâ. en gülünç hali bile sempati alarmlarımı yakmıştır. kızgınlığı, pişmanlığı, burnuhavadalığı, yavşamış hali, her biri 3 ay aç bırakılmış biri için frambuazlı pasta ne ise benim için oydu. hiç onu düşünerek otuzbir çekmedim. çekemedim. endorfin(serotonin de olabilir) testosteronu ezip geçer ya hani, hani damardan almış gibi kafa yapar, bağımlı da yapar ya öyle oldum. başkalarını düşünerek de olsa otuzbir çektiğim bi dönemdi aslında, neyse.
her haliyle beni cezbetse de(cezbetme lafı ile cinsel arzu uyandırma durumu kastedilmemekte), istemsizce erekte olsam da(cinsellik burada devreye girer) sikmek istemedim onu hiç.
sigaramdan hususi "bi fırt" isteyişleri, bereli halimi tanıyamayıp dönüp 3 kez bakmaları, elleri ve koridor buluşmalarımızla aklıma kazındı.
derken unuttum(başlangıcından 4 bitişinden 1 yıl geçti), eksikliği de kendi gibi yokoldu, aklıma kazınanlar, zar zor kendime hatırlattığım detaylar haline geldi. bu entry'yi de kendime piçlik olsun diye giriyorum. derli toplu hatırlayınca belki acısı geri gelir diye. öyle boş bi zaman dilimi ki varlığını sürdürebilmek için kendine acı çektirmeye razı oluyorsun(insanın hastalığı da bu işte). tabi işe yararsa(yok abi nonsense! acı macı geçmiş).