bugün

elia kazan

Aslen Kayserili bir ailenin çocuğu olarak 7 Eylül 1909 tarihinde istanbul'da doğdu Elia Kazan. Dört yaşındayken ailesiyle birlikte Amerika'ya göç etti. New York kentinde, New Rochelle'de büyüdü. Massachustts'te Williams College'a gitti; buradaki yüksek öğrenimini, garsonluk ve bulaşıkçılık yaparak tamamladı.Yale Üniversitesi'nde tiyatro öğrenimi gördü. 1932'de oyuncu olarak katıldığı New York'taki ünlü Group Theatre'da 1939'a kadar etkinlik gösterdi. Pek çok oyun sergiledi, pek çok kitap yazdı ve Oscar ödülleri aldı. 1947 yılında Lee Starsberg'in daha sonra üne kavuşturduğu Actor's Studio'nun kurucuları arasında yer aldı. Hatta sinema tarihine Marlon Brando, James Dean ve Warren Beatty gibi ünlü yetenekleri keşfeden adam olarak geçti. Yetenekleri, başarısı her zaman takdir edildi, ama Hollywood'un ve McCarthy döneminin 'sanığı' olmaktan kendini kurtaramadı.
1952 yılında Wisconsin Senatörü McCarthy'nin başlattığı komünist avı, ülkenin en büyük sanatçılarını büyük baskı altına aldı. Sinemacılar arasında komünist damgası yemek, hapse girmek ya da en azından Hollywood'da işsiz kalmak anlamına geliyordu. Arkadaşını ihbar eden, ona komünist damgası vuran, yakasını bu avdan kurtarabiliyordu. Hatta bir çok sanatçı, onurlarından taviz vermemek için ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştı. Bir kişi hariç. Ünlü yönetmen Eila Kazan, kendini kurtarmak için Joseph Losey ve Charlie Chaplin gibi sinema dehalarını ihbar eden muhbir vatandaş olarak tarihe geçti. O, Amerika'daki yaşamına devam ederken, Losey ve Chaplin, ingiltere'ye kaçmak zorunda kaldılar ve sanat yaşamlarını birer ingiliz olarak sürdürdüler. Ancak tarihin garip cilvesi Joseph Losey'i Kazan'ın karşısına 1972 yılında Cannes Film Festivali'nde çıkardı. Kazan, 'The Visitors' filmiyle yarışmacılar arasındaydı, Losey ise jüri başkanı. Ve tahmin edeceğiniz gibi 'The Visitors' filmi sinema çevreleri tarafından beğenilmesine rağmen, tek bir ödül bile alamadan döndü Cannes'dan. Bu da Elia Kazan yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalan Joseph Losey'in intikamıydı belki de.
Bir başka tepki ise 1999 yılında Phoebe Brand'den geldi. Çünkü Elia Kazan'a Sanat ve Meslek Özel Oscar Ödülü veriliyordu. Elia Kazan'ın Komünist Parti üyesi olduğunu açıkladığı isimler arasında yer alan Phoebe Brand, aradan 47 yıl geçmesine rağmen Kazan'ı affetmediğini açıkladı. Çünkü Brand, 'Marty' filmiyle Oscar'a aday gösterilmişti ve parti üyesi olduğu için Hollywood'da hiçbir rol verilmemiş, önce Fransa'ya sonra da ingiltere'ye giderek, sinema kariyerine Avrupa'da devam etmek zorunda kalmıştı.
Tepkiler bu kadarla da kalmadı. Oscar töreninin devam ettiği gece Doronthy Chandler Müzikholü'nün hemen dışında güvenlik kuvvetleri iki kaldırımı tutmuş protestocuların taşkınlıklarını engellemeye çalışıyordu. 50'li yılların muhbiri Elia Kazan'a Sanat ve Meslek Özel Oscar Ödülü'nün verilmemesini isteyen 150 kadar eylemci karşı kaldırımdaki Elia Kazan taraftarlarına sloganlar atıyorlardı. işte bu elektrikli havada Elia Kazan sahneye çıktı. Martin Scorsese'nin koluna girdi, alkış barometresi sonucu rahat bir nefes aldı. Oysa yuhalanmaktan, ıslıklanmaktan korkuyordu. Ama davetliler tören öncesi uyarılmıştı. Protestonun tek izi tören öncesi karalara büründürülen Oscar heykeliydi, Oscar yastaydı.
Kazan aynı zamanda verimli bir yazardı. 1950'li yıllarda 6 roman ve bir otobiyografi yayımladı. 1988'de yayımlanan bir başka otobiyografide (Elia Kazan: Bir Yaşam) aşklarından, özellikle de Marliyn Monroe ile olan ilişkisinden söz etti. Kendinden, "Çok geniş bir skalam yok, müzikle aram iyi değil, klasikler benim çok dışımda... vasat bir yönetmenim... Ama cesurum, hatta bazen korkusuz. Oyuncularla konuşabiliyor, onları daha iyi çalıştırabiliyorum" diye söz etmişti. iyi bir yönetmen, iyi bir yazar ve iyi bir tiyatrocuydu. Çok eleştirildi, protestolara maruz kaldı. Bir eylül sabahı doğmuştu, yine bir eylül sabahı hayata gözlerini yumdu. Hâlâ ardından tartışılan soruyu ise galiba bundan sonra tarih yargılayacak: Bir muhbir miydi, yoksa günah keçisi mi?

Kazan ilk oyununu 1934'te New York'ta sahneledi.
1940'larda yönettiği oyunlarda ülke çapında üne kavuştu ve Broadway'in en iyi yönetmenleri arasına girdi. Bu oyunlardan bazıları Thorton Wilder'ın 'The Skin of Our Teeth' (1942; Ramak Kaldı/ Her Şeye Rağmen), Arthur Miller'ın 'All My Sons' (1947; Bütün Oğullarım) ve Tennessee Williams'ın 'A Streetcar Named Desire' (1949; ihtiras Tramvayı) adlı yapıtlarıydı.
Kazan ayrıca Miller'dan 'Death of a Salesman' (1949; Satıcının Ölümü) ve 'After The Fall' (1964; Düşüşten Sonra), Williams'tan 'Cat on a Hot Tin Roof' (1954; Kızgın Damdaki Kedi) ve Archibald MacLesih'ten 'JB' (1958; Eyüb Üzerine Oyun) oyunlarını da sahneye koydu.
1947'de Cherly Crawford ve Robert Lewis'le birlikte ünlü oyunculuk okulu Actors Studio'yu kurdu. Bir yıl sonra Lee Strasberg de gruba katıldı.
Film yönetmeye 1944'te başladı. Çoğu ilerici ve toplumsal açıdan eleştirel temalar içeren filmleri arasında 'A Tree Grows in Brooklyn' (1945; Bir Genç Kız Yetişiyor), Yahudi düşmanlığını ele alan 'Gentleman's Agreement' (1947; Namus Sözü), ırkçılığı işleyen 'Pinky' (1949; Kara Damga) ile üçünde de Marlon Brando'nun oynadığı 'A Streetcar Named' (1951; ihtiras Tramvayı), 'Viva Zapata' (1952) ve 'On the Waterfront' (1954; Rıhtımlar Üzerinde) yer alıyordu.
'Namus Sözü' ve 'Rıhtımlar Üzerinde'yle iki kez en iyi yönetmen dalında Oscar alan Kazan'ın öteki filmleri arasında, James Dean'in oynadığı 'East of Eden' (1955; Cennet Yolu), 'Baby Doll' (1956; Taş Bebek), 'A Face in the Crowd' (1957; Kalabalıkta Bir Yüz) ve 'Splendour in the Grass' (1960; Aşk Bahçesi/ Gençlik Biterken) sayılabilir.
Kazan 1960-64 arasında da New York kentindeki Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Repertuar Tiyatrosu'nun yönetmenleri arasında yer aldı. Kazan 1960'ların ortalarında tiyatrodan uzaklaşmaya başladı; sinemayı da ikinci plana bırakarak yazarlığa ağırlık verdi.
1964 tarihli 'America America' filmi aynı addaki otobiyografik romanının (1962; Amerika Amerika, 1967, 1972) uyarlamasıydı. ABD'deki bir Rum göçmenin yaşantılarını 'The Arrangement' (1969; Kader Değişmez) adıyla perdeye aktardı.
Öteki kitapları arasında 'The Understudy' (1972; Baba'nın Suçu, 1973), 'The Anatolian' (1982; Anadolu) sayılabilir.
Kazan 1988'de birkaç kez Türkiye'ye geldi. 7. Uluslararası istanbul Sinema Günleri'nin Altın Lale Uluslararası Film Yarışması'nda seçici kurul başkanlığı yaptı. Zülfü Livaneli'nin 'Sis' filminde küçük bir rol aldı (1989). Otobiyografisi 'A Life' (Bir Yaşam; 1989) 1988'de yayımlandı.
1999 yılında geçmişiyle hesaplaşan Hollywood, Elia Kazan'a Sanat ve Meslek Özel Oscar Ödülü verdi.

http://www.tempodergisi.com.tr/life_style/03670/