bugün

iyi hissetmek

uzun zamandır aramız pek yoktu kendisiyle ancak yeniden göz kırptı bana.

yeter diyip üzerimdeki ölü toprağını, depresif halimi, kötü hislerimi candam aşağıya fırlattıkdan hemen sonra onlarsız yapamayacağımı düşünüp pencereye koştum ve aşağıya baktım. yerde ölü gibi yatıyordu beni hayat karşıtı bir militan yapan olgular. ardından ne yapacağımı bilemedim ve tamamen şans eseri kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. orada olduğunu neredeyse unuttuğum gökyüzü o kadar güzel gözüküyorduki, aylardır kullanmadığım pozitif sıfatları ardı radına sıraladım ona. uzun sakalım, birbirine girmiş yağlı saçlarım, eskimiş gömleğim ve kaşe ceketime rağmen küçük bi kız gibi mutlu hissettim kendimi. yabacısı olduğum bu duygu içimi yavaş yavaş kaplıyordu. hava kapalıydı yalnızca bi kaç yıldız görebiliyordum fakat hiç bi zaman aşırı isteklerim olmamıştı ve yeterliydi bunlar benim için.

hava biraz soğuktu ancak iyi gelmişti bu bana. içimdeki tüm olumsuz duygu ve düşüncelerin rüzgarla gidişini izledim. içeriye girdim ve perdeyi sonuna kadar açtım, sandalyemi pencerenin önüne bıraktım ve geceyi izlemeye devam ettim.

o gece diğerlerinden pek farklı gibi görünmüyordu. yalnızdım, sigara dumanı vardı odamın içerisinde, ışık hala loştu, kadife bi ses, en kasvetli sözcükleri fısıldıyordu radyoda, vücudumda fazlaca alkol ve nikotin bir aradaydı, elimin üzerindeki delik hala iğrenç görünüyordu.

benim en çok ellerimi severlerdi, sarı saçlarımı ve temiz yüzümü. şimdi yüzüm bi önceki gelişi güzel traş nedeniyle şekilsiz uzamış sakallarla doluydu, saçlarım kısa kestirilmiş ve bakımsızdı, elimin üzerinde winston softun ucu büyüklüğünde, derin bi delik vardı.

güzel olmayan sesimle gitarımın melodilerine eşlik ederdim ben eskiden, şimdiyse parmaklarım hissizleşmiş,sesimse neredeyse çıkmıyordu.

güzel koktuğumu söylerlerdi bana, üzerimde bi bebek kokusu olduğunu ve bunu içimdeki çocuktan geldiğini. şimdiyse sigaradan başka bi şey kokmuyordum, içimdeki çocuğun mevlüdünü kısık sesimle çoktan okumuştum.

güzel öptüğümü söylerdi hatırlamadığım bi yerde hatırlamadığım bi zamanda hatırlamadığım bi kadın. şimdiyse şarabın boyadığı dudaklarımın derileri kalmış, kurumuştu.

o gece bütün bunların yanında bi farklılık vardı bende, bi yerlerden tanıdığım ama uzun zamandır görmediğim bi şey, adını dahi hatırlamadığım, garip bi şey..

evet umuttu bu. sonra eskilerin sevdiği o gülücük belirdi çatlamış dudaklarımda. saçlarımı düzelttim ellerimle, sakallarımı kesme kararı aldım, elimdeki deliğin üzerine biraz krem sürdüm. sonra elimde kalan kremle yanına bir nokta ve altına bir çizgi çektim. elimde oluşan bu ufak gülücük figürü bana "sakın bırakma" der gibiydi.

şimdiyse saçlarım temiz, güzel kokuyorum, sakallarımı kesiyorum düzenli olarak. küçük mavi vosvosumu sürüyorum halımı kenara çekip, sigara içerken camları açıyorum, radyo frekansım değişti, dudaklarımda ne şarap izleri ne de çatlaklar var. her gece yatmadan önce gökyüzüne bakıyorum, görebileceğim kadar yıldız görüp öyle giriyorum yatağıma.

elimdeki deliğe gelince neredeyse kapandı. derin değil artık ancak boyu hiç küçülmedi hala derimden çok farklı renkte ve şekilde. bu izi hayatımın sonuna kadar taşıyacağımı biliyorum ve bu benim için problem değil. çünkü ben hiç bir zaman "unutacağım, hayatımdan çıkartıp atacağım" demedim. yaşadığım güzelliklerin yanında acısıyla da kabul ediyorum geçmişimi. bu acının çekilmesi gerekiyordu ve birisi bunu yapmalıydı.

kendimi iyi hissediyorum. mutlu bi adamım, dört gözle beklediğim bi ptt görevlisi var, her zaman yazmamı istedikleri o "mutlu" şeyleride yazıyorum.