bugün

doğa üstü güç hastalığımız

aslında tanıma başlık koymakta zorlandım ama sanırım en yakını bu olur. insanlar olarak doğa üstü güçlere, mucizelere pek bi meraklıyız. meraklı olmakta sorun yok ama gördüğümüz yerde bunları putlaştırmaya çalışıyoruz. istiyoruz ki bunlar irdelenmesin, sorgulanmasın, aman eleştirilmesin, aman toz kondurulmasın, aman kusursuz olsunlar, aman kimseler tarafından anlaşılmasınlar, vs.

olayın derinine inersek kanımca bu merak olayı insanın acizliğinden kaynaklanıyor. acizlikten kastım insanların bilimde çok ilerlemesine rağmen kilit noktalarda hala soru işaretlerinin bulunması ve aslında hayati sorularına cevap bulamaması. cevabını veremediğimiz bu sorular karşında korkuya kapılıyoruz ve içten içe biri çıksın da bize bu cevapları versin isteğiyle yanıp tutuşuyoruz. biri çıksın ve herşeye meydan okusun, hayata meydan okusun, maddeye meydan okusun, bütün sorularımıza cevap verebilecek güçte olsun. sanırım bir yaratıcıya inanma ihtiyacı ve dinlere bağlanma eğilimi de tam olarak bununla alakalı. bu noktada hiç bir sorun yok. altını çizerek tekrar söylemek istiyorum, bu bir içgüdü meselesi ve herhangi bir tehlikesi yok.

lakin tehlikeli olan bir durum var ki o da kendisinde doğa üstü bir güç cevheri gördüğümüz her varlığı sorgu sual etmeden abartmaya, yüceltmeye, putlaştırmaya çalışıyoruz. hele ki bizim gibi bu güce inanan insanların sayısı çok ise, yandı gülüm keten helvası. artık bu konuda ne bir eleştiriye, ne bir karşı görüşe, ne de bir fikre saygı duymayız. bu konuda negatif tek bir kelime dahi duymak istemeyiz. hatta eleştiri getirenlere karşı önyargılar oluşturur, nefret besler ve bu kişileri düşman belleriz. aynı inanca sahip olanlar olarak kutuplaşır inandığımız gücün önünde bir duvar olur çıkarız. bu davranışımızın nedenine gelirsek, basit olarak bilgi eksikliğimizdir kanaatimce. yeterli bilgiye sahip değiliz. o kadar eksiğiz ki beynimizi nasıl kullanacağımızı yani nasıl düşüneceğimizi bile bilmiyoruz. insanoğlu bu kadar ileri gitmişken neden bu haldeyiz peki. sanırım bilimde gelinen noktalar bakımından tam bir dağılım eşitsizliği sözkonusu bireyler açısından. dünya nufusunun çok az bir kısmı, kalan kısmın çok çok ilerisinde bilgi bakımından. çözüm tabi ki tek kelimeyle eğitim. biraz derininde aileden başlayan eğitim. biraz daha derinin de ailenin de iyi eğitim verebilecek sevide bilgiye sahip olması. biraz daha derinin de ilerde ebeveyn olacak kişinin eğitime zaman ve kafa ayırabilecek standartlarda yaşaması ve gerekli bilgiyi alması.

elimizdeki şartları göz önünde bulundurarak bu soruna bir çare arayacak olursak, çözüm zor gibi gözükse de, gittikçe çığa dönüşecek bir kartopunu doru yönde ve ivmede atmak kadar basittir aslında. tek yapmamız gereken, ileride ebeveyn olacak kişileri, çocuklarına iyi eğitim verebilecek seviyede bilgi ve yaşam standartına sahip olmaları gerektiği konusunda eğitmek ve bu fikre sahip çıkacak eğitim seviyesine çekmektir. yani ilerde anne-baba olacak kişiler, ebeveyn olmanın sorumluluğunu kavrayacak ve yeterli olmadığı takdirde yapacağı çocuğa kötülük edeceğini bilecek seviyede eğitilmelidir. eğer bu kişiler bu fikrin arkasında durarak hareket eder ve anne-baba olabilecek seviyeye gelmeden çocuk yapmayı reddelerse, küçük kartoplarıyla başlayan bu oluşum bir kaç nesil sonra karşı konulamaz çığlar haline gelir ve kendisini engellemeye çalışan düşünceleri de içine katarak bizi kurtarır. bu kadar kolay mı peki? tabi ki değil, çünkü arazi buna hiç uygun değil. hem kartopunu çığa dönüştürecek eğimde değil, hem de kartopunun büyüyemeden yok olmasına sebep olacak engellerle dolu. en büyük engel ise dağın tepesine çok yakın bir noktada çin seddi gibi yükselen din duvarı. çözüm aradığımız sorun öyle bir sorun ki, bu sorunun yarattığı sonuçlar, bu sorunu çözme yollarını tıkamış vaziyette. bilgisayarıza, anti-virüs programı yüklemenize engel olan bir virüsün bulaştığını düşünün. tek farkı, bilgisaraylara format atılabiliyorken, bu virüse bulaşmış insana format atılamaması ve üstüne üstlük kendini kopyalarayak bire üç oranında çoğalması. yani olayımız kartopuna hendek atlatmaktan çok çok çok daha zor beyler.

bakın bu üç oldu, bi yerden başlıyorum alakasız yerlere gidiyorum, bu sefer bi votka yollayın bakalım. hava buz kesti içimiz ısınsın bari. bakınız sözlükte ikram uygulaması demiycem korkma, sıkıldım artık. hadi kal sağlıcakla,