bugün
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi20
- zeynep bastık'ın beyaz külodu16
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın11
- belediye konserleri yasaklansın13
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- yazarların romantiklik seviyesi21
- anın görüntüsü13
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke22
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- nerede o eski yazarlar23
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- peter parker'ın mutsuz olması13
- reis deyince akla ilk gelen23
- günün sözü9
- realite manipülasyonu21
- müslüman diye hamas'ı savunmak22
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- victor osimhen8
- eskiamaeksikbiri21
- larisalisa öldü mü9
- b12 takviyesi10
- gecenin şarkısı9
- yazarların en çok sevdiği aylar29
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey29
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır29
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- kanka olmak istediğiniz yazarlar20
- şalgam suyu10
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları20
- sokakta görülen kediye naber lan demek9
- larisalisa13
- sözlük erkeklerinin bu günkü kombini15
- istifa etme nedenleriniz16
- bamya seven erkek25
- hz ömer'in nil nehrine racon kesmesi12
- arabanın antifrizini değiştirebilen kız8
- konusu belirsiz kavga8
entry'ler (14)
rezil bir organizasyon. bana bir daha üniversite öğrencilerinin düzenlediği organizasyonlara katılmamaya karar verdirtmiş kepazelik.
daha yolculuğa çıkmadan organizatörlerin basiretsizliği ve liyakatsızlığı anlaşıldı. haftalar önceden belli olan kalkış yeri* son gün değiştirildi. sebebi de milli kütüphanenin önünde başka grupların da toplanacak oluşuymuş. gelin görün ki bizim yeni hareket yerimizde de başka gruplar vardı. bu daha başlangıç.
2 gece 3 gün kalacaklarla 3 gece 4 gün kalacakları farklı otobüslere bindirme ve bu grupları birbirinden ayırma yöntemleri* tam ilkokul piknikleri öncesi yaşanan karmaşa gibiydi.
saat en geç 23.00'te orada olmamız istendiği halde yola yine organizatörlerin sayfalar dolusu entry yazsam anlatamayacağım beceriksizlikleri yüzünden 00.30'da çıktık. neymiş, otobüse başka gruplardan birileri binmiş. mola yerinde tespit edilirse atılacaklarmış. tey allahım ya. ilkokulda ve lisede o kadar geziye katıldım böyle birbirinden habersiz, ne yaptığını bilmeyen, işin ehli olmayan insanların yönettiği bir gezi görmedim.
yola çıktık çıkmasına da. bir mola verdi gençler yarım saat diye. otobüs hareket ettiğinde bir saati çoktan geçmişti. şoför bastı basmasına ama molalar söylendiğinden o kadar fazla veriliyordu ki side'ye varmamız 9 saati buldu, düşün. sonradan açıklama yaptılar 7 otobüs gittiğimiz için sırayla alınacaklarmış diye. bu yüzden acele etmiyorlarmış. side'ye vardığımızda ise bize haber verilince otele giriş yapacağımız için antik kent'e gittik. gezerek bekleyecekmişiz. zaten saat 10.00 olmuş. aç, susuz ne gezmesi a.q. sizin yaptığınız işin diyip söverek gezindik oralarda. bir buçuk saat sikimsonik sıranın bize gelmesini bekledik. ben de sıra bize gelince hemen otele gireceğiz zannediyordumdu. ondan fazla sövmemiştim. otele geldik ki oooo içeride kalabalıktan eşya koyacak yer yok. oradaki milletin ismini organizatör bozuntusu, kazandığı paraya bakan dallama sürüsüne yazdırıp resepsiyona vermesi ve odasının belli olması kaç saat sürdü bilmiyorum. biz bir şekilde ismimizi yazdırıp eşyalarımızı odası belli olan arkadaşlarımıza verip yemeğe geçtik. bu arada beklemememiz ve otele sırayla alınmamızın otelle uzaktan yakından alakası yok. tamamen bizim gerizekalıların suçu bütün bunlar.
otele yerleştik. odamız, yemekler, havuz, sauna, aquapark, disco, animasyon şovları yani bizim sığırların içinde olmadığı her şey harika. ankafest tanıtım afişinde yazan 10 etkinliğin en fazla biri yapılmıştır. o da yine yapılmasa daha iyiydi tadında olmuştur. ebru destan'lı köpük partisi yazıp o kadar milletin parasını al, ne kadar doğru bilmiyorum 6 milyarını bile ödedik de sonra biz partiye gittiğimizde ebru destan nerde diye sorunca da bu sabah aradı rahatsızlanmış gelemiyormuş de. olacak iş mi şimdi bu. ha sen şimdi rahatsızlanmışsa onlar ne yapsın diyorsun değil mi? haber versin kardeşim haber. ben niye bunu parti başlayınca öğreniyorum. ben demiyorum ki nasıl rahatsızlanır, nasıl gelmez. niye bize haber verilmiyor. niye grup içi iletişim yok. özür dile herkesten. böyle böyle oldu diye. onun yerine şunu şunu yapacaz diye. yok. sonra da dandirikten bir jeep çek sahile party diye millete haber ver. gelen insanları salak yerine koyup bedava aldığın red bull'ları 5 tl'ye almadan giremezsiniz de. tam bir andavallık örneği. sen zaten dediğin hiçbir şeyi yapmamışsın. rezil olmuşsun. mahçupsun herkese karşı. onlara nasıl olur da bunları unuttururum diye düşünecekken, daha kendi cebini düşünüyorsun. daha fazla nasıl para kazanırım bunun hesabını yapıyorsun. ebru destan'dan alacakları paralarını söylemiyorum bile.
bir organizasyonun olmazsa olmazı iletişim olduğuna göre, bizim bu etkinliğe bu ismi vermemiz mümkün değil. hadi beni siktir et adamlar kendi arasında bile iletişimi sağlayamamış. ona soruyoruz farklı cevap alıyoruz, buna soruyoruz farklı cevap. anlatmasını, övünmesini biliyorsun ama: 7 otobüs katılacak, muhteşem olacak, 3 üniversiteden* toplam 400 kişi bıdı bıdı diye. neymiş 19 mayısta daha büyük organizasyon yapacaklarmış. nah yaparsınız siz bu kafayla. daha birbirinizle anlaşamıyorsunuz lan.
2 gece 3 günden siz ne anlarsınız dostlarım? 2 gece 3 gün lan. ne olacak işte? cuma, cumartesi, pazar değil mi? yok işte değil. az daha zorlasalardı 2 gece 1 gün olacaktı diyorum sana. otele cuma günü 12.00'da girdik. pazar günü 11.00'da odayı boşalttık. kaç gün lan bu sana soruyorum. kaç gün?
hayır bak yanlış anlaşılmasın. benim kızdığım şey kesinlikle yapılanlar ya da yapılmayanlar değil. söylenip yapılmayan, söylenmeyip yapılanlar. anlıyorsunuz değil mi beni. ben ebru destan'ın gelmemesine kızmam ama o afişe onu yazmışsan ve yapmamışsan işte o zaman kızarım. ne demiş atalar: öl söz verme, öl sözünden dönme.
şimdi gelelim bir başka rezalete: otelden ayrılış. ne var ki bunda. akşam haber verirsin herkese yarın saat 11.00'da herkes odalarını boşaltıp en geç 12.00' da otelin kapısında olsun. değil mi? bu kadar basit. yok işte. bizim o muhteşem ekip bunu da o üstün organizasyon becerisiyle rezil etmeyi başardı. dedim ya her sorduğumuzdan başka başka cevaplar alıyoruz diye. yine öyle oldu. biri diyor 11.00, biri diyor 12.00. onu da biz öğreniyoruz ha. biz arıyoruz adamları kaçta ayrılacağız, nasıl yapacaz diye. sanki biz organizatörüz a.q. saat 11.30'da otelin lobisine eşyalarımızı alıp indik. bekliyoruz. bir allah'ın kulu da gelip arkadaşlar şunu bekliyoruz demiyor. sadece bekliyoruz. eşyaları otobüse koymak için dışarı çıkıyoruz. bu arada bileklikleri kesiyorlar tabi. eşyaları koyup geliyoruz hala bir gelişme yok. yemek falan yiyin diyorlar. daha buradayız. arkadaşlar mal olduğu için bileklikleri çıkartsak da otelin içinde öyle elini kolunu sallayarak gezebileceğimizi sanıyorlar. bileklik çıkmış lan. ne yemeği. öküz işte öküz adam.
her şey tamam yola çıkıyoruz artık bu rezillik bitecek, bekle bizi ankara, bekle beni sözlük diye düşünürken tekne turu yapacağız demezler mi? adamlar vadedilenleri yapmadılar şimdi de götlerinden aktivite uyduruyorlar. akıllarınca herkesin gönlünü alacaklar. allah'tan bizim otobüsteki kızlardan biri benim de tam olarak aklımdan geçenleri söyledi de vazgeçtiler tekne turundan falan. yol boyunca yine molalar organizeden habersiz organizatörlerin bedava buldukları yemekten sonuna kadar faydalanmaları yüzünden söylenenin 2 katı sürdü. yine 8 saatte zor geldik.
sonuç olarak şunu söylemek istiyorum sevgili okurlar: bir kaç üniversitelinin düzenlediği bir etkinliğe katılmadan önce iki kere düşünün.
daha yolculuğa çıkmadan organizatörlerin basiretsizliği ve liyakatsızlığı anlaşıldı. haftalar önceden belli olan kalkış yeri* son gün değiştirildi. sebebi de milli kütüphanenin önünde başka grupların da toplanacak oluşuymuş. gelin görün ki bizim yeni hareket yerimizde de başka gruplar vardı. bu daha başlangıç.
2 gece 3 gün kalacaklarla 3 gece 4 gün kalacakları farklı otobüslere bindirme ve bu grupları birbirinden ayırma yöntemleri* tam ilkokul piknikleri öncesi yaşanan karmaşa gibiydi.
saat en geç 23.00'te orada olmamız istendiği halde yola yine organizatörlerin sayfalar dolusu entry yazsam anlatamayacağım beceriksizlikleri yüzünden 00.30'da çıktık. neymiş, otobüse başka gruplardan birileri binmiş. mola yerinde tespit edilirse atılacaklarmış. tey allahım ya. ilkokulda ve lisede o kadar geziye katıldım böyle birbirinden habersiz, ne yaptığını bilmeyen, işin ehli olmayan insanların yönettiği bir gezi görmedim.
yola çıktık çıkmasına da. bir mola verdi gençler yarım saat diye. otobüs hareket ettiğinde bir saati çoktan geçmişti. şoför bastı basmasına ama molalar söylendiğinden o kadar fazla veriliyordu ki side'ye varmamız 9 saati buldu, düşün. sonradan açıklama yaptılar 7 otobüs gittiğimiz için sırayla alınacaklarmış diye. bu yüzden acele etmiyorlarmış. side'ye vardığımızda ise bize haber verilince otele giriş yapacağımız için antik kent'e gittik. gezerek bekleyecekmişiz. zaten saat 10.00 olmuş. aç, susuz ne gezmesi a.q. sizin yaptığınız işin diyip söverek gezindik oralarda. bir buçuk saat sikimsonik sıranın bize gelmesini bekledik. ben de sıra bize gelince hemen otele gireceğiz zannediyordumdu. ondan fazla sövmemiştim. otele geldik ki oooo içeride kalabalıktan eşya koyacak yer yok. oradaki milletin ismini organizatör bozuntusu, kazandığı paraya bakan dallama sürüsüne yazdırıp resepsiyona vermesi ve odasının belli olması kaç saat sürdü bilmiyorum. biz bir şekilde ismimizi yazdırıp eşyalarımızı odası belli olan arkadaşlarımıza verip yemeğe geçtik. bu arada beklemememiz ve otele sırayla alınmamızın otelle uzaktan yakından alakası yok. tamamen bizim gerizekalıların suçu bütün bunlar.
otele yerleştik. odamız, yemekler, havuz, sauna, aquapark, disco, animasyon şovları yani bizim sığırların içinde olmadığı her şey harika. ankafest tanıtım afişinde yazan 10 etkinliğin en fazla biri yapılmıştır. o da yine yapılmasa daha iyiydi tadında olmuştur. ebru destan'lı köpük partisi yazıp o kadar milletin parasını al, ne kadar doğru bilmiyorum 6 milyarını bile ödedik de sonra biz partiye gittiğimizde ebru destan nerde diye sorunca da bu sabah aradı rahatsızlanmış gelemiyormuş de. olacak iş mi şimdi bu. ha sen şimdi rahatsızlanmışsa onlar ne yapsın diyorsun değil mi? haber versin kardeşim haber. ben niye bunu parti başlayınca öğreniyorum. ben demiyorum ki nasıl rahatsızlanır, nasıl gelmez. niye bize haber verilmiyor. niye grup içi iletişim yok. özür dile herkesten. böyle böyle oldu diye. onun yerine şunu şunu yapacaz diye. yok. sonra da dandirikten bir jeep çek sahile party diye millete haber ver. gelen insanları salak yerine koyup bedava aldığın red bull'ları 5 tl'ye almadan giremezsiniz de. tam bir andavallık örneği. sen zaten dediğin hiçbir şeyi yapmamışsın. rezil olmuşsun. mahçupsun herkese karşı. onlara nasıl olur da bunları unuttururum diye düşünecekken, daha kendi cebini düşünüyorsun. daha fazla nasıl para kazanırım bunun hesabını yapıyorsun. ebru destan'dan alacakları paralarını söylemiyorum bile.
bir organizasyonun olmazsa olmazı iletişim olduğuna göre, bizim bu etkinliğe bu ismi vermemiz mümkün değil. hadi beni siktir et adamlar kendi arasında bile iletişimi sağlayamamış. ona soruyoruz farklı cevap alıyoruz, buna soruyoruz farklı cevap. anlatmasını, övünmesini biliyorsun ama: 7 otobüs katılacak, muhteşem olacak, 3 üniversiteden* toplam 400 kişi bıdı bıdı diye. neymiş 19 mayısta daha büyük organizasyon yapacaklarmış. nah yaparsınız siz bu kafayla. daha birbirinizle anlaşamıyorsunuz lan.
2 gece 3 günden siz ne anlarsınız dostlarım? 2 gece 3 gün lan. ne olacak işte? cuma, cumartesi, pazar değil mi? yok işte değil. az daha zorlasalardı 2 gece 1 gün olacaktı diyorum sana. otele cuma günü 12.00'da girdik. pazar günü 11.00'da odayı boşalttık. kaç gün lan bu sana soruyorum. kaç gün?
hayır bak yanlış anlaşılmasın. benim kızdığım şey kesinlikle yapılanlar ya da yapılmayanlar değil. söylenip yapılmayan, söylenmeyip yapılanlar. anlıyorsunuz değil mi beni. ben ebru destan'ın gelmemesine kızmam ama o afişe onu yazmışsan ve yapmamışsan işte o zaman kızarım. ne demiş atalar: öl söz verme, öl sözünden dönme.
şimdi gelelim bir başka rezalete: otelden ayrılış. ne var ki bunda. akşam haber verirsin herkese yarın saat 11.00'da herkes odalarını boşaltıp en geç 12.00' da otelin kapısında olsun. değil mi? bu kadar basit. yok işte. bizim o muhteşem ekip bunu da o üstün organizasyon becerisiyle rezil etmeyi başardı. dedim ya her sorduğumuzdan başka başka cevaplar alıyoruz diye. yine öyle oldu. biri diyor 11.00, biri diyor 12.00. onu da biz öğreniyoruz ha. biz arıyoruz adamları kaçta ayrılacağız, nasıl yapacaz diye. sanki biz organizatörüz a.q. saat 11.30'da otelin lobisine eşyalarımızı alıp indik. bekliyoruz. bir allah'ın kulu da gelip arkadaşlar şunu bekliyoruz demiyor. sadece bekliyoruz. eşyaları otobüse koymak için dışarı çıkıyoruz. bu arada bileklikleri kesiyorlar tabi. eşyaları koyup geliyoruz hala bir gelişme yok. yemek falan yiyin diyorlar. daha buradayız. arkadaşlar mal olduğu için bileklikleri çıkartsak da otelin içinde öyle elini kolunu sallayarak gezebileceğimizi sanıyorlar. bileklik çıkmış lan. ne yemeği. öküz işte öküz adam.
her şey tamam yola çıkıyoruz artık bu rezillik bitecek, bekle bizi ankara, bekle beni sözlük diye düşünürken tekne turu yapacağız demezler mi? adamlar vadedilenleri yapmadılar şimdi de götlerinden aktivite uyduruyorlar. akıllarınca herkesin gönlünü alacaklar. allah'tan bizim otobüsteki kızlardan biri benim de tam olarak aklımdan geçenleri söyledi de vazgeçtiler tekne turundan falan. yol boyunca yine molalar organizeden habersiz organizatörlerin bedava buldukları yemekten sonuna kadar faydalanmaları yüzünden söylenenin 2 katı sürdü. yine 8 saatte zor geldik.
sonuç olarak şunu söylemek istiyorum sevgili okurlar: bir kaç üniversitelinin düzenlediği bir etkinliğe katılmadan önce iki kere düşünün.
#7881871 nolu entry'siyle ekşi sözlük'teki peperuhi değilse ayıp etmiş yazardır. yazdıkları şey neredeyse aynı çünkü.buyrun
radyo reklamlarının hemen hepsinde ve bazı tv reklamlarında uygulanan bir pazarlama taktiği. bazıları öyle çıldırtıcı olabiliyor ki o ürünü kullanmamak için yeminler ediyor insan.
(bkz: 118 80)
(bkz: 118 80)
habertürk tv'nin saba tümer'in yerini doldurması için düşündüğü gece programı.programın yarısını oradan buradan toplanmış videolardan oluşan vtr'ler ve bu vtr'lerin öncesi ve sonrasında ekrana gelen programın kısa jeneriği oluşturuyor.haliyle hülya avşar'a pek bir şey kalmıyor.
bir başkası tarafından herhangi bir video veya fotoğrafta etiketlenmeyi engelleyemediğiniz site.basitçe şöyle açıklayabilirim.köpeği tarafından tacize uğrayan bir bayanın yer aldığı videoda etiketlendiğinizde bu video patronunuza sizin hakkınızda daha fazla bilgi verebilir.ve durduk yerde işinizden olabilirsiniz.
(bkz: bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim)
(bkz: bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim)
2010 istanbul kültür başkenti etkinlikleri çerçevesinde 16 yıldır içinde kurulu olan iskelenin kaldırılacağı müze.
twitter'da ortalama bir sözlük yazarının sahip olduğu entry kadar tweet yazmış köşe yazarı.içinde yıllardır nasıl biriktirmişse an itibariyle yazı yazmak duygusunu.twitter'a patlamış birden.
tahtaya kalkan öğrencinin pantolonunun düşmesi.
hele ki sevgiliyle mesajlaşma trafiğinin arasına giriyorsa çıldırtan durumdur.
(bkz: avea çık aradan)
(bkz: avea çık aradan)
filmi beğenenlerin "o kadar uğraşmışlar, emek var bu filmde, siz biliyor musunuz bu filme kaç para harcanmış" diye beğenmeyenlere bok attıkları hollywood yapımı bir film.ne yani adamlar filme bilmem kaç milyon dolar harcadılar diye filmdeki maymunlukları görmezden mi gelelim.çekimine o kadar para harcayana kadar biraz da senaryosu için uğraşsalarmış daha iyi olmaz mıymış?soruyorum size.
bir cem yılmaz fikri.uygulanmasında bir şey yok aslında.gerekli izinler alınırsa alan memnun satan memnun bir genelev olabilir.kim istemez ki ankara'dan izmir'e ağaçları sayarak gitmeyi.
hakkında "adam derse girmiyor.rahat amuna goyim.kantinde gancık peşinde." diye düşünülen öğrenci.
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
ekşisözlük'te çaylak yapılınca kendi sözlüğünü kurmuş muhalif yazar.