bugün
- 34 yaşında olmak13
- ibo'nun dansöz sibel gökçeyi de sikmesi9
- 2 şubat 2025 türk futbolunda kara gece48
- kur an'ın yarattığı devrimler18
- sözlükte belediye başkanı olabilecek yazarlar18
- en son ne yediniz15
- doğum oranı düşüşüne çözüm önerileri14
- özlem zengin16
- anın görüntüsü10
- karınız annenizi dövse boşanır mıydınız9
- martı ile korsan taksicilik yapmak istiyorum14
- sevgiliniz işsiz kalınca her ay 100k verir misiniz8
- 2 şubat 2025 fenerbahçe çaykur rizespor maçı76
- öğretmenlere ıq testi şoku10
- iremga'nın hala yaşıyor olması17
- şarkı yazmak8
- erkekleri cinsel obje olarak gören bayan15
- saraca silsüpüroğlu15
- sözlüğün en güzel popolu erkeği13
- pardonadinizasizmi34
- şarkı sözüyle mesaj vermek9
- 1 şubat 2025 akdeniz depremleri24
- 2 şubat 2025 fenerbahçeye verilen skandal penaltı13
- eski model araba almak14
- sözlük yazarlarının gelirleri ve borçları20
- kız yeğen sahibi olmak9
- true'nun çıkaracağı kitaba isim önerisi18
- sözlük hanımlarının bugünkü kıyafetleri12
- ai ile türkiye'yi özetleyen şarkı yaratmak8
- günün sözü9
- morata'nın galatasaray'a transferi30
- ulu yazarlarının yayınladığı ai modelleri21
- 5 teğmenin silahlı kuvvetlerden ihraç edilmesi41
- sözlük genelinin olgun erkeklerden hoşlanması15
- yakışıklı entellektuel mi eğlenceli mi romantik mi10
- yazarların tercih ettiği ölüm şekilleri11
- sözlükteki fakirler19
- herkes uzman olduğu konuda yazsın30
- gece 12 de elektrik süpürgesi çalıştıran komşu12
- sözlük yazarlarının dinlediği türküler10
- ayda 5000 dolar moskovada yeter mi21
- beyler bir sorum olacak8
- kabe resmiyle ai görselleri yaratmak9
- hristiyan ülkesinde yaşayan şeriatçı15
- rte nin markete sığınması8
- istanbul nüfusu nasıl azaltılabilir14
- yargıda alevi tahakkümü11
- istanbulda geçinmek için 175k maaş yeterli olur mu9
- cumhurbaşkanı imamoğlu adalet bakanı mansur yavaş15
- en sevilen burç9
entry'ler (735)
uzun zamandır ortalıkta görünmeyen yazar arkadaşım. nerelerde olduğu merak konusudur.
neden levent kırca geliyor benim aklıma anlamadım.
tarlası yanmış köy ağasıymışçasına oturup halıyı incelemek.
şu sıra tek isteğim ve hayalim ankara'ya evime geri gidebilmek.
hitler'in bıyığı.
çünkü tonla olaya rağmen makam koltuklarına oturan totolar, ölen yüzlerce insandan daha kıymetli.
son olaylardan sonra nasıl bir ülkede yaşadığımı ben de bilmiyorum.. ama nasıl bir ülkede yaşamadığımı çok iyi biliyorum. güvenli bir ülkede yaşamıyorum örneğin..insan haklarını gözeten, adalet kavramının geliştiği, insanların mutlu ve huzurlu olduğu, devlete güvendiği, adalete güvendiği, herşeyden önce birbirine güvendiği bir ülkede yaşamıyorum. siyasilerin önce kendilerini değil, halkı düşündüğü, kendi koltuklarını değil, insanlarını öncelikli tuttuğu, sadece para kazanmayı değil halkın onurunu gözettiği, torpilin olmadığı ve hakkaniyetin olduğu bir ülkede de yaşamıyorum. kadın haklarının had safhada olduğu ve kanunlarla sabitlenmiş şekilde ezilen insanların korunduğu, benim gibi engelli statüsünde sayılan insanların haklarının savunulduğu ve ihtiyaçlarının karşılandığı, çocuklara yapılan tacizlerin, tecavüzlerin engellendiği ve dahi cezasında hiçbir şekilde indirim almadığı bir ülkede zaten yaşamıyorum. sahi ben neden yaşıyorum? artık onu da bilmiyorum. tek bildiğim bir şey var; bu patlama olayından sonra çıkıp da teröre alışmalıyız diyenler adına, şiddetle kınıyorum demekten öteye gitmeyen ve o meşhur sözün bittiği yere gelmekten bir türlü bıkmayıp koltukları uğruna insanların hayatının içine edenler adına artık ben insanlığımdan utanıyorum. evet ben nasıl bir ülkede yaşadığımı değil, yaşamadığımı çok iyi biliyorum. hayatımda bana kötülük yapılsa dahi yapamayan ben, bunu bana öğreten herkesin bir gün öğrettikleri şeyi yaşamalarını diliyorum. başka da bir şey istemiyorum.
evet ödül ceza sistemi işe yarar belki de rahatlarız.
şaka olmasını umduğum haber diyecektim ama şaka falan değil gerçekmiş.. "bir polisiye edebiyat dergisi beni niye kapak yapsın?" diye kendi kendine sormuyor da, bir de tehdit ediyor yok mahkeme yok bilmem ne diye. bu kadar egoyu bünyesinde nasıl barındırıyor merak ediyorum zira iç organ ağırlığından bile fazla egoya sahip bir şahsiyet..
evimde olamamak. yakın bir zamanda kavuşmak istiyorum..
-ne okuyorsun yavrum?
+halkla ilişkiler teyzeciğim.
-tövbe estağfurullah o nasıl bölümmüş öyle ilişki milişki? doktor falan olsaydın ya.
-...
+halkla ilişkiler teyzeciğim.
-tövbe estağfurullah o nasıl bölümmüş öyle ilişki milişki? doktor falan olsaydın ya.
-...
eleni vitali - balamo.
james bay - let it go. (bearson remix)
hissiz ama bir o kadar da hisli. heyecanlı ama heyecan bile duyamayacak kadar yorgun. umutlu ama umutsuz. nötr gibi ama değil gibi de.. saçma hissediyorum.
kurunun yanında yaşı da yakmayın efendiler.. *
hayatımda duyduğum en saçma cümlelerden biri olmaya hak kazanmış cümle..
çiftlerin evliliğe kadar olan zamanda ve teklif sonrasında birbirlerine söz vererek bu sözü yüzük ile taçlandırmasıdır. ama günümüzde daha çok ailelerin tanışması ve onların önünde evleneceklerine dair alametleri bir bir sergileme olarak görülen bir aktivite haline gelmiştir. (bkz: kızımız da pek hamaratmış) (bkz: oğlumuzun da işi pek iyi) evlilik aşamalarında ayrılmalar en çok bu evrede görülür.
mitolojide zeus'un ve bilimum diğer tanrıların yaptığı haksızlıkları açıklayıp onları kızdırması sonucu lanetlenen ilk insan. cezası da insan boyundan yüksek mermer bir taşı dik bir dağa çıkarmaktır. yalnız sıkıntı şu ki her tepeye varışında taş bir daha aşağı yuvarlanır. bu mitolojik gariban da yeniden aşağı düzlüğe inip, mermer taşı yeni baştan yukarı tepeye çıkarmaya çalışır derken olay bir kısır döngü halini alır. ömrünün sonuna kadar gece gündüz, yağmur çamur demeden bunu çekmek ile lanetlenen sisyphos anlamsızlığın simgesi olarak da bilinir. aslında kurnaz bir şahsiyettir kendileri.
lisede vardı bu isimli bir arkadaşım.. eski türk filmlerindeki jönler gibi konuşmaya çalışıp aynı zamanda feminen hareketler yapıyordu. bir keresinde böyle garip mahalle abilerinin takıldığı bir cafede düzenlenen, garip bir okul arkadaşımızın kırmamak için gittiğimiz doğum gününde shakira dansı yaparak bizi bir şoktan çıkarıp başka bir figürle bir daha şoka sokmuştu. tabi iş dans olunca her çeşit figür barındırıyor içinde. ve biz her gelen yeni figürde kendimizi kaybedip hayatı sorgulama moduna giriyorduk. dumur olmuştuk. hareket bile edemedik uzunca bir süre, donduk kaldık. bir keresinde de yaz tatilinde saçını pembeye boyadı. "ulvi normal bir kenar mahallede zorluklar içerisinde yaşayan dört çocuklu bir ailenin yine zorluklar içerisinde okuyan bir çocuğusun. bu tip ne!?" dedik. (burada kenar mahalle diyerek orada oturan insanları yermek değil anlatmak istediğim. yaşadığı ortamın bunu kaldıramayacağını anlatmak istemiştik..) "tamam haklısınız hemen gidip başka renk yapacağım." deyip bu seferde maviye boyayarak gelmişti saçını. başkaları ezmeye çalışırdı dalga geçerlerdi hep. biz de korumak isterdik o yüzden biraz tahammül ettik ezdirmemek için.. bu saç olayından sonra "amacı ne acaba bu çocuğun?" diyene kadar zaten seneler geçti. yıllar sonra üniversiteye gitmek için ayrıldık tabi. 1-2 sene sonra görüşelim dedik. toplaştık 3-4 kişi. gördük ki hala değişmemiş. sonradan öğrendik ki bir arkadaşımıza "üniversitede kızlar beni kaçırdı. 5-6 kişilerdi. bana bir şeyler içirip bayılttılar. sonra sandalyeye bağladılar, ben sandalyede ayıldım ve bana tecavüz ettiler." demiş. şaşırdık mı? elbette hayır. sahip olmadığı hayatlara, insanlara ve hatta tiplere özenirdi bu arkadaş.. onlar hakkında kafasında kurduğu ve öyle olduğuna inandığı hayatları yaşamak isterdi. telefona yüklenen garip fotoğraf düzenleme programları ile suratını kapatır gibi yapıp çektiği fotoğraflarına, yine bu programlar ile sahte time dergisi kapağı yapardı dergiye manşet olmuş gibi görünmek için. velhasılkelam gerek bu sebeplerden, gerek başka sebeplerden okulu bitiremeyen arkadaşımız, şimdilerde satış elemanı olarak çalışıyormuş bir mağazada. yine de bazen aklıma gelir hüzünlenirim bu arkadaşım için. yazık yani ne bileyim. ah ulvi ah.
çok özlediğim evim. genelde akşam yatarken de aynı oluyor.