bugün
- kız kardeşini date'e hazırlayan abi13
- ellerim bos gonlum hos11
- kürdüm 5000 yıllık tarihim var var mı diyeceğin19
- gece dışarıdan gelen hav hav hav sesleri8
- an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı33
- amerika'nın icat ettiği bir şey söyleyin13
- geceye bir şarkı bırak8
- nervio abla20
- rusya nükleer güç kullanılır mı sorusu19
- gecenin şarkısı12
- yazarların çektiği çiçek fotoğrafları14
- insan olmaya ceyrek kala23
- hayatı seviyorum eylemleri14
- en son ne yediniz10
- doktorların hastalara sevgi göstermemesi22
- true'nin iki kadın arasında kalması16
- 200 tl lik banknot17
- hobileriniz10
- yüz yıkama jeli kullanan erkek21
- ak parti'nin gideceğini sanan enayi15
- namaz16
- 20 cm in üzerinde tam 4 saat zıplamak16
- anın görüntüsü11
- escortların tehlikeli olması17
- yaşı geldiği halde evlenmeyen insan8
- diana luna hekate8
- abdülkadir selvi21
- bulunduğunuz yerin hava durumu13
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri8
- güzel erkek isimleri10
- türk sosyalizmi11
- true yi evlendiriyoruz13
- keçinin yediği ayet9
- hala akp ve mhp'yi savunan güruh10
- 21 kasım 2024 istanbul yağmuru10
- afad'ın başında tasavvufçu mahruki hapiste10
- akp belediyesinin 85 milyon liraya konser vermesi10
- mesajlaşılan kızın 30 yaşında nine çıkması15
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur8
- bir kediye verilebilecek en güzel isim16
- kale3112 entry ni beğendi favladı14
- chatgpt ile yazarların görselleri11
- yenidoğan çetesi16
- 20 kasım 2024 nasuh mahruki'nin tutuklanması23
- derdini kimseye anlatamamak13
- yazarların ihtiyacı olan şeyler22
- sözlükteki ruh hastaları13
- seküler yaşamın faşist bakış açısı14
- esnaf enflasyon bahanesiyle vurgun yapıyor23
- manyak olmaya karar verdim8
entry'ler (253)
Dota 2'nin el classico'su Alliance vs Na'Vi 22:00'da canlı olarak http://www.twitch.tv/aelfricsc2 adresinde tarafımdan sunulacak efsanevi oyunun beklenen karşılaşmasıdır.
Evrim bir bilimsel teoridir. Bilimsel teoriler halk arasında kullanılan "teori"sözcüğüyle aynı anlamı taşımaz. Evrim iman edilecek ya da inanılıp inanılmayacak bir şey de değildir. Bir din hiç değildir. Evrim canlılığın nasıl ortaya çıktığını açıklamaz, bununla ilgilenen dala abiyogenez denir. Evrim canlı türemesini ve çeşitliliği bilimsel olarak açıklar ve bunu verilerle destekleyen tek bilimsel teoridir.
http://tr.wikipedia.org/w...eori_ve_olgu_olarak_evrim
http://tr.wikipedia.org/w...eori_ve_olgu_olarak_evrim
"güneş doğdu" demeniz yaşadığınız yıllar boyunca güneşin sabahları doğduğu bilgisine dayanır. yani bilirsiniz. güneşin neden ve nasıl doğduğunu bilmiyor olmanız sahip olduğunuz "güneş doğuyor" bilginizi yanlışlamaz.
"telefon düşecek" demeniz yıllardır yer çekimini tecrübe etmenizden dolayısıyla "yerçekiminin var olduğu" bilginizden ileri gelir. yer çekiminün tüm mekaniklerini, arkasındaki fiziği bilmemeniz genel olarak sistemin nasıl işlediğini bilmediğiniz anlamına gelmez.
bilmeden fikir sahibi olmayın demek genelde daha kompleks ve uzmanlık gerektirebilecek konular için şüpheci olmak gerektiğini söylemek amacındadır.
"telefon düşecek" demeniz yıllardır yer çekimini tecrübe etmenizden dolayısıyla "yerçekiminin var olduğu" bilginizden ileri gelir. yer çekiminün tüm mekaniklerini, arkasındaki fiziği bilmemeniz genel olarak sistemin nasıl işlediğini bilmediğiniz anlamına gelmez.
bilmeden fikir sahibi olmayın demek genelde daha kompleks ve uzmanlık gerektirebilecek konular için şüpheci olmak gerektiğini söylemek amacındadır.
söz konusu bilgiyi nereden aldınız bilmiyorum ancak güneşin ve diğer yıldızların sabit bir manyetik alanı yoktur zaten. sürekli radyoaktif bir ışıma yapan bir yıldız her dakika dünya büyüklüğünde radyoaktif alanlar oluşturup tekrar kapatır veya siyah leke patlamaları oluşturur. dolayısıyla söz konusu iddia biraz komiktir.
söz konusu durumların insanlarla bir ilgisi yoktur. astronomi bilimdir, astroloji yıldızlardan ve gezegenlerden bir anlam çıkartmaya çalışan sudo-bilimdir. yani saçmalıktır. inanmayın böyle şeylere.
söz konusu durumların insanlarla bir ilgisi yoktur. astronomi bilimdir, astroloji yıldızlardan ve gezegenlerden bir anlam çıkartmaya çalışan sudo-bilimdir. yani saçmalıktır. inanmayın böyle şeylere.
söylemleri ve yaptıklarıyla cenneti dünyada yaşamak isteyen cemaattir. kurdukları cariye, abla ve ilişkiye girme şekilleri okunduğunda bir tür seks hiyerarşisi oluşturulduğu görülmektedir. işin ilginç yanı bir çok kadını bu şekilde kullanıyor olmalarına rağmen sadece "islami" adı altında bulundukları için güç sahiplerinin onlara dokunmadığı gerçeğidir.
toplumun kültürel geçmişinin ve islami geleneklerin ataerkil bir toplum oluşturmasından dolayıdır. yurt dışındaki örnekler göstermiştir ki iyi bir eğitim anlayışı ile kadınlar ve erkekler arasında analitik zeka açısından bir fark yoktur.
genelde bir troll olur bu kişiler. tabi trollden trolle kalite farkı da vardır. bazıları fanatiklikleri yüzünden kusar şekilde girdiler yazabilirler. sadece sözlükte değil, ülkede bu şekilde fazla ciddiye alınmaması gereken bir çok kişi vardır.
adil kullanım kotaları yurt dışında da uygulanmaktadır. aradaki fark yurt dışı kotalarının 250 gb gibi sayılardan başlarken türkiyede dandik bandwithler olduğu için özellikle ttnet tarafından 20gb gibi sayılarda başlatıyor olmalarıdır. ttnetin fiber dediği şey gerçek fiber değildir bu arada. ftb yani fiber to building olarak binaya getirilmez fiber kablosu çok büyük oranda. mahallelere büyük bir bina kurulup oradan yer altı cat kablolarıyla çekildiğinden ciddi hız düşümüne sebep olabilmektedir. bunun yanında alanlar için ayrılan genel bandwith daha azdır bu sebeple kullanım kotaları düşüktür.
anonim bir tespit olup kökeni pek bilinmemektedir ama şöyle geçer:
türk milleti gariptir
her lafı kaldırmaz
ibne dersin kızar da
sikersin aldırmaz
türk milleti gariptir
her lafı kaldırmaz
ibne dersin kızar da
sikersin aldırmaz
Mustafa Kemal Atatürk'ün katkısı fikirleridir. Savaşma konusunda kararlılığı, ülkesine ve insana olan inancı ve taktiksel dehasıdır. Evet savaşanlar türk, kürt ve birçok farklı etnik kökenden olan insanlardı. Ancak Mustafa Kemal olmasaydı gerçekten o savaşlar kazanılamazdı. Eğer böyle düşünmüyorsanız açın anafartalar cephesini ve genel çanakkale çıkartmalarında gerçekleşenleri tekrar okumalı bence. Bunun yanında ileri görüşlülük ve bilimsel öncülüğün benimsenmesiyle ilgili cumhuriyet sonrası çalışmalardan bahsetmiyorum bile.
Bu konuda eğri oturup doğru konuşmak lazım. Daha birkaç gün önce insanlar din konusunda herhangi bir eleştiri getirilince inanca saygı göster talepleri gelen bir ülkede miyiz? Evet öyleyiz. Bu demektir ki ülkede bazı tabular var ve tam olarak ifade özgürlüğü yok. Ha şimdi ne oldu, bu inançlarına ve değerlerine saygı bekleyen topluluk aynı ülkenin farklı bir toplumunun büyük bir değer olarak kabul ettiği ve yaptıkları apaçık ortada olan bir kişiye saygısızlık etti.
Peki siz bunu sizden farklı düşünenler ve farklı değerleri olanlar için uygun gördüğünüz zaman başka biri çıkıp peygamberin hayatı hakkında eleştiri getirince veya düşüncesini belirtince hangi hakla saygı bekliyorsunuz?
Bu iş böyle olmaz. Ya toplumun farklı kesimleri ifade özgürlüğünü kabul edecek ve mantık çerçevesinde tartışacaklar ya da bazı şeylerin üzerine gitmeyi bırakıp saygı duyacaklar. Ama böyle olmuyor, uzun bir süre de olmayacak çünkü ülkemizde adalet yok malesef.
Peki siz bunu sizden farklı düşünenler ve farklı değerleri olanlar için uygun gördüğünüz zaman başka biri çıkıp peygamberin hayatı hakkında eleştiri getirince veya düşüncesini belirtince hangi hakla saygı bekliyorsunuz?
Bu iş böyle olmaz. Ya toplumun farklı kesimleri ifade özgürlüğünü kabul edecek ve mantık çerçevesinde tartışacaklar ya da bazı şeylerin üzerine gitmeyi bırakıp saygı duyacaklar. Ama böyle olmuyor, uzun bir süre de olmayacak çünkü ülkemizde adalet yok malesef.
ara ara oynadığım, oynarken de yayın yaptığım oyundur
http://www.twitch.tv/aelfricsc2
http://www.twitch.tv/aelfricsc2
Sanırım en kötü yanlarından biri bu ifade özgürlüğünün, özellikle de sözlük ve forum gibi ortamlarda. çok kaliteli troller de var tabi acayip yaratıcı pislikler yapıp milleti çaktırmadan birbirine düşürüyor tartışma ortamlarını bozup tatmin oluyorlar ama güzelim ülkemde iletişim yeteneği kuvvetli ve insanları manipüle edebilecek insanların sözlüklerde takılmak yerine iş adamı ya da politikacı olmasından dolayı sanırım bütün gereksiz trollükler sözlükleri buluyor.
zaten sözlükte edinilmesi gereken ortamın belirli bir çizgisi olmadığı ve herkes kendi yazdığından sorumlu olduğu için de moderasyonun bu tür gerzekliklerle uğraşmaması da belki anlaşılabilir ama kişisel görüşüm bu tür yeteneksizlerin ve sırf tartışma çıkarmak için provokatif başlıklar açıp absürd entryler giren tiplerin belirli kurallar çerçevesine yaptırıma uğratılmasıdır.
zaten sözlükte edinilmesi gereken ortamın belirli bir çizgisi olmadığı ve herkes kendi yazdığından sorumlu olduğu için de moderasyonun bu tür gerzekliklerle uğraşmaması da belki anlaşılabilir ama kişisel görüşüm bu tür yeteneksizlerin ve sırf tartışma çıkarmak için provokatif başlıklar açıp absürd entryler giren tiplerin belirli kurallar çerçevesine yaptırıma uğratılmasıdır.
insanların ne renk giydiği ve bunun ahlaki olarak farklı çevrelerce nasıl yorumlanabileceği hadi neyse de bunu yapacaksa bile "dolaştırmazlar!" ne demektir? nasıl bir zihnin ürünüdür bu düşünce tarzı?
sabır büyük bir erdemdir.
eğer competitive gaming kategorisine ait oyunlardan birini oynuyorsanız masaüstü bilgisayarlar rahatlık ve performans açısından her zaman daha iyidir. hiçbir gerçek para dönen event'te laptoplarda oyun oynandığını görmezsiniz. klavye mouse gibi ekipmanlar profosyoneldir ve ekstradan takılır zaten, mobility grafik ve işlemciler masaüstü için ekstradan üretilen threadlar ile başa çıkamaz. eğer bilgisayar dünyası hakkında birşeyler biliyorsanız masaüstü bilgisayar kullanmak isteyen bir insanın nedenlerini anlamak çok zor olmayacaktır.
Başbakan Erdoğan geri adım atmamakta kararlı. Ancakverdiği bu tepki gerçekten neye? Bu halk itiraz ederken neye itiraz ediyordu?Bunu başbakan kendisine samimi olarak sorma gereği duydu mu merak ediyorum.Sanırım sormadı, çünkü sorsaydı bu şekilde tepki göstereceğini düşünmüyorum.
Başbakan'ın herşeyi yapmaktaki argümanı kısaca şu;"Biz %50 ye yakın oy aldık halk tarafından, dolayısıyla çoğunluk temsiliçin bizi seçti bu nedenle biz de istediğimizi yapıyoruz." Tabi kidemokrasi her zaman çoğunluğun isteğinin gerçekleşmesini gerektirmiyor. Ancakbaşbakanın sanırım bu pek umrunda değil. Temsili demokrasinin işleyiş tarzıhalkın seçtiği temsilcinin genel olarak aldığı kararları halka birlikteuygulamasıdır, halka rağmen değil. Aradaki bu ince çizgiyi birbirinekarıştırmayı çok seviyor malesef kendisi. Eğer alınan bir karara toplumsal birtepki gösteriliyorsa karar tekrar değerlendirilir veya önemli bir siyasikonuysa referanduma bile gidilebilir. Ancak bu konudaki tek sıkıntı bu dadeğil.
2008 yılında Uğur Dündar dökümanlarına kadardökerek yaptığı araştırmada istanbulun farklı ilçelerinin farklı mahallelerindekütüğe kayıtlı ancak ölmüş olan "seçmenlere" oy kullandırıldığıortaya koyulmuştu. Bunun detaylarını ve haberin kendisini google ve youtube'ayazarak çok rahat bir şekidle bulabilirsiniz. Söz konusu bu iken 2006 yılındanitibaren yapılan diğer seçimlerde bu tür adaletsizliklerin yapılmadığınınereden bilebiliriz. Sonuçta bu tür hareketler bize bu insanların "kazanmakyolunda herşey mübahtır" gibi bir ahlak anlayışına sahip olduklarıizlenimini veriyor. Ancak esas durum bu haberlerin neden bu kadar çabukunutulduğu? Neden peşinden gidilmedi, muhalefet niye kovalamadı, neden haladaha ortada bir seçim adaletsizliği olup olmadığı tartışılmıyor? Bu sorununcevabı halen bekleniyor.
Erdoğan'ın "delikanlı başbakan"kıvamından çıkmamak için bu kadar direniyor olması sanırım davos çıkışları gibiiyice geçmişten gelen bazı davranışlarının halk tarafından yine"delikanlıca" görülmesinden dolayı onu içten içe gazlamış olmasıolabilir. Bir süre sonra ise çizgisini kaybedip padişahlığını ilan etmeyebaşladı kendisi. Dikkat ederseniz sadece Erdoğan'dan konuşuyorum. Çünkü bu birAKP sorunu değil. Bu ülkenin sorunu başbakanın despotik, geri adım atmayan,yaptığı hatayı kabul edemeyecek kadar sahte bir gurur sahibi ve diktatör varikonuşmaları ve kararlarıdır. AKP bile kendi içinde bunun farkında. Ancakkendisi biat kültürünü zamanında oluşturduğu ve kimse zamanında buna kendi partisiiçinde dahi ses çıkart(a)madığı için tekil güç olarak istediğini yapabilmekte.Kişisel olarak AKP'ye oy vermedim ancak çok rahat anlayabiliyorum ki halkınverdiği oy bu başbakana değil, o balkon konuşmasını yapan kucaklayıcı vebirleştirici konuşmalar ve davranışlarda bulunan başbakanaydı.
Devlet içi kadrolaşmadan bahsetmeye bile gerek yokdoğal olarak. Zam dengesizliği, enflasyon, çekilen peşkeşler, bir gecede komikrakamlara kapanan ihaleler, yabancı sermayeye satılan ( daha doğrusu hediyeeder şekilde verilen) kamu varlıkları, imf'ye borcun kapanması ama buna rağmenvergilerin zamlanması, intikam dürtülü söylemler gibi durumlar başbakanınsadece ağzının iyi laf yaptığını ortaya koyuyor malesef. intikam demişkenbahsetmeden olmaz, son yıllarda özellikle çok başvurduğu bir yöntem bu da,"geçmişte zülum ettiler şunlar şunlar oldu o yüzden bizim hukuksuz olsa dabunları bunları yapmamız meşrudur" davranışları, söylemleri ya da imaları.Başbakan hatayı hatayla çözmeyi planladı hep sanırım. Bunu yaparken de hukukunüstünden geçip gerçek süreçleri atladı ve bunun cezasını da yine halk çekti.Çünkü insanlar bunları hep görüyordu ve korku imparatorluğu iliklerimize kadarişledi. Bazı insanlar ben böyle bu düzenin yanlışlarını saydığımda hep kötütarafından baktığımı iyi işlerin de yapıldığını söylüyorlar. Ancak yapılanfaydalı şeyler size yaptığınız haksızlıktan, yediğiniz kul haklarından,günahlarınızdan kurtulma kartı sağlamaz. Ne yaptıysanız onun hesabınıverirsiniz. Vermelisiniz. Demokrasi böyle işler. Bizim ülkede tarih boyunca pekişlemedi ama olması gereken budur.
Bugün TRT'deki içten gelen haberlerde resmen zorlayalan haber yapıyoruz, kanımıza dokunuyor diyordu çalışanlar. Sokakta polisleyapılan görüşmede nasıl iç ikilemde olduklarını ancak yaşam tarzını ve ekonomikgücü kaybetmenin verdiği korkunun ne denli onlara üstün geldiğini 36 saattiruyumadan meydanlarda görevlerini yapmaya çalışmalarından anlıyoruz. Her ikitarafta da yanlışlar, provokasyonlar gerçekleşmekte tabi ancak polisin kendisibile kendilerine gelen emirlerin aşırı olduğu konusunda hemfikir.
Peki son durum nedir? Ülke bir ikileme girdi. Halkvs Erdoğan durumu söz konusu. Halk söz konusu yapıların yapılmasınıistemediklerine dair çok açık bir tepki koydu. Erdoğan ise her zamanki gibigeri adım atmamak benim karakterimdir tadında devam ediyor. Arınç ise biryandan çıktı Erdoğan yokken ortamı yumuşatmak için elinden geleni yapıyor amaErdoğanın halka hiçbir değer vermediğini Arınç bile biliyor. Çünkü bu eylemlereve bunu yapan insanlara bir değer veriyor olsaydı Erdoğan bugün bu ülkede olurve nerede yanlış yapmış olabileceğini değerlendirirdi. Bu umursamazlığıkullandığı çapulcu gibi kelimelerden de anlıyoruz zaten. Halk izin vermeyecek,Erdoğan yapıcam diye ısrar edecek. Eğer Erdoğan yarın orayı yıkıp yerine yenibirşey yaparsa bu savaşı kazanacak ve tekilliğini devam ettirecek. Eğer halkbir şekilde Erdoğan'a geri adım attırabilirse birlik olduklarında güçlüolabildiklerini fark edecekler. Bu da Erdoğan'ın düşüşünün başlangıcı olacak.Eğer Erdoğan hiçbir şekilde geri atmaz ise kendi halkının üstünden geçmesigerekecek ve bu üstünden geçme pek micaz anlamda gerçekleşmeyeceğe benziyor.Neler olacağını bekleyip göreceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,halkını (en azından düşünen, sorgulayan, günü kurtarmak yerine geleceğe dairahlaki sorumluluğu olduğunun farkında olan kesimi) kendisine oy vermiş olsun yada olmasın hayal kırıklığına uğratmıştır. Halkın saygısını kaybeden birbaşbakan ise cumhuriyet rejiminde ayakta kalamaz. Pragmatik açıdan bakacakolursam kendisi ya rejimi bir an önce değiştirmek için elinden geleni yapmalıya da bu oyundan elini ayağını çekip Amerika'ya Fetullah Hocasının yanına gidiporadan ülke içini örgütlemeyi ve nihai amaçlarını yerine getirmeyi denemelidir.
Başbakan'ın herşeyi yapmaktaki argümanı kısaca şu;"Biz %50 ye yakın oy aldık halk tarafından, dolayısıyla çoğunluk temsiliçin bizi seçti bu nedenle biz de istediğimizi yapıyoruz." Tabi kidemokrasi her zaman çoğunluğun isteğinin gerçekleşmesini gerektirmiyor. Ancakbaşbakanın sanırım bu pek umrunda değil. Temsili demokrasinin işleyiş tarzıhalkın seçtiği temsilcinin genel olarak aldığı kararları halka birlikteuygulamasıdır, halka rağmen değil. Aradaki bu ince çizgiyi birbirinekarıştırmayı çok seviyor malesef kendisi. Eğer alınan bir karara toplumsal birtepki gösteriliyorsa karar tekrar değerlendirilir veya önemli bir siyasikonuysa referanduma bile gidilebilir. Ancak bu konudaki tek sıkıntı bu dadeğil.
2008 yılında Uğur Dündar dökümanlarına kadardökerek yaptığı araştırmada istanbulun farklı ilçelerinin farklı mahallelerindekütüğe kayıtlı ancak ölmüş olan "seçmenlere" oy kullandırıldığıortaya koyulmuştu. Bunun detaylarını ve haberin kendisini google ve youtube'ayazarak çok rahat bir şekidle bulabilirsiniz. Söz konusu bu iken 2006 yılındanitibaren yapılan diğer seçimlerde bu tür adaletsizliklerin yapılmadığınınereden bilebiliriz. Sonuçta bu tür hareketler bize bu insanların "kazanmakyolunda herşey mübahtır" gibi bir ahlak anlayışına sahip olduklarıizlenimini veriyor. Ancak esas durum bu haberlerin neden bu kadar çabukunutulduğu? Neden peşinden gidilmedi, muhalefet niye kovalamadı, neden haladaha ortada bir seçim adaletsizliği olup olmadığı tartışılmıyor? Bu sorununcevabı halen bekleniyor.
Erdoğan'ın "delikanlı başbakan"kıvamından çıkmamak için bu kadar direniyor olması sanırım davos çıkışları gibiiyice geçmişten gelen bazı davranışlarının halk tarafından yine"delikanlıca" görülmesinden dolayı onu içten içe gazlamış olmasıolabilir. Bir süre sonra ise çizgisini kaybedip padişahlığını ilan etmeyebaşladı kendisi. Dikkat ederseniz sadece Erdoğan'dan konuşuyorum. Çünkü bu birAKP sorunu değil. Bu ülkenin sorunu başbakanın despotik, geri adım atmayan,yaptığı hatayı kabul edemeyecek kadar sahte bir gurur sahibi ve diktatör varikonuşmaları ve kararlarıdır. AKP bile kendi içinde bunun farkında. Ancakkendisi biat kültürünü zamanında oluşturduğu ve kimse zamanında buna kendi partisiiçinde dahi ses çıkart(a)madığı için tekil güç olarak istediğini yapabilmekte.Kişisel olarak AKP'ye oy vermedim ancak çok rahat anlayabiliyorum ki halkınverdiği oy bu başbakana değil, o balkon konuşmasını yapan kucaklayıcı vebirleştirici konuşmalar ve davranışlarda bulunan başbakanaydı.
Devlet içi kadrolaşmadan bahsetmeye bile gerek yokdoğal olarak. Zam dengesizliği, enflasyon, çekilen peşkeşler, bir gecede komikrakamlara kapanan ihaleler, yabancı sermayeye satılan ( daha doğrusu hediyeeder şekilde verilen) kamu varlıkları, imf'ye borcun kapanması ama buna rağmenvergilerin zamlanması, intikam dürtülü söylemler gibi durumlar başbakanınsadece ağzının iyi laf yaptığını ortaya koyuyor malesef. intikam demişkenbahsetmeden olmaz, son yıllarda özellikle çok başvurduğu bir yöntem bu da,"geçmişte zülum ettiler şunlar şunlar oldu o yüzden bizim hukuksuz olsa dabunları bunları yapmamız meşrudur" davranışları, söylemleri ya da imaları.Başbakan hatayı hatayla çözmeyi planladı hep sanırım. Bunu yaparken de hukukunüstünden geçip gerçek süreçleri atladı ve bunun cezasını da yine halk çekti.Çünkü insanlar bunları hep görüyordu ve korku imparatorluğu iliklerimize kadarişledi. Bazı insanlar ben böyle bu düzenin yanlışlarını saydığımda hep kötütarafından baktığımı iyi işlerin de yapıldığını söylüyorlar. Ancak yapılanfaydalı şeyler size yaptığınız haksızlıktan, yediğiniz kul haklarından,günahlarınızdan kurtulma kartı sağlamaz. Ne yaptıysanız onun hesabınıverirsiniz. Vermelisiniz. Demokrasi böyle işler. Bizim ülkede tarih boyunca pekişlemedi ama olması gereken budur.
Bugün TRT'deki içten gelen haberlerde resmen zorlayalan haber yapıyoruz, kanımıza dokunuyor diyordu çalışanlar. Sokakta polisleyapılan görüşmede nasıl iç ikilemde olduklarını ancak yaşam tarzını ve ekonomikgücü kaybetmenin verdiği korkunun ne denli onlara üstün geldiğini 36 saattiruyumadan meydanlarda görevlerini yapmaya çalışmalarından anlıyoruz. Her ikitarafta da yanlışlar, provokasyonlar gerçekleşmekte tabi ancak polisin kendisibile kendilerine gelen emirlerin aşırı olduğu konusunda hemfikir.
Peki son durum nedir? Ülke bir ikileme girdi. Halkvs Erdoğan durumu söz konusu. Halk söz konusu yapıların yapılmasınıistemediklerine dair çok açık bir tepki koydu. Erdoğan ise her zamanki gibigeri adım atmamak benim karakterimdir tadında devam ediyor. Arınç ise biryandan çıktı Erdoğan yokken ortamı yumuşatmak için elinden geleni yapıyor amaErdoğanın halka hiçbir değer vermediğini Arınç bile biliyor. Çünkü bu eylemlereve bunu yapan insanlara bir değer veriyor olsaydı Erdoğan bugün bu ülkede olurve nerede yanlış yapmış olabileceğini değerlendirirdi. Bu umursamazlığıkullandığı çapulcu gibi kelimelerden de anlıyoruz zaten. Halk izin vermeyecek,Erdoğan yapıcam diye ısrar edecek. Eğer Erdoğan yarın orayı yıkıp yerine yenibirşey yaparsa bu savaşı kazanacak ve tekilliğini devam ettirecek. Eğer halkbir şekilde Erdoğan'a geri adım attırabilirse birlik olduklarında güçlüolabildiklerini fark edecekler. Bu da Erdoğan'ın düşüşünün başlangıcı olacak.Eğer Erdoğan hiçbir şekilde geri atmaz ise kendi halkının üstünden geçmesigerekecek ve bu üstünden geçme pek micaz anlamda gerçekleşmeyeceğe benziyor.Neler olacağını bekleyip göreceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,halkını (en azından düşünen, sorgulayan, günü kurtarmak yerine geleceğe dairahlaki sorumluluğu olduğunun farkında olan kesimi) kendisine oy vermiş olsun yada olmasın hayal kırıklığına uğratmıştır. Halkın saygısını kaybeden birbaşbakan ise cumhuriyet rejiminde ayakta kalamaz. Pragmatik açıdan bakacakolursam kendisi ya rejimi bir an önce değiştirmek için elinden geleni yapmalıya da bu oyundan elini ayağını çekip Amerika'ya Fetullah Hocasının yanına gidiporadan ülke içini örgütlemeyi ve nihai amaçlarını yerine getirmeyi denemelidir.
olur öyle.
(bkz: http://www.bikarikatur.co...iktigimin-yigit-ozgur.jpg)
(bkz: http://www.bikarikatur.co...iktigimin-yigit-ozgur.jpg)
Slumber - Distress
http://www.youtube.com/watch?v=9bfPRxLBrZw
http://www.youtube.com/watch?v=9bfPRxLBrZw