bugün

entry'ler (238)

ilk harften son harfe tek tek türk alfabesi

deli mi bu da deli herhalde.

ankarayı sel aldı

güneş bi taraflarımızı kızarttı bu neyin seli ankara hafif yağmurlu gösteriyor. abartıyor musunuz sanki biraz?

hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz

hepinizi dövmek isterim imkan verilirse fırsat olursa.

sabahtan beri hastayım kimse ilgilenmedi

kesbişolsun neoltu.

balkonda oturmak

balkonum yok az önce biraz dışarı çıkayım dedim gece gece bu ne sıcaktır. tadı kaçtı artık bu yaz işinin.

tatsız bir olay

"hümanizm"i keşfetmeye çalışan ivan ilyiç'in hikayesi. dostoyevski'nin bu kısa romanını çok uzun zaman önce okumuştum aklıma geldi yeniden hatırlamak istedim tolstoy'un "ivan ilyiç'in ölümü" kitabıyla da karıştırmışım aslında onu okuyacaktım. yanlışlıkla yanlış kitap okumak da kendimden bekleyeceğim bir hareket. neyse bu iki kitabı bir takım gibi düşünüyorum. şimdi sadece "tatsız bir olay"dan bahsedeceğim.
kahramanımız ivan ilyiç yüksek tabakadan bir memur. derecesi 9 1 değil çok yükseklerde. alt tabakadan insanların sevgisini kazanmak için hümanizme kafayı takmış, hümanizme olan bu düşkünlüğü ve inancıyla da alkış toplamayı amaçlayan hatta bir gün heykelinin dikileceğini bile düşünen bu hayalle mutlu olan biri ivan ilyiç.
tatsız olay onun ani ve yanlış bir kararla yoldan geçerken düşük rütbeli bir memurun düğününe davetsiz misafir olarak katılmasıyla başlıyor. içeri girer girmez herkesin çok şaşırıp çok sevineceğini ona nasıl hürmet edeceklerini bilemeyeceklerini hayal ediyor. onun gibi yüksek bir kişinin yüce gönüllülük gösterip de bu aşağı insanlarla bir arada bulunmasının herkesin hayranlığını kazanacağını düşünüyor. ama içeri girdiğinde kendisiyle içten içe alay edildiğini, olması gereken saygıyı sevgiyi bir türlü kazanamadığını hissederek içtikçe içmeye gittikçe daha da paranoyak olmaya başlıyor. hümanizm için yola çıkmışken düğündeki herkesten nefret etmeye ve onların da kendisinden nefret ettiğini düşünmeye kadar götürüyor işi. çeşitli şekillerde kendini rezil edip fakir insanların ne kadar içkisi yemeği varsa hepsini götürüyor oturduğu yerden. "ısrarlara rağmen yemeğe kalmam bir görünüp çıkarım." diye girdiği düğünü itibarını temizlemek, durumu düzeltmek umuduyla bir türlü terk edemiyor. çaresizlik içinde battıkça batıyor sahte hümanist. çok eğlenceli yani onu diyorum. efrafına tükürükler saçarak kendini rezil etmesi ivan ilyiç gibi gösteriş meraklısı insanların tam da düşmesini istediğim vaziyet. kısacık ve çok dostoyevski bir roman. mini roman.

sözlüğün en iyi iki kadın yazarı

tabii ki biri ben.

sokaklarda köpek boku görmek istemiyorum

öyle mi usta?
sen bir canlının bokunun üstünü kapatmasını senin için yapılan bir şey olarak gördün bunu hak ettiğini düşündün sonra aynısını köpek niye yapmıyor diye düşündün ve bundan şikayet ediyorsun. vay canına köpekten beklediğin bu hizmete layık olmak için ne yaptın?
sabahları erk*k bireylerin tükürükleri yüzünden yere bakamıyorum önce aklı olan canlılardan bir şeyler bekleyelim mümkünse. tabii gerçekten bu sokağa tükürenlerin aklı varsa. onu da ispat etmek lazım bir ara.

istanbul

özleyince tevfik fikret'in sis şiiri okunabilir. istanbul dışında herhangi bir yerde olmaktan mutluluk duyarsınız. büyüleyici bir nefret bu. ilk bölümünü yapıştırayım. aşağıdaki şiirin üçte biridir, sözlük de lazımdır:

Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.
Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,
Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh;
Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar
Dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!
Lâkin sana lâyık bu derin sürte-i muzlim,
Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!
Ey sahn-ı mezâlim…Evet, ey sahne-i garrâ,
Ey sahne-i zî-şâ'şaa-i hâile-pîrâ!
Ey şa'şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı
Şarkın ezelî hâkime-i câzibedârı;
Ey kanlı mahabbetleri bî-lerziş-i nefret
Perverde eden sîne-i meshûf-ı sefâhet;
Ey Marmara'nın mâi der-âguuşu içinde
Ölmüş gibi dalgın uyuyan tûde-i zinde;
Ey köhne Bizans, ey koca fertût-ı müsahhir,
Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;
Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,
Hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ.
Hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün
Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!
Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;
Üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.
Te'sîs olunurken daha, bir dest-i hıyânet
Bünyânına katmış gibi zehr-âbe-i lânet!
Hep levs-i riyâ, dalgalanır zerrelerinde,
Bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.
Hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu';
Yalnız bu… ve yalnız bunun ümmîd-i tereffu'.
Milyonla barındırdığın ecsâd arasından
Kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan?

Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey şehr;
Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..

içine şeytan girse ne yaparsın

şeytanlık.

fethullah gülen öldü mü sorunsalı

ölmüş galiba bu sefer. zahmetle anıyoruz.

ergin günçe

"kişi kendi ölüm törenine bizzat katılmalıdır!"
diye bir mısra mırıldanıyorsun gene!

oğul, arka balkondasın belli ki ve tüfeğin var
sen bu saçmalardan dışarlardasın!
incir ağaçlarını müjdeliyor serçeler
bir arkadaş seni bekliyor görüş kulübesinde
sırtına bir kazak, al cemreler düşüyor
ateşi birlik yaktık halkımız ısınsın diye
yüzünde bir gülüş bulunmalı
canın istemese bile"

sözlük yazarlarının ruh hali

hayatım kendi kendime şaşırmakla geçiyor.
"neden üzüldüm şimdi? neden güldüm? neden ağladım? nasıl öyle söyledim?" gibi şeyleri sorguluyorum. cevabı da yok.
ben kendimi hiç mi kontrol edemedim yoksa ipler yeni mi kaçtı elimden bilmiyorum.

lütfen kapı önünde bekleme yapmayınız

bekleme yapmak, okuma yapmak gibi şu an aklıma daha fazlası gelmeyen ama çok kullanılan bu kalıplar gereksiz yardımcı fiil kullanımıdır. elimizdeki mis gibi fiili fiilimsiye dönüştürüp yanına başka fiil getiriyoruz. hayret verici.

bülent ecevit

dedem hala ecevit e veriyor oyunu oy pusulasına ecevit yazıyor herhalde. kasketini de takıyor.

yürüyen merdivende sol tarafta duran kişi

herkes. nasıl bir şehre geldiysem bir kişi de sağa geçeyim demiyor. bindiği yerde duruyor öyle.

öfkeden çılgına dönmüş adamı sarılıp öpmek

ya da
daha çok sinirlenmek suretiyle sakinleştirmek. aniden caner gibi al bardağı kafanda kır şok etkisiyle adamda sinir kalmaz. hemen sakinleşir.

kadınlara vajinalı demek

çok komikmiş sen yat hadi uyu biraz.

hisleri aldırmak

hissetmek için ne yapacağımızı şaşırırdık muhtemelen. birbirimizi kesmeye başlardık belki bir şeyler hissederim umuduyla. seri katil hastalığı bu. allahım korusun.

kavga etmek isteyen kadın

kavga tartışma severim. gerekirse, fırsat verilirse, tesis sunulursa tartışamayacağım çok az konu var. ama işte tesis yok.