bugün
- iğrenç bir his tarif et27
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı9
- sel felaketinin nedeni cehapedir10
- 1 mayıs10
- icardi190516
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz31
- sözlüğün en götü güzel kızı20
- ahirette sorulacak ilk soru9
- suriyeliler suriye'ye dönsün13
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması16
- memesi küçük olmak16
- oksijensizsu14
- güne bir şarkı bırak14
- anın görüntüsü16
- emmanuel emenike15
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı10
- uludağ sözlüğün bitmiş olması23
- insana kendini kötü hissettiren şeyler20
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz15
- tilki ailesi9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- japonyada düşen insana yardım edenler12
- vahdettin'e hain diyenleri susturacak tarihi belge42
- club'a gidiyor musun diyen erkek9
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı10
- hamas bir terör örgütüdür21
- düşün ki o bunu okuyor12
- sözlük erkeğinden damat olmaz30
- temizlik hastası eşle sevişme öncesi diyaloglar14
- 30 nisan 2024 bayern münih real madrid maçı24
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız8
- fatih terim'in yuhalanması16
- ben bu davanın savcısıyım8
- sözlük kızından gelin olmaz10
- sürekli milletin entrylerini eleştiren tip11
- crop giyen erkek11
- nazar değdi sözlük12
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız12
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- bir sözlük yazarını kaşır mısınız8
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim9
- en yaşlı özelliğiniz9
entry'ler (1341)
şehir hayatının ve kapitalist düzenin bir sonucu olarak artık maalesef kavuşamadığımızdır. bilimum marketlerde satılan plastik benzeri tavuklara bünyemiz o kadar alışık ki, herhalde bu köy tavuğundan bulup yesek herhalde beğenmeyiz artık.. aynı marketlerde organik tavuk adıyla satılan tavuklardan alıp "köye gidip köy tavuğu alamıyoruz, bari bundan alalım" tarzı düşünceler içerisinde, ama reyona gidip fiyatını görünce "ya abi bu seferlik de şu hesaplısından alalım" eğilimindeyiz genellikle..
ürünleri green ranch'e göre biraz daha pahalı, organik tavuk-yumurta satışında diğer firmalardan biraz daha bilindik bir firma. uludağ sözlük ahalisi pek ilgilenmemiş, canlar sağ olsun..
ürünleri ekonomik olan bir organik yumurta, tavuk markası. migros'ta satılıyor ürünleri. başka bir yerde rastlamadım henüz. tavuğa ve yumurtaya güvenin sıfır olduğu ülkemizde insanda acaba alıp denesem mi düşüncesini oluşturuyor. ama cesaret edemedim daha tavuğuna. sadece yumurtasından aldım, fena değildi..
genellikle farkında olmadan veya istemeden yaşanılan durumdur. zira karınca denen minik zatlar içerisi uygun mu, evde müsait miyiz, misafir kabul ediyor muyuz gibi meselelerimizle hiç mi hiç ilgilenmeden evlerimize girip çıkarlar. bu yüzden en haylaz familyalardandır.. yere düşürdüğümüz bir ekmekten arta kalan bir kırıntı, şeker kırıntısı, çekirdek kabuğu gibi nesneler vasıtasıyla besleriz kendilerini, çoğu zaman istemeden. tabii bu kaynakları yemeyip yanlarında götürürler, kendi evlerinde yerler, o ayrı. en azından ortalığı kirli bırakmazlar yani.. bazen de mantıksızca oradan oraya dolanıp dururlar. tabii bize mantıksız gelir ve fakat kim bilir hangi haylazlığın peşindedirler..
kendisi için değil, çöpçatanlıktan dolayı da soruyor olabilir.
-sevgilin var mi senin bakiim?
-yok!
-tamaaam, şurda duran kız var ya, kankimdir, sana onu yapıcam..
-sevgilin var mi senin bakiim?
-yok!
-tamaaam, şurda duran kız var ya, kankimdir, sana onu yapıcam..
bünyesine bol kafein banyosu yaptirip ayilmak istiyordur..
aslanlar gibi galip geldiğimiz maçtır. helal olsun..
barbi bebek ruhundan çıkamamış, ciciş kızdır..
galatasarayımızın kabusa sürüklenmeye devam ettiği maç olmuştur. güyya galatasaray savunmaya takviye için kaka'dan vazgeçip cris'i almıştı. e ne oldu, bizim savunma yine yol geçen hanı olmuş ya la? muslera tek başına 3 hamle yaptı, tüm savunma aval aval bakıyor topa..
melo'nun afedersiniz yearrock gibi oynadığı maçtır. ama melo bir gol atsa, bi pitbull dansı yapsa rahatlayacak, morali yerine gelecek..
ilk yarı itibariyle galatasarayımızın fena oynamadığı maçtır. ikinci yarı gol bekliyoruz aslanlarımızdan..
ilk yarısı 1-0 galatasaray üstünlüğü ile sona eren maç. ilk yarı itibariyle şunları söyleyebiliriz ki; galatasaray savunmasında ciddi sıkıntılar var. ujfalusi'nin sakatlanmasından sonra, belki önceden de var olan ama onun sakatlığıyla daha da barizleşen bir durum bu. acilen bir stoper transferi gerekiyor. savunma oyuncuları kendi aralarında anlaşamadıkları gibi savunmaya yakın oynayan orta saha oyuncularıyla da anlaşamıyorlar. çok hata, çok top kaybı, çok kademe sıkıntısı oluşuyor. bursasporlu futbolcular biraz daha istekli olsalar çok rahat değerlendirebilirlerdi hataları. umarım transfer dönemi kapanmadan iyi bir stoper transfer edilir. şu anda savunma oyuncularının hiçbirinde liderlik vasfı da yok. oysa bu özellik de vardı ujfalusi'de..
anlamsız bir telefon. tamam alıştık insanların 1.5 ila 2 milyar arası iphone os ve android os işletim sistemli modelleri satın almasına ama doğru dürüst bir özelliği bile olmayan bir alete bu kadar para bayılınacağını düşünerek böyle bir modeli piyasaya sürmek saçma ötesi olmuş.
uzun dizi süresi nedeniyle baymakta olan dizi. özellikle mizahi diziler bir buçuk saat civarı boyunca çekilmiyor. bir yerden sonra aynı espriler tekrar etmeye başlıyor. bu sadece seksenler dizisi için değil, çoğu komedi dizisi için geçerli malesef. gavurda bu tarz diziler en fazla 20-25 dk. sürüyor. o yüzden de tadı damağında kalıyor insanın. keşke bizim ülkemizde de dizi süreleri kısalsa. en azından 30-40 dakikaya inse...
reloaded versiyonunu torrent ile 6-7 saatte indirdiğim oyun. akk'ye de aldırmadım. lakin grafikler benim pc'ye biraz ağır geldi. olsun, böyle de güzel.
maç boyunca cüneyt çakır'ın tuhaf kararlarına hiç yorum yazmayan eziklerin, galatasaray lehine bir karar çıkınca birden harekete geçip kabullenemedikleri penaltıdır.
samsung başta olmak üzere philips, panasonic, lg gibi markalarla beraber türkiye'de de özellikle vestel'in piyasalara sunduğu, birçok bakımdan üstün özelliklere sahip televizyonlardır.
ilk heyecanın önceden yaşanmış olmasından kelli, içerisinde yine heyecan barındırmakla birlikte, daha çok tecrübe içeren duygudur.
hoş, ilkini de henüz yaşayamadık ama sanırım öyledir.
kısmeti bol olsun, sağlıklı bir ömür yaşasın..
hoş, ilkini de henüz yaşayamadık ama sanırım öyledir.
kısmeti bol olsun, sağlıklı bir ömür yaşasın..
bakkal peyniri. bakkal amcamızın da yoğurdu, peyniri, kaşarı falan dizdiği buzdolapçığı olurdu. 1-2 çeşit peynir olurdu o buzdolapçıkta. peynir istediğinizde, gözünüze hoş geleni (eğer bakkal amca tatmanıza izin verirse de tadını beğendiğinizi) seçerdiniz. evlerde kullanılan cins bir bıçakla, bakkal amca peynirden bir miktar keser, tartar, "yeterli mi?" diye sorar ve tamamsa poşete sarar verirdi. sanki o bakkal peyniri daha mı güzel olurdu ne? tamı tamına anımsamıyorum ama sanırım özlediğim şey o anlattığım enstanteneler.
başlığı açan ben denizin halen gerçekleştirmemek için kendini zor tuttuğu istek. peki bir insan bir insanı neden dövmek ister? patronu, komşuyu, küfreden birini veya başkasını, herhangi birini?
hep sormaz mıyız neden bu kavga diye? sorarız, ama cevap verebilenimiz olmaz. "neden kavga olmasın ki, ne güzel işte pat güm!" diyenimiz de olmaz.
lakin hep bir kavga hali. gerginlik hali. haksızlık yapma arzusu. biz ne insanoğluyuz ki, ne kadar evrimleşirsek evrimleşelim, ne kadar çağdaşlaşırsak çağdaşlaşalım; o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" arzumuz hiç mi hiç yok olmuyor.
ben bunları neden yazıyorum? çünkü şimdi patronun odasına girip tekme tokat dalmak istiyorum. neden? hıyarın teki olduğu için. o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" başlıklı ruh hallerinden ibaret bir karakteri olduğu için. peki, yapacak mıyım? hayır. amma velakin bu isteğim hiç mi hiç sönmeyecek. kendimi rahatlatmak için, içimden de olsa söveceğim, seve seve.
hep sormaz mıyız neden bu kavga diye? sorarız, ama cevap verebilenimiz olmaz. "neden kavga olmasın ki, ne güzel işte pat güm!" diyenimiz de olmaz.
lakin hep bir kavga hali. gerginlik hali. haksızlık yapma arzusu. biz ne insanoğluyuz ki, ne kadar evrimleşirsek evrimleşelim, ne kadar çağdaşlaşırsak çağdaşlaşalım; o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" arzumuz hiç mi hiç yok olmuyor.
ben bunları neden yazıyorum? çünkü şimdi patronun odasına girip tekme tokat dalmak istiyorum. neden? hıyarın teki olduğu için. o "bir başkasını üzmek, alt etmek, kırmak, üzmek" başlıklı ruh hallerinden ibaret bir karakteri olduğu için. peki, yapacak mıyım? hayır. amma velakin bu isteğim hiç mi hiç sönmeyecek. kendimi rahatlatmak için, içimden de olsa söveceğim, seve seve.