bugün
- sokak hayvanları uyutulacak10
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı15
- icardi1905'i silip atmak18
- ankarayı öven tip10
- bitter çikolatayı öven insan8
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı15
- sevgilinin kız arkadaş lobisi10
- escort ile evlenmek11
- şişmanlar ölünce nereye gider9
- ellerim bos gonlum hos12
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması12
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz16
- rusların en iyi olduğu şeyler20
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi24
- karınızla gratise gider misiniz10
- kilo almak için bik bikle evlenmek11
- alex de souza vs fred10
- icardi190532
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
- 19 mayıs 2024 fenerbahçenin bütün oyunları bozması16
- iran'ın depremde yas ilan etmemesi9
- dondurma yalarken erkeklerin sürekli bakması8
- jayden oosterwolde11
- fenerbahçe'nin attığı golde faul olması17
- anın görüntüsü13
- karınız olsa döver misiniz9
- fenerbahçe15
- yeşil gözlü erkek olmak10
- hani u19 gelecekti ühühühühühühü10
- fulya öztürk9
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak8
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası43
- maldivlere gitmek varken eminönü nde takılan martı10
- dursun özbek19
- yazarların bugün içtiği sigara sayısı12
- galatasaray11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı106
- izmir sıcağı9
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur17
- karıya kıza doymuş erkek15
- bir şarkı sözü der ki10
- mert hakan yandaş31
- ibrahim reisi13
- siz türkler şerefsizsiniz müslüman değilsiniz13
- erecto'nun trafik kazası geçirmesi13
- arkadaşlar damatlık bakıyorum da sizce bu nasıl17
- yozgatlı sevgiliyle yapılacaklar8
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı9
entry'ler (10)
2012-2013 öğretim yılında 1 yıllık lise değişim programı ile gittiğim almanyada yaşadığım güzide şehir. eğer benim gibi müzik tutkunuysanız königstrasse'de bulunan saturn, müller ve mediamarkt combosunu yaparak aradığınız (neredeyse) bütün albümleri bulabilirsiniz. baktınız yoruldunuz schlossplatz'tan sola sapıp markstrasse'ye gidin derim. orada ve çevresinde genelde yaşlı insanların takıldığı aşırı güzel küçük küçük cafeleri görürsünüz. insan kendini eyfel kulesinin kenarında bir cafede oturuyormuş gibi hissediyor yahu, çok hoş. ama dersenizki ''olmaz aga ben ne yapayım yaşlıların yanında öyle, yok mu şöyle gençlerin takıldığı bir yer?'' açıkcası ben pek bilmiyorum öyle bar tarzı yerleri ama schlossplatztaki königsbau pasajında sıcacık bir starbucks var malum almanya soğuk memleket, gerçi ben oraya kablosuz interneti için gidiyordum orası ayrı. eğer hava sıcaksa hiç kendinizi öyle kapalı mekanlara tıkmayınız, çıkın abi uzanın çimlere schlossplatzta. açın kitabınızı okuyun, takın kulaklığınızı müziğinizi dinleyin, sevgiliniz varsa yanınızda alın güzel bir kırmızı şarap (ama akşam üstüne doğru yapın bunu, hem şarabın güneşten pert olmaması için hemde güneşin batışı sırasında bulutların rengi çok güzel oluyor orada) doyasıya için. evet, doğru bildiniz çok hayalini kurdum bu şaraplı sahnenin ama olmadı işte. stuttgart tv kulesi ise kesinlikle görülmeli, çıkabilirseniz tepesine de çıkın hatta. bütün stuttgart görünür oradan ve son olarak tam emin olmasam da schlossplatz-hauptbahnhof arası s-bahn hattında bilet kontrolü yapılmıyor sanırım. 10 ay boyunca kullandım hiç denk gelmedi bana, kısa mesafe ya ondan olsa gerek.
dün gece cnbc-e'de ''aa ne güzel filmmiş, hayalgücü falan, hoş'' diyerek izlemeye başladığım, sonlara doğru yattığım yerden vücudumun yanmasına ve gözlerimden yavaşça yaşlar dökülmesine neden olan bir ''ağladım, rahatladım'' filmi.
ask adlı the smiths şarkısında steven patrick morrissey'nin çok hoş bir şekilde telaffuz ettiği ülkenin adı.
''şarkılar dinledikçe güzelleşir'' sözünü bana en iyi şekilde kanıtlamış the smiths parçası. şöyleki ilk dinlediğimde nefret etmiştim bu şarkıdan, sonunu bile getirememiştim ama çok sonra meat is murder albümünü taktım cd çalarıma, başladım sakin bir kafayla dinlemeye sonra birden ''aha! şarkıya bak, sözleri kest. neymiş yahu bu?'' diye bakmamla birde ne göreyim? how soon is now çıktı karşıma. o zaman beri çok severim. klibinde johnny marr'ın morrissey'e gitar çalmayı öğrettiği bölüm ise çok hoştur, her izlediğimde ''neden hep dost kalamadınız lanet olasıcalar!'' diyerek düşüncelere dalarım.
en iyi the smiths klibine sahip 1986 çıkışlı şarkı. öncelikle gözlüklü gencimizin utangaç tavırları ile başlıyor klip (bu arada o yuvarlak gözlüklerin en çok yakıştığı kişi olabilir o utangaç dostumuz), sonra deri ceketli abilerimiz, güzel güzel ablalarla dans etmeye başlıyorlar. bomba falan da girince işin içine çok hoş bir klip çıkıyor ortaya.
not: morrissey'nin kliplerinde arka planda belirip yok olma fantezisini bu klipte de görebiliriz.
not: morrissey'nin kliplerinde arka planda belirip yok olma fantezisini bu klipte de görebiliriz.
ortaokul zamanlarında dinlemeye başladığım, türkiyenin en çılgın solistine ve en iyi davulcusuna sahip grup. adam gibi müzik dinlemeye başlamama vesile olan grupta diyebilirim, bu nedenledirki girdiğim her müzik muhabbetinde ''olum ya, kurban en iyi grup bi kere'' diyerek artistlik yaparım. ha ben bilmiyor muyum kurbanın ağzını burnunu dağıtacak çılgınlıkta gruplar olduğunu? biliyorum ama duygusal bir bağ oluştu artık aramızda, kopamıyorum.
her yarışını çok büyük keyifle, heyecanla izlediğim ve hepsini kazanmasını dilediğim jamaikalı sprinter. sonuçta herzaman böyle efsanelerin doğuşuna tanık olmuyoruz, kazanmaya başlamışken toplasın bütün madalyaları. reklam filmlerinden ise çok eğlenceli bir adam olduğunu çıkarttım (aslında evet reklamlarda insanlar olduklarından daha farklı ve çılgın görünebilirler ama ben bu lanet olası zencinin samimiyetine inanıyorum)
tübitak çizgi öyküleri ile tanıdığım, nisan 2011'de ankara kitap fuarında cihan ceylan, fırat budacı ve yılmaz aslantürk ile birlikte tanışma fırsatına sahip olduğum, biraz konuştuktan sonra ise ''aman tanrısı, bu adam düşündüğümden daha çılgınmış dostum'' tepkisini verdiğim karikatürist. yazı stiline ise ayrı bir hayranlık duyarım, ah o karakteristik kuyruklar yok mu?
erkek bir hayranından gelen mektubu okuduktan sonra ''the poor fucker didn't have a cunt. i threw his letter into the wastebasket'' cümlesini kurarak keyifli bir şekilde okuduğum women kitabına ara verip ''oha hank! bu kadar kötü olma be hacı'' cümlesini kurmama neden olan alkolik yazar. ayrıca biranın kokusuna bile tahammülü olmayan biri olarak o kadar birayı nasıl mideye indirdiğine şaşırdığımdır.
değişim yılım için gittiğim almanyada tam olarak hatırlamadığım bir nedenden dinlemeye başladığım, o sıralar platonik bir aşk yaşamamdan dolayı da beni kendine iyice bağlayan, dinledikçe kalbimi hafif buruk bir aşk acısı ile dolduran (aslında kısaca "ağzıma sıçan") bana göre ingiltereden çıkan en farklı grup.