bugün

entry'ler (239)

insan sevdiğine yarasını verir mi

diyaloğun tamamı şöyledir:

k: nedir bu?
e: -içinde yaramın kabuğu var.
k: -yaranın kabuğu mu?
e: -senle ilk buluştuğumuz gün düşmüştüm hani, kanamıştım. sonra yara kapandı, ben de kabuğunu sakladım. ikimiziin yarasıdır diye..
e: esasen çok saçmadır değil mi? ama düşündüm ki fotoğraf vermekten iyidir. fotoğrafa bakar bakar alışırsın. ama yara öyle değildir. etimden bi parçadır. ne zaman baksan acırsın.
e: ne o, taş kalpli asiye ağlıyor mu?
k: yoo neden ağlayayım!? hem bence de çok saçmadır. insan sevdiğine yarasını verir mi?
?

kendine güvenen erkek seksidir

bu bağlamda şahin k, ajdar gibi kendine aptal bi güven duyanlar da seksi kategorisine giriyor ki ben daha fazla düşünüp örnekleri çoğaltmak istemiyorum, zira bunlar midemi bulandırmaya yetti de arttı!

deniz baykal in ankara nin dogusuna gitmemesi

deniz baykal beyefendiden nefret edilmesinin yanlış dile getirilen haklı sebebi. bu deniz baykal denen bey nereye giderse gitsin aristokrat kesimden başkasıyla görüşmez. siyaseti aristokrat düşüncenin yönettiği ütopyalarda yaşar. ankarada yaşamaktadır ama gelin görün ki ankaranın da birçok gecekondu bölgesine ayak basmamıştır. zaten gittiği yerlerde de insanların sorunlarını dinlemiyor ki gitmiş gitmemiş ne farkeder!!
muhaliflik ruhuna sinmiş adamın. dikkat ediyorsanız yaptığı her konuşmada iktidarın en az bir yanlışını eleştirmekte. zaten maşallah başbakan bozuntusu da bu da iyice densizliği ele aldılar. eskiden devlet temsilcilerinin konuştuğu ayrı bir dil vardı, farklı bir üslup vardı. şimdi meydanlarda, parti grup toplantılarında ve dahi mecliste söz hakkı aldıklarında sokak ağzıyla konuşuyorlar. hatta küfürler hakaretler savuruyorlar abartıp!!
deniz baykal'ın ankaranın doğusuna gitmemesi ülkede gözümüze sokulan doğu batı ayrımıyla ilgili değil. öyle olsaydı rte diyarbakırda fink atamazdı. artık gözümüzün içine soktuğu duygu sömürüsünü haklarını yediği binlerce insanın gözü önünde anlatamazdı. bu olay sadece deniz baykal'ın siyaset anlayışından ötürü, başka bir şey değil.. bence..

aşık olma

orient expression'un kırık kalpler albümü'nden..

eskiden olmuştum ben de aşık
bazen güler bolca ağlarsın
içine kuş kaçar sanki
epey yükseğe uçarsın ah
uçarsın..

sonra bitiverir aşk aniden
geceleri nasıl üşür insan
o sokaktan geçmesen de
artık hep birşeyler noksan ah
noksan..

gel sevişelim istersen ama aşık olma sakın
iyiyiz senle biz böyle
ne çok uzak
ne çok yakın..

potuncek

(bkz: kadim dost)

iclal aydın

benim bu seneki nobel ödül adayım. hayır kadın o kadar muhteşem ki herşeyi yapabiliyor, nobelin hangi alanına aday göstersek? dizi çekebiliyor, kitap yazabiliyor, tv'de program yapabiliyor, özel hayatını gözümüze sokabiliyor, (ilgilenmesek dahi!!), feminizmden dem vurabiliyor, evlenip ayrılıyor, gazeteci takılıyor.. ben onu betimlerken yıprandım, yoruldum ama o sosyal kelebek edasından, sevgi dolu olduğunu sandığı iğrenç yapmacık bakış&gülüşlerindan, buğulu sesinden bir türlü yorulmak bilmedi!! esra ceyhan'la ayşe kulin'i ve az bir miktar de seda sayan'ı birbirine karıştırıp üstüne bir tutam tuna kiremitçi ** serpiştirip servis edebiliriz. afiyet olsun.

gitmek mi zor gideni izlemek mi

(bkz: kimdi giden kimdi kalan)

radikal

birkaç münasebetsiz köşe yazarını ve -ayakta kalmak için zorunda oldukları- iktidar borazanı olmaya çalışırkenki zavallıca yazılarını bir kenara bırakırsak hala ülkedeki okunabilecek tek gazete olma sıfatını taşımaktadır kanımca.'her zaman doğruları söylemek kimseye fayda getirmez' zihniyetine sahip olmak zorunda olduklarının farkındalar en azından..

ekşi sözlük uludağ sözlük derbisi

(bkz: bunlara gerenk yok)

solcuysan chp ye sagciysan mhp ye

bir zamanlar birbirlerine taban tabana zıt iki partiyi ** şimdilerde kardeş(!) göstermeye çalışırken,ucunun nereye varacağını,daha da önemlisi nereye varamayacağını hesaplayamayan kişilerce söylenmiş sığ sözcükler bütünüdür.seçim sandıklarından çıkacak olan sonuç belliyken bu lafları söyleyip insanları kışkırtmaya çalışmanın milliyetçilik akımında nasıl bir dalgalanma yaratabileceği hesaba katılıyor mu acaba?dincilik akımının alıp yürüdüğü şu günlerde bu ülke bir de milliyetçilik akımının yarattığı kutuplaşmayla sanal huzur ortamını ne şekilde kimlere kurban verir düşündünüz mü?

varsayalım ki bu slogan sonucunda sağ görüşlü ve gidişattan rahatsız insanlar oylarını mhp'ye,kendilerini solcu olarak gören * ve gidişattan rahatsız insanlar da oylarını chp'ye verdiler.yapılan mitinglerin hedef kitlesine rağmen sandıklardan gene bu sonuç çıkmayacak mıydı?mhp'nin oyları akp'ye mi gitti de akp tek başına 2.kez iktidar oldu?söyler misiniz insanlar bir torba kömürle mi bir kağıt parçasına mühür basarlar,yoksa bir kuru "vatan elden gidiyor" sözüyle mi?bu insanlar aç!sefil!ve cahiller!onları suçlamıyorum ve aşağılamıyorum asla,sadece * anlaşılmalarını sağlamaya çalışıyorum.

bu noktada belirtmek isterim ki mevcut hükümetten ve icraatlarından ben de nefret seviyesinde bir memnuniyetsizlik taşıyorum.ama bunun çözümü seçimlerde kullandığım vatandaşlık hakkımı * böyle bir baskı altında yönlendirtmek olamaz!evet ortalık oldu bu laf ama,bu bir demokrasi ayıbıdır!

peki ya mhp ve chp oluşumlarının ikisinden de tiksiniyorsam?o zaman ne olacak?!o zaman vatan haini mi ilan edeceksiniz beni?apolitik mi ilan edeceksiniz?en doğal hakkımı nasıl kullanmam gerektiği konusunda aklınızca beni yönlendirerek zaten en büyük politik yanılgıya siz düşüyorsunuz siz!!!o meydanlardaki olaylardan bihaber sözde solcu insanları da peşinizden sürüklüyorsunuz!!!

milliyetçilik kavramına olan bunca nefretimi ve hortlamasından duyduğum korkuyu tam olarak anlayabilmeniz için doğuda bir süre de olsa farklı ırklardan insanlarla beraber yaşamanız gerekir.üstün ırk söylemlerini,hatta "ne mutlu türküm diyene!" felsefesini bir anlığına cebizine koyup,gerçekten mağdur bırakıldıklarına,köylerinde okul,yol,su,elektrik gibi artık klişeleşmiş devlet yapılarında bile nasıl aksamalar olduğuna gözlerinizle şahit olmanız gerekir.ancak o zaman hak verebilirsiniz sanırım korkularıma.o zaman vazgeçersiniz pervasızca saldırmaktan..alt kimlik üst kimlik zırvalarına girmek istemiyorum ama oradaki insanlar bir kültürel yapıyı sürdürme çabasındalar sadece.bunda bu kadar abartılacak,o insanları devlet destekli iğrenç örgüt pkk'yla bağdaştıracak,her patlamada her silahlı saldırıda onları suçlu gösterecek durumlar yok ortada.onlar terörist değiller,olsalar da değiller,onları bu hale getirenler asıl teröristtir!

olayın ele alınacak boyutları bu kadarla kısıtlı da değil.ben bu seçim öncesinde mitinglerle,seçim sonrasında biz kaç kişiyiz? zırvalarıyla nereye varmak istediklerini kestiremediğim insanlara güvenmiyorum çünkü onlar da en nihayetinde politik davranıyorlar.kendilerine politik sahada yer ediniyorlar.eğer ki demokrasi istiyorsanız her kesimden insanları politik açıdan tatmin edecek,sonuca varan çalışmalar yapmak durumundasınızdır.bunu da en salak siyasetçi bile bilir.

chp'nin politik başarısızlığına,yeniliğe,bilime,mantığa tamamen kapalı,sözde solculuğunun kanayan yarasına,çöküşüne milliyetçiliği hortlatarak çözüm sunmuş olmazsınız!tam tersine,ummadığınız sonuçlar alırsınız!bir zaman sonra başınıza geleceklere öyle şaşırırsınız ki.."hrant dink cinayetinden sonra sosyolojik olarak farklı yörelerimizi bi inceleseydiniz keşke.." diyorum o insanlara..

kıssadan hisse: hiçkimse hiçbir seçim döneminde insanların geneline hitap etmeye çalışmak kisvesine bürünüp böyle bir terbiyesizlik yapmamalıdır. bir parça da olsa düşünebilmelidir..

minor earth major sky

başarıları çalışmalarına doksanlı yıllarda ara veren a-ha grubunun albüm adıdır. buyrun şarkı listesine:

1. Minor earth major sky
2. Little black heart
3. Velvet
4. Summer moved on
5. The sun never shone that day
6. To let you win
7. The company man
8. Thought that it was you
9. I wish I cared
10.Barely hanging on
11.You'll never get over me
12.I won't forget her
13.Mary ellen makes the moment count

istanbullu

belirli bir aile yapısından ve * orta kesime yakın toplumsal sınıftan ve ihtimalle başka bir yerden gelip birkaç zaman şehirde yaşadıktan sonra, şehrin havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, birdenbire karakterlerinde ani sapmalar görülen insanlar da istanbullu olarak anılır. ortak özellikleri yapmacık ve umursamaz oluşlarıdır. size güldüklerinde o gülüşten tat yakalayamazsınız. samimiyetler zorlamadır, özensizdir. istanbulluların evlerine izin almadan girilmez, banyoları izinsiz kullanılmaz, samimiyet temelli konuşmalarda samimiyetin kelime anlamı hakkında fikir belirtilmez.
şehir -sebebini bilemediğim bir biçimde- içinde yaşayan insanı kendine yabancılaştırır, aynı anda da kendiyle ilgili soruları bir bir kişinin gözüne sokarak tezat yaratır. güvensizliğin kokusu kişilerin hücrelerine siner hiç çıkmamacasına. kimse gerçek dost olamaz, kimse kimsenin derdini sormaz ve bunun gibi binlerce olumsuzluk sayılabilir bu şehirde yaşayan insanların ilgilenmesi gereken. ama hiçbir haklı sebep onları haklı yapmaz.. istanbullu olmak bir yaşam tarzının, * daha önceki hayatına tecavüz etmesi demek olmamalıdır. kimse nereden gelip nereye gittiğini unutmamalıdır..

minor sarki

aynı mahallenin çocukları albümünden klasik olmaya aday bir feridun düzağaç şarkısı.

bir gece yolculuğunda yıldızlar mı çağırdı ne
beni ellerimden tutup gözlerine
şarkılar sana döndü birden
bir garip oldum
bir hasretim daha doğdu güzelliğine
beklemek bir şarkıdır
umudum varoldukça
bu benim ne ilk ne son hasretim
her yeni günle bin sabah
sen yanımda oldukça
şarkılar anlar beni
sevinirim..

aynı mahallenin çocukları

2004 yapım, serhan kelleözü şarkılarının 5 adanalı yorumcu tarafından seslendirilmesiyle oluşmuş albümdür. feridun duzagac, yasar, murat gogebakan, haluk levent ve kurtulus'un rol aldığı albümde akdeniz akşamları koro halinde söylenmiştir. özellikle feridun düzağaç beni minör şarkı'ya ve * kendisine hayran bırakmıştı.. playlist geliyor:

1.ara beni yar *
2.hasretler ayrılıkla başlar *
3.sormalı *
4.bebeğim *
5.bazen sorardım *
6.akdeniz akşamları
7.minör şarkı *
8.ağlamazdı anam *
9.sevgi üşümez *
10.divane *

4 8 15 16 23 42

google earth'e girildiğinde avustralya yakınlarında ıssız ve isimsiz bir adayı göstermesi hadisesinden sonra gizemine inanmaya başladığım, dizide * lanetli oldukları her fırsatta belirtilen rakamlar bütünüdür.

uzak

bir çeşit bağlaç tipidir. yakın olmanın ilk şartıdır.. *
(bkz: yakın olmak için uzak dur)

hayatın anlamı

yastığa sinmiş sevgilinin kokusunu koklayarak uykuya dalmaktır, hatta mümkünse eğer o eşsiz kokuyla sevgilinin yanında uyanmaktır bi de.. *

kendi cenazesinde çalınması istenecek şarkılar

bir gün ölürsem-feridun düzağaç

susku

(bkz: suskunluk)
gerçek bir dinleyiş-dinleniş için ilk şart; gözünün önüne gelen saçı düzelten sevgiliye bir gülümsemeyle birlikte sunulabilecek en güzel öykü, düşlerin sıcağında kelebeklerin peşinden koşan bir minicik kız çocuğu neşesi pırıltıdır benim susku'dan anladığım..

ziya burhanettin guvenc

çankaya üniversitesinin yeni rektörü. hoşgelir umarım..