bugün

sevdiği entry'ler

benim türbanlı bacılarımı doyuramıyorlar

Başlığı görünce aklıma gelen görüntü şuydu; görsel gerçekten cinsel boyutuyla hiç düşünmemiştim.

Seküler insanların ahlakı ile geri zekalıca dalga geçen akgençliğin türbanlı akbacılarının evlilik dışı ilişki oranının seküler kadınlardan fazlası var eksiği yok. Sanki taaa imam hatipe giderken şahinci tayfaya sakso çekip üniversitede aynı anda 3 herifi birden idare etmeye çalışanlarını bilmiyoruz.
Hani tanımasak başka ülkede vatandaşı olsak yerdik.

Bu arada boşuna konuşmayın sizin ciğerinizi bilirim ben. Ben eskiden ışıkçılar cemaati yurtlarında kalmış ve baya baya namaz niyaz fıkıh vs bilen ve dolayısıyla fetocusundan süleymancısına menzilcisine kadar başka cemmatlerden kişilerle dini konularda tartışıp konuşmuş biriyim. Üniversitede türbanlı kız arkadaşım da vardı. Çatur çutur da sevişirdik. Ama ben sonraları eve çıkıp saçı sakalı iyice salınca ve ortamımı değiştirince ondan ayrıldım haliyle. O da ak geçlik kolları başkan yardımcısı mı ne bi hanzoyla çıkmıştı. Ona da vermiş midir? Orasını bilemiyorum.

bir hayalini yaz

Önceden çok büyük hayallerim vardı ühüüüü. Hayal kurmaktan uyuyamazdım geceleri. Biri bile gerçekleşmedi. Okulumdan memnundum ama hayalini kurduğum okul değildi. Mesleğimden memnunum ama hayalini kurduğum meslek değildi. işyerimden memnundum ama hayalimdeki değildi. Sevgilimden memnundum ama asddısjhs Bu liste böyle gider assgjkl. Hatta kafa sıyırma da geldiğim noktayı özetleyeyim; memnuniyetlerimin bile belki hayal ettiklerime ulaşamadığım için beynimin savunma mekanizması olduğunu düşünmek. Yavaş yavaş beynimle birlikte hayallerimi de küçülttüm. Çünkü böyle yaşanmıyordu. Küçük hedefler koydum kendime. Mesela bu yaz tatile gitmek gibi. Yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere iki ayrı rotasyon hazırladım kendime onları gerçekleştirmeye çalışıyorum. Anneannemi mutlu etmek istiyorum vakit ayırıp kankalarına misafirliğe gidiyoruz birlikte. 3 tane kursa gidiyorum biri yemek kursu. Diğer ikisinin içeriğinden bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Velhasıl kelam ben büyük resmi gördüm artık, darısı göremeyenlere.

telefonuna kodlanmış askeri mesaj gönderilen genç

13 mart salı günü gönderdiği tweet ile bu sesli mesajı paylaşmış genç.

“aldığım bu sesli mesajı hepinizin dinlemesini istiyorum... gsm servislerimi kapatıyorum.”
https://twitter.com/stray...status/973604056005570560

ses kaydında askeri havacılık kodlaması terimleri olan delta, alpha, sierra, november, echo, fox vb. terimler bulunuyor. sanırım bu yüzden gencimizin ilk izlenimi bu mesajın askeri bir mesaj olduğu yönünde oluyor.

sonrasında gencimiz twitter üzerinden anonim bir hesap tarafından endonezya dilinde gizemli bir mesaj alıyor. mesajın türkçesi “telefonundaki ses kaydı ile ilgili paylaşımlarını sonlandır.”
https://mobile.twitter.co...status/974074062623342592

aynı genç arkadaş ses kaydından 3 gün önce garip bir olay yaşıyor ve bu olayın kayıtla ilgisi olabileceğini yazıyor.
https://mobile.twitter.co...status/972026675298033664
“evimin yanındaki arabamda oturuyorum ve bir adam evimin fotoğraflarını çekmeye başladı? hem de flaş ile?? sonra yürüyüp gitti? bu ne sikim iş ki saat gece 3’tü bu gece öleceğim.”

bir başka genç arkadaşımız ise olayın üzerine giderek mesajdaki terimlerin baş harflerini birleştirerek bu kodu çözümlüyor.

- s danger sos it is dire for you to evacuate be cautious they are not human 042433964230 sos danger sos -
“tehlike sos tahliye etmek çok mühim dikkatli olun onlar insan değil 042433964230 sos tehlike sos”

https://mobile.twitter.co...status/974112624781807616
“kayıttan önceki ‘s’ harfine dikkat edin. bu, kaydın ayarlanmış(kaydedilmiş) bir sesli mesaj olmadığı, sürekli bir döngüde olduğu anlamına geliyor.”

bir başka genç kızımız ise kayıtta verilen koordinatları araştırıyor ve endonezya’daki aceh bölgesiyle karşılaşıyor. bu bölge 8 mart 2014 yılında içindeki 239 insan ile kayıplara karışmış ve yıllardır son teknoloji kullanılarak yapılmış araştırmalarla bile izine rastlanmamış olan malezya uçağının kaybolduğu bölgeye çok yakın.
https://twitter.com/ermah...status/973953677454139392
“malezya uçuşu 370’ın son radar kontağına bayağı yakın görünüyor.”

kodu çözümleyen genç arkadaşımızsa bu genç kızımızın paylaşımına ek olarak bu ses kaydının malezya uçağının kara kutusuna ait olabileceğini söylüyor.
https://twitter.com/jvsti...status/974113553551634432

kısacası sanırım bu olaydan sonra insanlar malezya uçağının kaybolmasında insandışı varlıkların rolü olabileceğini düşünüyor. veya uçak içindeki insandışı bir başka canlının. tüm bunlar gerçek mi kurgu mu emin değilim fakat şunu düşünüyorum, neden olmasın?

edit. aynı zamanda bu kodlamayı çözen gencimizin teorisine göre bu kayıt malezya 370 uçuşunun son kara kutu kaydı olabilir. 
https://twitter.com/jvsti...status/974114030909640704

ve gencimiz bu kaydın kıtalar ötesine ulaşmasını son yıllarda yaşanan solar fırtınalara dayandırıyor. teoriye göre bu elektromanyetik fırtınalar bu kaydı(sinyalleri) taşımış olabilir. gencimize göre bu yüzdendir ki kayıt “unknown” tarafından gönderiliyor. gencimiz bu konuda “bilinmeyen numaralar sadece engelli numaralardan oluşmazlar.” gibi mantıklı bir açıklama yapmakta.
https://twitter.com/jvsti...status/974138358615199744

Ekşiden alıntıdır. Kurgu olduğu aşikar da olsa, en azından benim için. Yine de bir heyecan olur gibi ha.

stephen hawking

ülkemizde üniversitelerde saçma sapan bölümler açıp, ahpap çavuş ilişkisiyle kapasitesiz bilimsel vizyondan uzak kişileri akademisyen yaparsak, evreni anlamayan sözde bilimcilerin hawking'i anlamasını nasıl bekleriz. kaç bilim insanı yetiştirdik, kaç astronot uzaya gönderebildik! son açılan üniversiteler bilime ne katkı sundu? ekonominin kara deliği haline gelen akademisyenlerin maaşları ve bilimsel performansları hala neden sorgulanmıyor...!!!

vedalaşmak

insanın aklına gecenin kesif kokulu garlarını, terminallerini, hüzünlü, yarı uykulu, kapandıkça iğneler batan nemli gözleri getirir. dilinde pas tadı bırakır.

bekleme sandalyelerinde günün en son seferine alınan bilete bakarak, başın omuzunda tek vücut, tek nefes sessizce saniyelerin, dakikaların kovalandığı anlardan sonra, veda vakti gelince; sarılmanın büyüsünden midir nedir? burnundan gözlerine doğru ince bir sızı yayılırken, aniden gözlerin buğulanıverir. sonra bir taş oturur göğsüne insanın soluğunu kesen... dilinin ucunda söylenecek hiçbir söz bırakmaz uçar, gider hepsi...

ve hangisi daha zordur bilemezsin. pencereden el sallarken her şeye rağmen gülümsemeye çalışmak mı yoksa; yolculuk boyunca üzerine sinen kokuyu yakalayıp, kaçırmamacasına sarılarak, sessizce ağlayıp uyumaya çalışmak mı?

https://youtu.be/u1h10af31CY