bugün

entry'ler (338)

yanlış anlaşılmış şarkı sözleri

ferhat göçerin son şarkısını ilk duyduğum andan beri peşimi bırakmıyor bu yanlış anlama.

tek yönüm sendin, izini kaybettim
bir iz bir yön olmadan düştüm yollara.

yanlış anlaşılmış hali

tek yönüm sendin, izini kaybettim
*lezbiyen * olmadan düştüm yollara.

bu neyin kafası, bilmiyorum.

kızların hoşlanma belirtileri

konuşamamak. mesela bende odaklanma sorunu zaten var, ama hoşlandığım adamın yanında ayyuka çıkıyo.

bi gün dersaneden eve dönerken, yanıma geldi, ve aramızda şöyle bi diyalog geçti.
m:miella
y:malum kişi

y: miella eve mi dönüyosun sende?
m: eaaaaaaa (düşünüyo gebeş eve dönüyon nereye dönüyon sanki), evet eve.
y: hımm (hafif bi gülümser.)
m içses: gülümseme itovluit dayanamıyorum iyice aptal oluyorum.
y: nerdeydi sizin ev?
m: ıaaaa şeyy eğğğ.. (bak yaktın devreleri) hatay.

artık bu diyalogdan sonra benim hakkımda "salak" dışında bişey düşünebiliyosa hayatımın erkeğini buldum demektir, dağılın.

öss öğrencisinden sınavlarda sallama teknikleri

evet sevgili sözlük kullanıcıları; bilimsel bir entryde daha birlikteyiz, ben miella bu entryde size "bir öss öğrencisi sınavlarda nasıl sallamalıdır?" konusunda bilgi yüklemesi yapıcam.

az önce elektromotor ve zıt emk çalışmaya çalışıyordum ki, kesinlikle anlamadığımı bu yüzden de acayip sinirlendiğimi farkettim. konuyu anlama amaçlı ekol hoca isimli o sikindirik siteye girdim çok afedersiniz. iki lafından biri "evet arkadaşlar, diyoruz ne diyoruz, evet arkadaşlar." olan bi herif kafamın ve belleğimdeki bilgi kırıntılarının içine sıçtıktan sonra, tansaşta kasiyer olma ya da dedemin bikaç dönümlük arazisinde altın çilek, acai berry falan yetiştirme kararı aldım.

sonra "fevri kararlar verme kızım miella" dedim, evet organik tarımda çok para vardı ama sen 12yıl okumuşsun, üstünde "arılıdır" yazan domatesi yetiştirmeye okumadın ya o kadar, fevri karar verme,iyi düşün şansını kullan.

şans, işte aradığımız anahtar kelime.. hani sınavlarda fütursuzca atarsın da tutar ya, işte sizi öyle gülümsetmek istiyorum, sayısaldan yüreği yanmış genç dimağlar.

ders bir; soruları boş bırakma:

s:hangi sorular gerçekten boş sorudur, hangi sorunun çıkarı vardır?

c:konu hakkında hiç bir fikrinizin bulunmadığı sizce portekizce gibi gelen sorular tamamen boş sorudur canlarım, bu soru tiplerine genelde biyolojide rastlanır, konuya hakim olamadığından işaretleyememek en çok biyolojide dağlar yürekleri.

matematik 2de ise trigonometride karşımıza çıkan bu problem aslında aşılabilirdir. soruyu, 3-4-5 üçgeniyle deneyin daha da çıkmıyorsa ya 0 ya da 1 dir, bakın hangisinin bulunduğu şıkkı uzun süredir işaretlememişseniz onu gönül rahatlığı ve göt korkusu karışımıyla hafif tedirgince ya da tamamen rahat işaretleyin.

genellikle şık dağılımları eşit gider, çok fazla a arka arkaya geliyorsa bir ipnelik arayın, geri dönün bişey yapın. "yok abi ben gerı dönemem, uğraşamam." diyosanız atçağınız yakın menzilli soruları a atmayın.

a-b-boş-d-e gibi giden bi dizilimde boş şıkkın c olma ihtimaline bakın, olabiliyosa işaretleyin gitsin.

ders iki; soru numarası yanıt ilişkisi:

s: aralarında nasıl bir ilişki var, hangi derste bariz?

c: matematik ve geometride bariz olarak görülür, farz-ı misal, 7. sorunun yanıtları içinde 7 varsa ve siz eğer bulamadıysanız kaçarı yok, 7dir.

ders üç; tek veri tek yanıt ilişkisi:

s:nedir, nerelerde görülür?

c: geometride görülür, özellikle de uzunluk sorularında tek uzunluk verilmişşse genelde yanıttır. yanıt değilse de çarpıp bölerek şıklardan birine uydurulup gönül rahatlığıyla işaretlenebilir.

ders dört; kimya biyoloji önermeli soruları:

s: "hangileri kesinlikle doğrudur?" diyen bir soruda hangi şıkka gidilmelidir?
c: yalnız iki yanıt olacaktır.

s:"hangileri doğrudur?" soruları.
c: 1-2-3 veya 1 ve 3 genelllikle doğru yanıttır.

ders 5: bulduğum yanıt şıklarda yok!
aha şimdi sıçtın, o kadar uğraştın uğraştın bi yanıt çıktı ama -bak şu işe- şıklarda bir eksiği var bir fazlası var kendisi yok, eğer matematik sorusuysa ve soru kökü en az demiş ise bir eksiğini ; en fazla demiş ise bir fazlasını işaretleyebilirsin.

ders 6: öncüllü sorudasın ama bulduğun yanıt yine şıklarda yok.
işin diğerlerine oranla daha kolay çünkü şıklarda olmayan yanıtın tam tersini işaretleyebilirsin.

farzımisal; 1ve3 mü buldun, yok mu? yanıt: Yalnız 2.

ygsden önce yaptığım bu paylaşım tamamen götüm ve sınav tecrübelerim kaynaklıdır canlarım. siz aslansınız. yapın atın sınavı. ayrılın da gelin koçlar. ehehe.

milli susucu

yeri geldiğinde gayet ciddi entryler girip kendi deyimiyle "duygusal entel" de olabilen yazardır, severek okuyoruz.

yine yazı bekleriz

--spoiler--
belki de saklarız onu
kalbimizde bir delik açar gibi
--spoiler--

kısmıyla beni tamamen özetleyen, kalbimin her dinleyişimde kevgire dönmesini sağlayan, giden sanki dün gitmiş gibi hissettiren, zamanı anlamsızlaştıran şarkı. güzel.

nasıl benimsemişsem, her karşılaşıp gözgöze geldiğimizde içimde bangır bangır çalıyor. özellikle de

"ahh ne çok özledim seni.. bir bilsen ah bir görsen.." kısmı. ben çok iyiymiş gibi ayak yaparken içimde acımasızca tekrar edip duran kısım.

bir kişisel gelişim aracı olarak dost kazığı

(bkz: sözlük çok dertliyim allahsız)

(bkz: bugün hayattan neler öğrendik)

uyarıyorum, eğlenceli bir entry olmayabilir.

önce durum hakkında genel bilgi vereyim. per: benim 4 yıldır yediğim içtiğim ayrı gitmeyen en yakın arkadaşım.
üçgen: eski sevgilim.
şişko: per in sevgilisi.
mağdur: ben.
üçgenle biz ayrılalı sanırım bir aya yakın oldu. ve ben hala üzülüyorum, evet çok kırıldım belki belki salağım belki unutmalıym ama saplantılı oluşumdan, neredeyse 1 yıllık bir şey olmasından veya hala her gördüğümde benden habersiz ivmelenen kalbimden ötürü unutmuş değilim. en çok istediğim şey de üçgenciğimin (pembe kalp oldu gözlerim hayaliyle bile) bana mesaj atıp, "döön dayanamıyorum artık." edebiyatı yapması, benim de önce biraz süründürmem, sonra duruma göre affetmem veya etmemem falan.

bugün yine içimden "yine yazı bekleriz" in "belki saklarız onu kalbimizde bir delik açar gibi.." kısmını söylüyorum. ve üçgenle armızda tuhaf bi olay geçiyor. ben de per'e anlatıyorum. sonra bi süre sonra bana mesaj geliyor hiç bilmediğim bir numaradan "unutamadım" temalı. içimden "birisi işletiyodur sonra götünde patlar yapma inanma" falan diyorum. ama hani insan ufacık bir inanır ya. minicik, içinde biyerlerde. ben de inanmadığımı belirten bir mesaj atıyorum bu sefer. karşımdaki beni inandırmaya çalışıyor, aynı anda per'e de mesaj atıyorum "bak biri beni işletiyor, bulursam öpücem" diyorum. sinirliyim ya argoya kaçıyorum evet. o da "ben ne bilcem ya kim" falan diyor. neyse, sonra bikaç mesaj daha atıyor karşımdaki. ben tam,

"yeter artık üçgen yapma bunu bize.. *biz ayrıldık lütfen ama."

diye ayak yapacak kıvamdayken, götüm tavan kalbim gömleğin üstünden görülebilcek bi hızla deparda, dudaklarım "allahım nolursun o olsun cidden" modundayken, bana bi mesaj geliyo. "ben şişko, yedik seni hehe" gibi.

o an. işte o an lügatımdaki hatta tüm 2 milyarinsanın lügatındaki küfürlerin kifayetsiz kaldığı an. ana, bacı kardeş ne varsa ilk insana kadar bana bunu yapanın köklerinde ilerlemek istiyorum söve söve. ve şu mesajı atıyorum. "ayıp oldu yalnız."

evet sözlük. ayıp oldu. ben ona içimi dökerken, hiç kimseye anlatmadıklarımı ona anlatırken o beni ve üçgeni yakından tanımanın avantajıyla bana sevgilisiyle şaka yapıyor. ve "ahaha ben çok eğlendim ama". diyebiliyor. ben de çok eğlendim sözlük.

o mudur, acaba derken, o olsun allahım lütfen derken çok eğlendim. çünkü tam "o"nluk başkalarından msjlar atmalar. kimliğini gizlemeler. tam.

karar veremedim
4 yıllık arkadaşım arkadaşının en büyük hüznünü eğlence aracı yapabiliyor diye mi üzülsem, yoksa dramatik kızı benimseyip; "sevinçlerim içimde yine bir akşamüstü kucak kucağa öldü" * diye mi üzülsem. karar veremedim.

tanım: sizi en az on yıl olgunlaştıran, geliştiren, okuduğunuz bütün kitaplardan izlediğiniz bütün filmlerden çıkaramadığınız dersi 5 dakikada çıkarmanızı sağlayan kişisel gelişim aracıdır dostkazığı. evet eğer aptalcaysanız,benim gibi, bi kaç kere yersiniz deriniz kalınlaşır.

afiyet olsun.

sakat sinek

hoş gelmiş dediğim yazardır. *

ben bu yazıyı terkedilen powerturk djine yazdım

sabah saat 07.00-08.30 arası yayında olan sevgili powerturk dji;

muhtelif soförlerin (servis, dolmuş, taksi..) içine ferdi tayfur kaçtığı için yıllarca arabesk fantezi dinleyerek güne başlamış bir neslin sözcüsüyüm ben.

-ıptıs ıptıs kafam zkiliyo yeaa! diyen bir servis şöförümüz olduğu için hayatımın baharında bay jyi gevezeyi dinleyemedim, koray denen ibneyle günümü şenlendiremedim. şoförümüz geçen yıl açılım yaptı, artık serviste seni dinliyoruz.
sabahın köründe en taze halimizle biniyoruz servise, bir göz hala için için uyuyor oluyor belki, ama olsun en azından güne küfrederek başlamıyoruz.

istasyonu sana ayarlıyoruz, ama o da ne! kuzum, 1 haftadır çok sıkı depresyondasın.

bak sana dünden örnek vereyim; arka arkaya

düştüysek kalkarız
sen gidiyorsun
alıştım susmaya
birkaç beden önce
buralardan giderim
kıyamadım ikimize

çaldın. normal insana bunları dinletsen mal olur zaten, sen kendi iradenle çalıyosan demek ki çok fena kazık yedin sevgilin olacak yellozdan.
aslında bir alıp veremediğim yok kızla da ama senin psikolojine sıçmış, sen de sabahları ona msjlar yolluyosun biliyorum.

benim bir günüm geçmez ki, seni görmeden...
bitanem bırakma kendini al kalbini gel hemen. diyosun
bu kadar yalvarma, bırak o köpek olsun, az cool ol. işim olmaz çal, tecrübe çal.

herşeyden önce sen gidiyorsun.. diyorsun.

üşüdüysen söyle hemen içimin camları kapansın diyorsun..
ben çok sevdim gözbebeğim diyorsun.

yahu nolur mesaj verceksen illa sözlerle, berkay falan çal dalga geçelim neşemizi bulalım, "sen gelmeden olamam ki taburcu!" de "hastayım ulan!"mesajını işle dişi bünyeye.

bir de "saatlerimiz sekiz sekizi gösteriyor" dedin dün, allah seni kahretmesin, işin saatlere mi kaldı anlamadım ki. hemen ardından "beni düşünüyosun burcu biliyorum nolur geri dön yeaa!" diceksin sandım, ama çok şükür ki sen istifini bile bozmadan tarkandan "sevdanın son vuruşu" çaldın, sanırım "giden gitmiştir gittiği gün bitmiştir, ben gideni değil, giden beni kaybetmiştir!" felsefesini kabullendin, hayırlı olsun.

sana nasihatım şudur ki, topla kendini. nolur. yoksa bir nesil heder olacak, yapma.

siktir et li geçmiş zaman

ben:iki gün oldu aramıyor bak.
içses:siktireet.

ben:ama çok seviyorum demişti, onu hayata falan döndürmüştüm ben
içses:siktireeet.

ben:herkesten farklıydım masumdum hani?
içses:amma da kolay yutmuşşsun inanmaya hazırmışsın resmen.
ben:neyse siktiret.

edit: içses:abi eksilmişler.
ben: neyse siktireeet.

yazarların dinlediği parçalar

duman: kırmış kalbini.

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri şey

Yine sinirlere geldim yine afakanlar bastı bak.

Sevgilim olucak denyo dün 1dakika 21 saniye konumamızı yeterli gördüğünden mütevellit olsa gerek bugün hiç konuşmadık, bilmiyorum belki arar, iki aydır hiç konuşmadığımız olmadı,ama net biliyorum ki ararsa yine az konuşacağız.

Bi de buna yazan bi kız vardı zamanında sanırım hala da yazmakta, adını vermiycem de megan foxa benziyo, arkadaşım, güzel ötesi bir kız. (aslında burada kız yerine kaltak yazmak istedim ama kız öyle değil, arkasından konuşmayayım.) işte sevgilim olacak hıyara da bi rumuz bulalım sizinle, üçgen olsun, evet vücudundan filan esinlenmiş olabilirim hiç özgün bişey olmadı farkındayım.

Neyse ben bugun geldim eve yine lüplettim yemekleri tabak tabak hani hepsi kilo olarak dönse yandım zaten zayıf da bi kız değilim götüm filan tepsi ama bi kollarım var, az sonra ringde rakibimi yerden yere vurcakmışım gibi kalınlar.

bir de üçgenin her facebook profilini açtığımda ortak arkadaşlarda çıkmıyor mu kız, çıldırıcam. (milyon tane ortak arkadaşımız var itinayla seçilmiş gibi megan, uzun ince bacakları ve minyon bedeniyle gülümsemiş. her seferinde ama ben daha uzunum. saçları götüne kadar, ama benimkiler daha sağlıklı, gözleri benden daha açık yeşil, ama benim de kirpiklerim var stratosfere çıkan, burnu hokka ama benimki de karekteristik bi kemer.. diye kendimi avutmaktan bahanem kalmadı artık inan.)

Üçgen de bundan hoşlanıyodu zamanında kayıtsız da değil yani hıyar hala bahseder arada şöyle hoş böyle bilmemne, adam kız için ;bir Afrodit iki Cleopatra üç megan; demişti hatta kızı top3'e koymuş ben öleyim o zaman değil mi, benim de bi prensibim var, kıskançlıktan çatlasam, avuçlarımı kanatırım yumruklarımla ama renk vermem. böyle sonradan aklıma gelir nasıl ifrit olurum nasıl ifrit olurum.sonra işte böyle üçgenin profilini açar, megana bakıp bakıp göbeğimi içime çekerim.

eve gelip nutellaları da lüplettim ya yattım yere bi mekikler bi twistler sorma pozisyondan pozisyona yardırıyorum, az bel yağım gidecek kollarım incelecek, rahat straples giycem, götüm başım fırtlamayacak diye..

Bi yandna da aklım üçgende işte bi saat önce facebooktamış dallama face e grebiliyosa neden beni aramıyo falan, bir de "geç arama" diyorum, "erken ara yoksa annemler istemiyor, konuşamam." saat oldu dokuz, bu saate kadar aramayan adam ya bi boklar yemiştir aramaya götü yememektedir, ya da ayrılma vaktı gelmiştir, uzasa da sadece acı verir, bir hayır gelmez diye düşünüyorum şu an.

sen arasana diyenlere not: telefonu yok şu an, hattı babasında alamıyor, beni de hep evden falan arıyor, ben ona ulaşamıyorum yani.

yine sılaya kaldık iyi mi,
vur kadehi ustam bu gece de sarhoşuz, kalan sağlar bizimdir, acıdan mayhoşuz.
iki satırlık adamları * musallat ettik ömrümüze..

bundandır böyle, dibe vuruşumuz.

aramadı sözlük, aramıycak tanıyorum onu, ayrılmayı düşünüyorum. ahanda boşta bayan yazar, gelsin artılar. her şerde bir hayır, ama şu anki hüznümle, sıçayım karmasına be.

ikinci gün, yine konuşmadık.

bugünkü sarkımız da duman- kırmış kalbini. ya da yanıbaşımdan.

başörtülü kadınlar pırlantadır diğerleri altındır

baş örtülüler pırlanta

diğerleri altın.

zaten hepsi de çiçek, çirkin kadın yok az votka var..

yani?

40 yapar.

bu ne lan?

bir erkeğe en çok yakışan şey

soğuk ve ağır, herkesi küçük gören ağzının kenarında eğreti ve yamuk duran gülümsemeyi bozan içten bi kahkaha.

alt dudağından daha kalın bi üst dudak.

ve kim ne derse desin, sempatikliğine sempatiklik katan çıkık yuvarlak bi çene.

sözlük yazarlarının itirafları

sözlük;

sınavlarda kafamı toplayamıyorum, lan harbiden de çalışmıyorum ama iyi bi anadolu lisesinde olduğum için inandıramıyorum.

annemin o aradığı ketıl var ya, benim odamda aslında. kahve içiyorum mütemadiyen, çorba içiyorum.

sevgilimle çıkmaya başladığımızda, her gün ayrılasım geliyordu, şimdi çocuğa aşık oldum, çaktırmamaya çalışıyorum.

zayıfım, ama çikolata yedikçe acayip suçlu hissediyorum, yapabilsem kusucam.

şu hayatta bi trigonometriyi sevemedim bi de roman havasını. "ne alaka lan" demeyin, önümde lys testi duruyo salaktan, dışarda da izmirli taylan eşliğinde asker uğurluyolar.

ve anneme;

o seni içmedim diye inandırmak için kendmi yırttığım akşam,

3tane votka energy
2 tane votka vişne
1tane bira içip midemin bulandığını farkettim
ve geceye kahveyle devam ettim.

o hep konuştuğum çocuk, en yakın arkadaşım değil, sevgilim, ve ellerim onun yüzünden sigara kokuyor.

çok geniş görünüyorum ama lys beni acayip geriyor, götkorkusu bu olsa gerek.

ayrıc bana o e72'yi alman için her türlü kaypaklığı yaparım.
seni seviyorum anne.

annelerin döverken kullandıkları ev aletleri

benim annem güzel annem, bana streç film rulosuyla saldırırdı genelde.

nasıl bi araçsa o annemin üçüncü kolu gibi, geçenlerde yazlık terlikleri streçliyodu kışa girdik, bişey olmasın diye. sağlam acıtıyor demedi demeyin.

edit: imla

ad soyad ideal meslek ilişkisi

ad: devlet
soyad: bahçeli

adam siyasetçi.

herkesi mutlu etmeye çalışan insan

aa benim bu.

sevgili sözlük, kiminiz beni duygusal entrylerimle tanıdı, kiminiz bi türlü artamayan karmamla. bir çoğunuz ise tanımıyor.

ama çok ciddiyim lan benim bu.

şu an hoşlandığım adamı sevgilisiyle barıştırmaya çalışıyorum mesela.
benim yanımda ona ağladı, dayanamadım.

işte, sen birini seversin o başkasını, buraya kadar tamam, da miella sana ne adamın mutluluğundan, sen orda yüzüne bakamazken. elin ayağına dolaşırken her gördüğünde.. neden uğraşırsın eli sevgilisinin elinden kayıp gitmesin diye.

benim için en güzel açıklamayı da bu şarkı yapıyor.

kalbin işine bak, yüzüne bakamaz. ağlar durur, sen uyurken.
yalnız olamayan böyle mi yapar dersen, anlarım.
aşkın içine bak, en güzeline hem var hem yok mu, bile bile,
adalet yok ya, canımı yakar bu sessizlik..
yerimi bilmem, bilmem ne taraftayım, sesmi duymam, ne zamandır araftayım.. *

flyfish

şimdii, sevgili sözlük yazarları.. bu yazıyı yazarken öğrenci evimde hazır çorbamı yudumluyor ve bir yandan da kerpeten abimizin parmaklarının ezilmesini izliyorum tefo yetişti, artık sorun yok, cengiz hıyarı gebersin zaten.

şimdi fly ingilizcede uçmak anlamına gelen bir fiil, fish ise balık anlamına gelen bir isimdir. bu ikisinin birleştiği, hangi dimağın icadı olduğunu bir türlü bilemediğim, uçan muza benzeyen jetski arkasına bağlanmş bota da flyfish demişler.

bu bot iki kişilik olup jetski arkasına bir iple bağlanmış, jetski hız yapınca da suyun üstünde uçarak gidiyor.

biz de bayram tatili niyetiyle gittiğimiz bodrumda, tatilin ilk gününden itibaren babamla bu asrın icadını kesiyoruz.
peder "bugün yanımda para yok." "şimdi midem dolu,olmaz." diye diye ilk iki gün beni atlatıyo, annem zaten,
-aa ne biçim şey öyle hayatta binmem valla, bak bak aa nası da havaya kalktı." nidalarıyla kararını çoktan netleştirmiş

bayramın üçüncü günü, ertesi gün dönüş var, peder kırmış kafayı, "kaç para olursa olsun verecem, dünya gözüyle binecem o alete" diyo. neyse çıktık odaya biraz babam para aldı ben de bayramlıktan koydum üstüne. gittik, kaç lira diye bakıyoruz.

ana! 50 lira per person. kelle başı elli lira. "baba" diyorum "yapma etme,o para verilir mi?" "söz verdik kızım, diyo erkek adam sözünde durur."

işte bizim erkek, sözünde duruyo, eli yanarak parayı veriyo. sonra da "çığlık başı 25 lira verdik, hahah" diye gevrek gevrek gülüyo. neşeli adam.
paraları alan türlü su aletlerinden sorumlu concon çikolata tenli kasyığını bize,

-yalnızz, balans ayarları lazım yane,pardon abi kaç kilosun seen?
*90. (kısa ve net değil mi? doksan. bitti.)
-küçükhanım siz kaç kilosunuz?
+ee--elli.("yoksa bindimicek mi lan bizi bu ayna gözlüklü coni?" diyor içses.)
-tamam kaptan arkadaş sen ayarlarsın.

diyor ve sahneyi çıtı pıtı bi rus hatunla terkediyor coni.
kaptan: benle yaşıt güneşin altında jetskiyle dolaşmaktan amerikan basket takımına girse, garipsnmeyecek, çifte kavrulmuş bi tip. aramızdaki denge farkını;

-abi sen azcık geri otur abim. abla sen de az öne otur. abla bi de sen sağlam durmuyon, tutunursan iyi *, uçarsın çünkü alimallah. diyerek kapamaya çalışıyo zavallı. amaa 40 kilo lan (yazıyla kırk!) öyle kuvvet çarpı kuvvetkolu hinzıpırlıklarıyla kapanmaz. netekiiim, kapanmadı.

giydik can yeleklerini, ben bikini peder şort mayoyla oturduk bota. kemer falan bekliyoruz. haybeye beklemişiz, gerçekten sadece tutuncakmışız, iki tane kola. kaptan: "biriniz düşerse diğeri kendini atsın tamam mı abim?" talimatını da veriip konumunu alıyor.

heycan tavanda adrenalin hat safhada, düşme korkusu hiç yok. oturduk. kaptan hızlanırken harbi harbi havaya kalkıyoz metrelerce. viyak viyak bi çığlık duyuyorum sonra boğazım acıyo, meğer en kadınsı saldırı aracımız olan çığlığı atıyomuşum, öyle ki ki,en kıymetli sopranoları kıskandırır o sesin frekansı, nerdeyse sadece yarasalar duyabilcekti kahretmesin.tek sebep denizin git gide uzaklaşması değil,bizim bikininin altı, yokkini olamya doğru emin adımlarla yaklaşıyor, savruldukça toplanıyor meret, neyse peder gümekten nerdeyse tıkancak görmüyo bişey iki dakkada toplıyıp ona bi daha dönüyorum, onun şort mayo da slip gibi olmuş, adam olmuş bir adet aydemir akbaş.

bir daha havalanıyoruz. kollarım ağrıyor. babam artık "az geride otur abi"leri unutmuş yatıyo bildiğin botta. ben savruluyorum ağzımdan yine minnie mouse sesi şeklinde bi "babaaa dikeeel!! çıkıyor, ve kollarım artık dayanmıyor elli kiloyu taşımaya. uçuyorum basbaya, son sozum de "baabaaaaa!! at kendiniiiii!! oluyo." oooh aydemir akbaş kahkahalarla gülüyo. hiç atar mı? uçuyoruz ne güzel kamikaze.

ben ıslanıp sıçana dönüyorum kaptan düştüğmü farkediyo, babam söylemiyo yani, tıkandı kahkahadan pancar gibi oldu.
flyfishe tekrar biniyorum. bu sefer uçmadan kenardan kenardan dönüyoruz. tekrar giyinip annemin yanına dönünce annem,

-ayy sizden önce bi kız denize uçtuu.. diye anlatıyor heycanla.

bendim be o annem.
ne sandın nası takip ettin bilmiyorum ki. saça bak başa bak, ıpıslak. babama bak, canyeleği izli amele yanığı olmuş.

ben düşmesem bikimi altım firar etçekti, ben onun arkasından yine atlıcaktım zaten, böylesi daha hayırlı oldu herkes için, babamın ortayaş üstü travması olmadık, çok sükür.

bitirirken tanım: uçan bot. binin kendiniz görün, biz eğlendik. ben uçtum(denize). kendinizden şişman biriyle binmeyin. zayıfla binebilirsiniz. babam eğlendi bayağı çünkü eğlenmek sizin de hakkınız.

alakasız not: kıvanç tatlıtuğ. ne oldu o ezele geldi. konuk oyuncu falan. noluyor yahu.

sözlükçülerin formspring sayfaları

http://www.formspring.me/beatitudo

lise son öğrencisinin internetten arınma dönemi

sevgili sözlük,

bu başlığı açıp açmama konusunda çok düşündüm. çünkü biliyorum ki bir çok kullanıcı bu metnin altına "ergen" sözcüğü içeren bakınızlar verecek, versinler zaten.(vermezseniz adam değilsiniz olm.)ama ne ergeni, yaş olmuş 18, ehliyete yazılıcaz, sınav bi bitsin, ehliyeti ergeniz diye vermiyorlar değil mi?

benim değinmek istediğim nokta, dershnenin hızlandırmaları falan da başladı "düzgün artan ivmeyle hızlanan hareket" yapıyoruz bildiğin, haftada altı gün kliması bozuk, afedersin g.t kadar bi sınıfta, tatil modundan çıkamamış öğretmenler, herkesin sinirleri tepesinde, facebookta arkadaşların @bodrum @ceshme filan yazıyo, (@ceshme yazanı engelliyosun, ne lan o öyle!) senin ensende boza pişiyo, iyi bir yere atacaksın kapağı hayaller fezaya uzanmış.

mamafif, her zamanki gibi önünde bir sürü engel var. saçını yerçekimine karşı durabilecek modda jölelemiş apaçi sınıf arkadaşlarından,okul bitti diye mahallenin meczupuna dönmüş sadece gözlerini seçebildiğin en yakın arkadaşından veya en önde oturan, gözlüklü kaş bıyık parkorman'a dönmüş abladan bahsetmiyorum, durum vahim, internet.

sadece bu sözlükteki aktifliğim günde 3 saatimi alsa.. 3 saat 60.3=180'den 180 dakika olsa(sayısalım,evet.)raakiplerim o saatte dakkada bi sorudan 180 ygs veyahut 1.5dakka bi sorudan, 120 lys sorusu çözse, sıçtın.

ben sözlük dışında oyun falan oynasam, facebooka girsem bunları da üzerine ekledik miydi, en önde oturan yaban abla bize taktı geçti valla.

bunun üzerine eklenen anne dırdırı, baba nasihatı, hakkını helal etmeme, bir baltaya sap olamayacak olma gibi yine neticesi internet olan vaziyetlerden sonra, şu hızlandırma filan bi bitsin, kendimi internetten arındırmaya karar verdim. eminim ki bir çok çile dolduran gencimiz de bilinçaltnda bir yerlerde doğrunun bu olduğunu düşünüyor. (bu cümledeki gizli tanımı bulunuz.)

şimdi ben hızlandırmadan yeni geldim. biliyorum ki başta bizim sınıftaki, otistik hareketlerinden dolayı içten içe yağmur adam lakabını taktığım, saliseler içinde integral- türev- trigonometri hesapları yapan ve hepimizi hayretler içinde bırakıp çarpanlarımıza ayıran arkadaş başta olmak üzere herkes, yeni dağıtılan, kapağı tam açılamayan, ellenmemiş olmanın verdiği masum temizlikle kuzu gibi yatan matematik soru bankasını çözüyor.

yani kısacası hepsi bana tur bindiriyor.

önümde lysye 7 aya yakın bişey var(hesaplamadım şimdi tam.) bende mat2 ve analitik geometri hiç güzel şeyler çağrıştırmaya iki ders.sadece isimlerini duyduğumda idda kuponuna benzeyen karne notlarım canlanıyor gözümün önünde.

tutmayın beni test çözücem!

7 ayda ne yaptım yaptım, yapamadım mı? eh işte o zaman ailenin hayırsız evladı tacını kuzenimden almam gereken gündür, saygılar.

çözememişe tanım: çoğu lise sonun facebook- twitter gibi sosyal paylaşım(aha işte hep kullanmak istediğim o sözcük öbeği!) sitelerindeki hesabını dondurarak destek verdiği bir çeşit istemsiz boykot, mudur? evet.