bugün

sevdiği entry'ler

arada mesafeler varken sevmek

istanbul- antalya 700 kusur kilometre ile başlayıp mesafeyi ankara- antalya (482km) yapıp kısalttığımız en son eskişehir -antalya ile 416 km yaptığımız yakında afyon- eskişehir (132 km) ile semtler arası ilişki biçimine getirebileceğimiz 3 yıla giden ilişki. sevmek hem de çook.

evlenilecek erkekte aranan özellikler

birçoğu sanki sizin özel siparişiniz üzerine hazırlanan bir robot hayal ediyor. kadın içinde, erkek içinde değişmeyen ortak değerler var.
sanırım en önemlisi;
"iyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta" ibaresi. her gün evlenen binlerce insan bunun sözünü veriyor. kaç insan, kadın-erkek farketmeksizin bunun idrakinde, oturup bir düşünmek lazım. hayatın bize verdikleri gibi, bizden aldıkları ve götürdükleri onca şeyin farkına varıyoruz gün geçtikçe. bu hayatını birleştireceğin, dost, sırdaş, yoldaş, arkadaş yeri geldiğinde anne-baba olacağın kimse için de geçerli. bu kavramların hepsini bir kişiye yüklemek haksızlık değil evet. evlilik insanın ikinci doğumu gibi ama bu defa yalnız değil. doğduğumuz zamandan itibaren bugüne kadar ve bundan sonra nasıl öğrenmeye devam edeceksek bu evlendikten sonra da geçerli olacak bir durum. öğrenmek, gayret etmek, benimsemek ve sahip çıkmak.
Her gün öğrenmeye, gayret etmeye mecburuz. eksik olan ne varsa beraber tamamlamaya çalışmanın sözünü vermek değil mi zaten?
yemek yapmayı, sabretmeyi, çocuğun altını değiştirmeyi, pilavın altını beş kere tutturup altıncı da tane tane dökmeyi, merhamet etmeyi, annesini annen kabul etmeyi, sadakati, pantolon ütüsünü dört şeritten tek Şerite indirmeyi, tartışma esnasında bağıra çağıra konuşurken kafasının uzay boşluğunda dans ettiğinde hayal etmeyi, saçları döküldüğünde bile dünyadaki en güzel saçların kendisinde olduğunu, işten keyifsiz geldiğinde Nemrut patronunun arkasından beraber küfretmeyi, kanseri yenmeyi, çokça nefessiz kaldığın zamanları, yalnızlığı ve daha nicesini beraber paylaşmayı öğrenmek.
kim ne derse desin insan önce kocaman bir gönle sahip olmayı öğrenmeli. ama ille öğrenmeli.
mal da yalan, mülkte. huzur bulmadıktan sonra ha mezar, ha saray ne fark eder ki?

uzun ilişkinin sırları

Dengedir.

Onun dunyasini dar etmeyin, ozgurluklerine engel olmayin. Ama varliginizi hissettirin. Cok yilisik olup zirt pirt aramayin. Ama arada bir sevdiginizi hissettirmeyi ihmal etmeyin. Cok iyi davranip hayati monotonlastirmayin. Ama surekli problem cikarip hayatini kaosa da cevirmeyin. Ona surekli guzel gorunmeye calisip kendinizi aslinda olmadiginiz birisi gibi lanse etmeyin. ( Kimse surekli guzel/ cekici olamaz ) Ama kendinize bakin ve onemli zamanlarda cekici gorunmeyi bilin. Onun kalbini kirmamak icin yalan soylemeyin. Ama yalana ihtiyaci oldugu zamanlarda da en guzel pembe yalani soyleyin. Sevgili olmak, iki kisinin hayatini cizdigi yolda beraber yurumesidir. Bir gun sizin cizdiginiz yol onunkinden ayrilirsa, sirf onun icin yolunuzu degistirmeyin. Ya siz pisman olursunuz, ya da onu pisman edersiniz. Onemli olan kisinin kendisini gelistirmesi, iyi bir insan olabilmesidir. Sevgililik, zoraki yapilan bir sey olmamalidir.

Son ve en onemli not; aldatmayin. Aldatani affetmeyin.

sevilecek erkek

sevilecek adamlar

genelde insanlardan uzaklardır, almazlar
yalnızlıklarına kimseleri, öyle herkesi de sevmezler, bir gün biriyle
başka gün biriyle göremezsiniz onları. gecelerde, kalabalık arkadaş
toplantılarında göremezsiniz.görseniz de fark etmezsiniz. arada sırada
çıkarlar, yalnızlardır. masalarında ikinci bir bardak çok olmaz. kirli
sakallı, genelde dağınık halleri ile kendi başlarınadırlar. kahvaltı da
etmezler, hazırlayacak kimseleri olmazsa eğer. çünkü birileri
giydirmeli, çeki düzen vermeli, sabah kahvaltı için bir nedenleri
olmalıdır.çok paraları olmaz, olsa da ceplerinde çok durmaz. hikayeleri
vardır ama anlatmazlar, çünkü bilirler ki size masal gelir anlattıkları.
ulu orta kahkaha atarken de göremezsiniz onları. kalabalık resimler
içinde yer almazlar. aslına bakarsanız çok yakışıklı da değillerdir.
genelde isimleri "serseridir", çok sevenleri de olmaz bu yüzden.
severler ama sevdiklerine inanmazsınız, inanmamak her zaman kolay
olanıdır çünki, çünki onların sevgileri, sizin sevgilerinize benzemez.
sizin doğrularınız gibi sevmez onlar, severken doğruyu yanlışı
ayırmazlar.

neden bu adamlar özlenir

çünkü kimse yaşatamaz
size onların yaşattığını. katıksız, sorgusuz kuralsız sever bu adamlar.
hatta tüm hayatlarını sizin için değiştirebilirler, sevmedikleri
yemekleri bile sizin için yiyebilirler.en basit yemekleri sizin için en
güzel yaparlar. yiyemezsiniz onun yaptığı gibi bir daha, en lüks
yerlerde yeseniz de. en eğlenceli gününüz, onunla olduğu gibi olmaz
artık. her daim sizinle yola çıkmaya hazırdırlar, öyle pat diye
akıllarına esen yere giderler. genelde bir dağ başı, ya da kimsenin
olmadığı bir yol, en güzel yerlerdir onlar için. ama siz onun baktığı
gibi bakamazsınız oralara. siz yeşili, maviyi görürsünüz, o sizi.

bir
kere sevdi mi, olmazları yoktur sizin için. onlar sadece severler, "tek
aşka" inanırlar çünkü. aslında sevmeyi de çok iyi bilmezler. çünkü
ilktir onların sevgisi. ondan aşkta çok hata yaparlar. ama ne yapsalar
sevgiye dairdir, size dair.. hepinizin hayatından bir tane geçmiştir bu
adamlardan, ama onların hayatından "tek" biriniz geçebilirsiniz. hiç
ummadığınız anda mutlu edebilirler sizi. yaşamaları gibi, tesadüflerle
çıkarlar karşınıza çünkü. hiç beklemediğiniz bir anda gözlerinin içinde
eridiğinizi hissedersiniz. aynaya bakmak gibidir onlara bakmak, baktıkça
kendinizden başka hiç birşey göremezsiniz. çok sever, çok özler, çok
vefa gösterirler. her ihtiyacınız olduğunda çağırmasınız da
yanınızdalardır.

öyle dakika başı, sulu aşklar yaşamazlar, her
kelimeleri "aşkım, bitanem, pamuğum, balım" ile bitmez. size tek bir
isim bulur, onla severler sizi. ne zaman hatırlasınız, yüreğinizi
yakacak bir isimle. ne zaman hatırlasanız diyorum, çünkü onlarla
evlenilmez. sevilirler sadece. siz ondan sonra da seversiniz, hatta
mutlu olursunuz, sadece ufak zaman birimlerinde düşerler akıllarınıza. o
zaman hiç bir mutluluğunuz, kapatmaz işte acınızı.

ama
üzülmeyin, dünyanın durduğunu hissetmeniz çok sürmez, tekrar
yönelirsiniz maceralarınıza. seviyorum seni demek sizin için tek kuruş
etmez çünkü, her gördüğünüze yeniden aşık olabilirsiniz!

ne olur
bu adamlar sizden sonra?

gitme vaktiniz gelmiştir artık sizin,
yeni bir macera zamanıdır vakit. biraz üzülürsünüz, vicdan azabı belki
biraz. ama üzülmeyin, üzülmenizi istemeyecek kadar severler sizi.. onlar
mı ?

işte şimdi olur masalarında 2. bir kadeh, hiç içilmese de
masalarında yer kaplarsınız. oturur acılarını yaşarlar. böyle bağıra
çağıra değil sessiz akmayan gözyaşlarıyla anarlar sizi. biraz arasanız
bulursunuz aslında onları, yine bir dağ başında, sizinle gittikleri bir
yoldadırlar.

sizin yaptığınız gibi, yeni aşklara da yelken
açmazlar. tek aşktır çünkü onlar için hayat. siz bırakıp gitmişssinizdir
ama, yine de kızmazlar size, kadere vururlar öfkelerini.

evlenilecek adamlar;

hayatta idealleri vardır
onların, yeni bir araba, yeni bir üniversite gibi. sürekli planlarlar
hayatlarını, yarın yapacakları işleri bile not kağıtlarındadır. hayatı
saate göre yaşarlar, onların yatma, kalkma, hatta sevişmek için bile
ayarlanmış zamanları vardır. gezecekleri günler bellidir, öyle birden
pat diye çıkmazlar yola, 1 hafta önceden arabaları bakıma gider,
alışveriş başlar. masalarında toz, üzerlerinde leke göremezsiniz bu
adamların. traşlı yüzleri, bakımlı ciltleri vardır. çok para
harcamazlar, ama cüzdanlarında her daim para bulabilirsiniz. ne zaman
paraya! ihtiyacınız olsa onlarda vardır. her telefonlarını açışınızda
yavşakca bir "aşkım, balım, böceğim, peteğim" cümlesi düşer dillerinden.
oysa o arada masalarının üzerindeki sözleşmeyi imzalıyorlardır bir
taraftan, ya da akıllarında birazdan girecekleri toplantının notları
dolaşıyordur.

işte bu adamlarla evlenirsiniz.
ama unutmayın;
bu
adamlar bir zamanlar "sevilecek adamlardır"
ne zaman inancını
yitirirlerse sevgiye, aşka,
"evlenilecek adam" olurlar

sevilecek
adamlar sizi hatırlamaz mı? hatırlarlar tabi..
bir düşünün şimdi;
sizin
hatırladığınız gibi hatırlayabilirler mi?

karma ne işe yarıyor diye sormak

ben de arada sırada çok sorarım bunu kendime ama bi türlü doğru kelimeleri bir araya getirip makul ve anlaşılır bir cevap veremedim. ama bırakmadım bu işin peşini. sizler için araştırayım sorayım, belki sözlükten bi bilen yazar kardiş çıkar dedim, dedim ama nafile:

etuuu: bacı karma nedir ve ne işe yarar söyle bakim, bi seferde söyle fazla düşünmeden,

milyonlarin bacisi: karma mı zaaa bana ne karmadan, koydum mu koydum karmaya da koydum, sana da koyarım xdzaaaaaaaa

etuuu: of bacı of... munlayt sen söyle hocam,

moonlight sonata: valla inan hiç bu aralar düşünecek vaktim yok, kafamı bile kaşıyamıyorum sözlükte ilgilenmiyorum ben.

etuuu: hmm doğru sen de haklısın iş güç falan, zall sen söyle, buna en uygun cevabı senin vermen lazım,

zall: tamam bi ara bakıcaz ona.

etuuu: ne diyon hacı, karma diyom, ne demek diyom, ne işe yarar diyom, millet merak ediyo diyom.. tamam amk başkasına sorarız. protest usta sen söyle bari,

protest sanayici: şimdi benim karmama bak bi bakim. kaç? 1637 dimi? şimdi o 1637'nin ortasındaki 6'yla 3'ü topla kaç eder? dokuzz. orada bi tane 7 var. o 7'den 3'ü çıkar kaç eder? dörtt. şimdi 6'yla 3'ü tekrar topla kaç yapar? dokuzz. 9'dan 9'u çıkar kaç yaptı sıfır yaptı. dördün yanına sıfırı koy etti mi sana 40...

etuuu: eee orada 1 vardı hacı. 1'i unuttun?

protest sanayici: heh işte o 1 bahçeli'ye girs...

etuuu: oha tamam sen iyi değilsin hacı, sonra uğrarım ben... peki kuki sen söyle takkesine gül damlaları attırdığım, sen söyle karma nedir? sende bissürü var bu meretten, en iyi senin bilmen lazım,

kukla: zztt atv.... ztt show tv... zzztt yaban tv... zzztt trt... zzztt ntv spor...

etuuu: lan olm bi dur başım döndü durmadan kanal değiştirme.

kukla: yahu ben değiştirmiyom amk kendi kendine değişiyo ben dokunmuyom ki.

etuuu: nerden değişiyo olm, nerde kumanda kapat şu televizonuuu.

kukla: içimdeee amk, kaldı yarısı içerde. kıpırdadıkça değişiyo amk kanalları. en sefdiğim dizileri izleyemez oldum. yüzünkoyu yatsam bu sefer de başımı çeviremiom. tv'yi öne çeksem, yine değişiyo kanal bu sefer offfffffffffff.

etuuu: hay ben senin... oytun hacı sen söyle bari gadasını aldığım .evet. söz sende,

oytunkaran: saçma sapan bişey. evet.

etuuu: bu mudur yani, bu kadar mı cevabın amk

oytunkaran: evet

etuuu: teeallahım ya!

oytunkaran: dur 1dk. evet.

etuuu: noldu amk?

oytunkaran: evet demeyi unuttum en sonda. evet. ohhhh

etuuu: hay senin evetine...

---

yetinmedim tabii bunlarla. hiçbiri bi soruya cevap veremeyince, çıktım dışarı, karış karış gezdim, aradım buldum bizimkileri:

etuuu: tolga gökte ararken yerde buldum seni. hffsss

merhaba ben pembe tolga: hoş geldin prensesim, hangi biçare tenden savrulup hayasızca sönüp gideceği sabahı bekleyen rüzgâr attı seni buralara...

etuuu: dur amk sulanma, nefes nefese kaldım zaten... bi cevap arıyorum, belki sende bulurum diye geldim. şimdi ulu'da merak ediyor herkes, karma nedir ne işe yarar diye? sen ne diyon?

merhaba ben pembe tolga:

ölümün nefesini içine çeken cesur delikanlılar,
ve o kıyamet edasıyla sessizce bağıranlar,
dalından kopan naif ve yalnız bir yaprak misali,
aradım asırlardır sanki, bilmem nerede kaldılar...

sizlere şahsıma yöneltilen suali, bu liriklerimle tasvir etmek istedim.
merhaba, ben pembe tolga...

etuuu: ulan hiç değişmemişsin ahaahhhahhah. sen soruma cevap vericen mi? korkmaya başladım.

merhaba ben pembe tolga: vereceğim elbet, ancak her cevabın bir bedeli olmalıdır bu köhne dünyada. zaten daha ne kadar yaşayacağız ki değil mi? haydi ver elini, gel yanıma otur, hissedelim birbirimizi...

etuuu: laaaynnnn.

kaçtım oradan hemen uzaklaştım. kaçtım ama yağmurdan kaçarken doluya tutulduk amk:

etuuu: lan demin pembe tolga'nın yanındaydım, totoyu zor kurtardım türba.ına koyim az kalsın gidiyoduk.

cool adam: pembe tolga kim azizim? kimden bahsediyorsun ehueeh. ne için geldin kapıma, söyle ve git. küvetimi dolarla doldurdum ve 1 saat kadar yatacağım içinde, rahatsızlığa tahammülüm yok.

etuuu: tamam lan dur. sözlükte herkes bi soruyu merak ediyor, bu karma denilen şey ne işe yarar, karma nedirrrr? söyle nolursun...

cool adam: hmm düşünmem lazım ama düşünmek demek nöron yorgunluğu demek. sen şimdi git, ben düşünecek adamı bulur, parasını verir benim yerime cevabını verdirtirim sana. sen git şimdi. hahahaha.

etuuu: lan alacağın olsun ibine. beş parasız kal inşallahh!

cool adam: senin bedduan işlemez bana, parasını veririm, benim yerime başına belayı alıcak adamı bulurum ben ahahaha dolarahhuahuahu hadi ikile...

etuuu: offfffffffffffffffff

---

daha soracak çok adam vardı ama yoruldum tabii, pes ettim. adam gibi bi cevap alamayınca kimseciklerden, döndüm yine. bdv'den yazıcam bakalım son çare. belki yılbaşına cevap verirler. sanmıyorum ama...

mutsuz olma nedenleri

mutlu olmaya odaklandığımız için. mesela sabah uyanınca "bugün mutlu olacagım" diyoruz ama koca gün bi boka yaramadan geçip gidiyor. ya da birini seviyoruz, ona güveniyoruz sonra da inciniyoruz. bir şeyler yanlış gibi, değil mi? öyleyse neden bir şeyleri değiştirmiyoruz?

hayatınızı bir insanın yörüngesine kurmayın.
kimseyi kendinizden üstün tutmayın. taklitler aslını yaşatır lafı palavra. taklitler taklittir. dalyarağın biri sahneye çıkıp sikini parmak ucuyla tutup ileri geri kırıldı diye mj olmaz! çünkü michael Jackson bi tane! sen de bi tanesin. kendi kıymetini bil.
mutluluğu arama, güzelliği ara. bir çiçeğe bakıp "şimdi şu güzel çiçeklere bakayım da mutlu olayım" diye düşünürsen sikime mutlu olursun. mutluluklar nadiren planlı yaşanabilir. onu da ne zaman yakalayacağın belli olmaz, bu yüzden deneme bence. o seni bulur.
her şeye iyi yanından bakmaya çalışma amk, dünya mükemmel bir yer olsaydı adı cennet olurdu zaten. mükemmeli arama. çok üzülürsen "bunu da yaşamak gerekiyormuş" sözünü söyleyebilecek kadar büyü. bunu da isteyerek elde edemezsin ne yazık ki.
son olarak "yha hep bskalrni dusunmekdn" ya da "biz hp bskalrina guvendk" triplerini bırakın amk. misafirden çıkıp iki adım sonra "pirinç de sert kalmıştı, çatal takımı bok gibiydi" dediğinizi bilmiyoz sanki. dalyaraklar. önce kendinizi bi kabul edin. güzelseniz "yia ck cirqinm bean" rolü kesmeyin. güzelsiniz işte lan. ne duymak istiyorsunuz, bilmiyorum ki.