bugün

entry'ler (16)

barney stinson

--spoiler--

'efsanevi' how i met your mother karakteri. ne iş yaptığı sorulduğunda her daim önce gülümser, ardından "oh, please" der. 2. sezon 5. bölümde evini görümüştük, evde olan eşyalardan bazılarını sıralamak gerekirse; normal boyutlarda bir stormtrooper, oturma kısmı kendiliğinden kalkan bir klozet, banyoda her zaman bir havlu, bir kitaplık gibi düzenlenmiş ve ışıklandırılmış porno bölümü, yastık hariç her şey çift kişilik olan bir yatak, hem salonda hem yatak odasında duvar boyunca 300 inch flat tv’ler, the price is right ın sunucusu bob barker'ın babası olduğuna inanır. anneleri aynı olan james isminde zenci ve gay bir kardeşi vardır. takım elbiselerin mutlu olaylar için olduğunu düşündüğü için cenazelerde takım elbise giymez. bunun dışında her yerde giyer.

kendisi genel anlamıyla bir kısım teorinin, olayın, kutlamanın isim babası ve yaratıcısıdır. örnek vermek gerekirse;

(bkz: lemon law)
(bkz: bro code)
(bkz: hot crazy scale)
(bkz: lameness relationship scale)
(bkz: age difference formula)
(bkz: chain of screaming)
(bkz: the platinum rule)
(bkz: freeway theory)
(bkz: the cheerleader effect)

bir kısım kalıpları sık kullanır;

(bkz: legendary)
(bkz: wait for it)
(bkz: awesome)
(bkz: suit up)
(bkz: high five)
(bkz: what up)
(bkz: oh please)
(bkz: true story)
(bkz: wingman)

efsane olmuş bazı replikleri;

(bkz: it s do o clock)
(bkz: hypothetical high five)
(bkz: parce que j ai le jeu mes chiennes)

diğer isim ve lakapları;

(bkz: swarley)
(bkz: larney)
(bkz: barry)

en efsanevi kız kaldırma taktikleri;

(bkz: the lorenzo von matterhorn)
(bkz: the scuba diver)
(bkz: the ted mosby)
(bkz: the mrs stinsfire)
(bkz: the don t drink that)
(bkz: the my penis grants wishes)

ve tabiki en iyi taktik;

(bkz: the robin)

ve evet, hastasıyım.

--spoiler--

clint mansell

yaptığı bestelerle insan olmadığını kanıtlayan harika müzisyen. cenazemde dead reckoning'in çalmasını istiyorum.

iron maiden

iron maiden grubunu, lise yıllarında yakın arkadaşlarımın ilgisi dolayısıyla tanıma şansına erişmiştim. hallowed be thy name, the evil that men do, the trooper, 2 minutes to midnight ve daha bir kaç eseri de ayrıca gönülden sevdim. söyleyeceğim şudur ki, bu ekip bu metal dedikleri türe ayrı bir hava katıyor. zengin bir melodik altyapıları ve türk müziği'nden çok da alışık olmadığımız şekilde bass seslerde ayrı bir çeşitliliği var. vokal bruce dickinson'a klasik türk müziği repertuarını versek, yerinden tizlerin hakkını verecek kadar hakim, bir an olsun aksamıyor, bir an olsun ufacık da olsa detone olmuyor.
izlediğimiz bu kadar cover performansının üzerine bahane ile istanbul konserlerini güzel bir yerinden izleme fırsatı da buldum. şu kadar söyleyebilirim ki konserde, bu güne kadar kendilerini taklit etmeye çalışanların zayıflıklarını mı düşüneyim, görsel olarak izlediğim şeyin, gerçek olup olmadığını mı sorgulayayım bilemedim. muazzam hazırlanılmış, seyircisine üst düzey saygı gösteren, tüm detaylarla ayrı ayrı ilgilenen ve yaptıkları işi küçümsemeyen bir ekip vardı sahnede. bugüne kadar verilmiş yüzlerce konserin üzerine bir yenisini, bu yaşta bu heyecanla verebilmek takdiri kesinlikle hakediyor.

özetle, iron maiden apayrı bir grup, apayrı bir iş. takdir etmemek mümkün değil. başarılarının devamını dilerim.

the trooper

iron maiden'nın piece of mind albümünde yer alan beşinci parça, steve harris'in yazdığı parçada kırım savaşı anlatılır. parçada iki solo vardır ve ikiside oldukça zordur. sololar, bu şarkıyı cover yapan gruplar tarafından tam anlamıyla doğru çalınamamıştır.

sosyal medya uzmanı

bir baltaya sap olamayanların bir taraflarından uydurduğu uzmanlık.

yaran okul anıları

lisedeydim. arama yapılacağından kimsenin haberi yok ki zaten arama yapılmaya ilk bizim sınıfa girilmiş. ters bir müdüre var. milletin çantasında ne var ne yoksa hepsine bakar, dışarı çıkartır. kızın birinin çantasına geldi sıra. elini attı bir kaç parça birşeyi çıkardı. alüminyum folyoya sarılı bir şey yere düştü. yere düşen şeyi aldı sonra açtı onu. açar açmaz o taraftakilerde bir gülüşme koptu. müdüre de hemen sarıp salmalayıp hemen çantanın içine koydu şeyi.

biraz sonra öğrendim ki kanlı pedini folyoya sarıp çantasına koymuş.

öeh.

ateizm

göt gerektirir. ateizmin temel felsefesini kavrayarak bu yolu seçmiş birisinin cesareti takdire şayandır. sen kalk hayatın boyunca iyi bir insan olmaya çabala, çalma, çırpma, insanlığa layık olmaya çalış ama bir kelime-i şehadet getirmediğin için cehennemde götüne kızgın demir sokulması ihtimalini göze al. öyle bir ihtimale inanmasan da.

oğlak burcu kadını

kendisi kimsenin kalbini kırmadan, sakin sakin , doğru olduğuna inandığı yolda yürümeye çalışır ve bunu yaparken de en dikkat ettiği şey dürüst olmaktır. böyle düşününce de karşısındaki de sanki bunları yapabilirmiş bigi bir yanılgıya kapılıp hangi sıfatta olursa olsun ondan da böyle davranmasını bekler. kazın ayağının öyle olmadığını her görüşünde bi kere daha kırılır, sonra transformers misali toparlanır, sıradaki kırığı yaşamaya gider. hep böyledir bu. güvenmekten ve güvendiği için kırılmaktan, sonra toparlanıp yeniden güvenmekten hiç çekinmez. bence şahanedir. ki, öyledir de.

hallowed be thy name

liseli sivilceli ergenlerin no leaf clover ve benzeri şarkılarla kıyaslamaya cüret ettiği dünyanın en iyi şarkısı. zaten en baba grup da linkin park'tı canım.

her sevgilim versin ama karım bakire olsun

aslında bunu diyen zatın demek istediği söz, 'karım benim yatakta beceriksiz olduğumu anlamasın.'dır.

mabel matiz

burnunda antrikot olduğunu düşündüğüm kişi.

michael sikkofield

2 ay önce şans eseri bir yazısını okudum. neden ortadoğu'nun yüzyıllardır yerinde saydığının ve bu gidişle yüzyıllarca daha yerine sayacağının bir kanıtına rastlamış oldum.

türkiye'de tarihi anlama çabası yok. tek yapabildiğimiz, kendimizi tatmin eden komplo teorileri üretmek. bu her şeyi çözdüğünü sanan komplo teorisyenleri de, aslında insanların gerçekle ilgisini kesmekten başka bir işe yaramıyorlar. senin benim gibi sıradan insanların ulaşamayacağı kapalı kapılar ardında işleyen öyle senaryolar üretiliyor ki, gerçek nedir, yalan nedir kimse sallamıyor.

noam chomsky'nin dediği gibi, komplo teorileri bir halkı pasifize etmenin en etkili yoludur. o kadar çok yalan yaratırsın ki, bir süre sonra halk hangisi gerçek umursamamaya başlar. muktedirler de o tozda, dumanda istediğini yapar. chomsky, amerika'nın bunu zaten bilinçli olarak yaptığının da altını çizmiştir.

sikkofield'de her bir boku çözdüğünü sanan işçi partisi tayfasıyla aynı epistemelojinin daha liberal bir versiyonuyla milleti aydınlattığını sanıyor. oysaki, tek yaptığı etrafı karartmak ve zaten binbir senaryo ortasında neye inanacağını bilmeyen halka, inanmayacağı, gerçeği çarpıtan bir senaryo daha sunmak.

özetle, siyasi fikirleri yalnızca az gelişmiş ülkelerde iş yapabilecek, vasat bir yazardır.

şahin sucuk reklamı

sanırım izlediğim en iğrenç ve en itici reklama sahiptir kendileri. sucuk, dede, sanat gibi birbirine sıkı sıkıya bağlı muhteşem bir üçlüyü bir araya getiren arkadaşımızın bu reklamı oluştururken ne düşündüğünü merak ediyorum. kötü bir anda olduğu kesin yoksa bu adamdan reklamcı falan olmaz.

gupse özay

itici bir kadın. kanal d'de sunduğu yarışma programındaki hareketleri, yapay gülüşleri, kötü esprileri, konuşamaması gerçekten iğrenç.

the unforgiven ii

unforgiven serisinin en iç acıtan ve üzücü şarkısıdır. esas adam birinci şarkıdaki güvensizliğini sürdürmekte fakat bu sefer kararsızlığını yenmek için çaba sarfediyor. ancak son bölümdeki 'i take this key and i bury it in you' sözleriyle yeniden reddedildiğini anlıyoruz. sondaki 'never free, never me' bölümündeki isyanı görmemek işten değil. bu nedenle şarkıya özetle kaybedenlerin şarkısı denilebilir.

dance with the balamb fish

nobuo uematsu'nun final fantasy 8 oyunu için yaptığı bir parçadır. 4 dakika 9 saniye uzunluğundadır. final fantasy ekibi başta nobuo uematsu'dan karakterlere özel parçalar hazırlanmasını istedi ancak uematsu karakterleri etkisiz bulduğu için bu teklifi reddederek bu tür bir parça hazırlamıştır.