bugün

entry'ler (8)

yazarlar 15 temmuz gecesi ne yapıyordu

Allah rahmet eylesin anam hasta yatağında yatıyordu ben ise onu teskin etmek ve sakinleştirmekle ilgileniyordum. Kendisi iki darbe görmüş olduğu için bir saatten sonra o beni sakinleştirmeye çalıştı. Gece 2 gibi oğul git bari su, çorba birşey al evde birşey yok dediydi. Evet o gece bakkala hücum edenlerden biri de bendim.

terazi burcu

Mensubu olduğum klan. Bu işler bana hep fasa fiso gelmiştir ama bu aralar ilgilendikçe, ulan bunlar beni nereden tanıyor diye sormadan edemiyorum.

Bu arkadaşlara eziyet çektirmek isteyen varsa, onları hep 2 seçenek arasında bıraksın yeter. Sonra alsın çekirdeği seyretsin.

diş fırçalarken dilide fırçalamak

Diş fırçalarken midesi bulandığı için fırçalamaktan imtina eden varsa benim gibi vazgeçmeyin günde 2 kere fırçalamaya zorlayın kendinizi tamamen alışkanlıkla alakalı. Artık dişinizle birlikte dilinizi de fırçalayabilirsiniz

etik

etik felsefenin bir alanı iken ahlak toplumsal bir olgudur. felsefe ile ilişkisi bağlamında etiğin bir bilme/bilgi araştırması olduğunu ve bireysel bir içerik taşıdığını, ahlakın ise kişilerarası olduğunu bu anlamda topluluklara özgü olduğu ve evrensellik içermediğini düşünebiliriz.

adil olma, erdemli olma vb. toplumsal pratiklere ilişkin davranış normlarına bağlılığı ahlâkın alanında düşünürüz ama adalet nedir? erdem nedir? sorularına yanıt arayan süreci etik alanında düşünürüz.

bu olgu bağlamı ile bilgi bağlamını ayırt ettiğimizde etik ve ahlakın nerede birlikte düşünülüp nerede farklılık gösterdiğini anlayabiliriz.

sezgi

ilhamın düşük şuur düzeyinde vuku bulmasına içine doğmak deriz; sezmek, hissetmek..

yunus emre

Albulbaki Gölpınarlı hoca Yunus Emre'nin tekke propagandacısı olduğunu bir şiirinden hareketle iddia etmiştir. O, rum illerine taptuk namını yaymak için gittiğini, oralarda kaldığını kendisi anlatır. ihtimal o ki Yunus'un bir çalgısının bile olduğunu söyler. Yani düşününce insan tuhaf oluyor gerçekten. Elinde bir sazla il il gezip tekke reklamı yapmak.. böyle söyleyince tuhaf oluyor ama muhtemel yaptığıda bu idi.

descartes

Düşünüyorum.. o halde varım. Ben düşünen bir şeyim. Bu önermeye en şiddetli itiraz kant tarafından yapılır çünkü insan düşünen bir "şey" değildir. Aslında kant'ın ciddiye aldığı kadar, spinoza hazretleri de dekart'ı eleştirir hemde görmezden gelerek. O etika kitabının bir yerinde "insan düşünür" der ve geçer, hiç üzerinde durmaya değer görmez.

platon

Babamız dediği parmenides'in felsefesi üzerine yaptığı özgün eleştiriler sayesinde tüm felsefe tarihini şekillendirmiş filozof.

aslında diyaloglarında ismini pek anmasa da Herakleitos düşüncesinden etkilendiği, felsefe tarihi ile ilgilenenler tarafından hemen anlaşılacaktır. Zira kendisinin yapmaya çalıştığı şey herakleitos ve parmenides düşüncelerini sentezleyerek ortaya yeni bir perspektif çıkarmaya çalışmaktır ve bunda başarılı olmuştur. Parmenides "düşünmek ve olmak bir'dir" dediği zaman ortaya şöyle bir sorun çıkmaktadır; eğer her düşünülen varlığa dair ise sofist filozoflar davrandıkları gibi davranmakla haklı olabilir ki platon'un kabul edemeyeceği nazar buradadır. Bunu sofist ve parmenides diyaloglarında tartışır ve parmenides'in doksa dediği alanı "hiç yok"tan, "hemen hemen var"a devşirir. Bu ona filozofya faaliyetinin doksa'ya dair olamayacağı ve noetik bir faaliyet ile (sofistlerin yapamadığı, doğal olarak filozofluktan dışlandıkları gerekçe budur) aletheia yani hakikat alanına bir sıçrama gerektirdiğini iddia eder. Meşhur Phaidon diyalogunda sokrates'in eğretilemesi ile anlatıldığı eros ve kanatları çıkan atlar meselesi işte tam olarak budur. Konuyu evirip çevirip psikanalize getirmek isterdim fakat fazla zahmetli olacak.

alfred north whitehead'in isabetli bir şekilde dediği gibi bütün batı felsefesi platon'a düşülmüş dipnotlardan ibarettir vecizesi abartılı değildir. Zira bütün filozoflar aslında platon'a laf yetiştirerek kendi felsefelerini inşaetmişlerdir.