bugün

üretim fazlası üretilen malların tüketilmesi gerektiğinden fazlasına işaret eder. klasik iktisatçılar ile sosyalist iktisatçılar sanırım bu kavramın var olması üstünde anlaşmışlardır fakat bir tanesi olayın bütünlüğünden parçalarını ele almaya çalışırken diğeri bütünü parçalar ve anlamsızlaştırı. her neyse, iktisat teorilerini bir yana bırakacak olursak daha iyi ederiz.

üretim fazlası emek fazlasının bir sonucudur. emek fazlasının yansıması olarak üretim artar. üretimin sürekliliğini sağlamak için sermaye sahibi üretimi körükler. üretimin körüklenmesi üretimin normalden fazlasına çıkar. bu ihtiyaç fazlası üretim fazlasıdır.

bir pazarda üretimin devamlılığı ile tüketimin devamlılığı orantılı( tam olarak değil) ve ilişkilidir. bu ilişkili olgular birbirlerini tetikler ve birbirlerine bağımlı şekilde gelişirler. kapitalist bir toplumun doğal yasası olarak üretim tüketimi arttırır. fakat bu orantılı olgu eğer birbirini dersteklemezse ve üetim fazlası piyasada kalırsa sermayderlar zarar ederler. yani üretim fazlası tüketim ile desteklenemediği durumlarda ekonomi krize girer. kapitalist bir toplumun sürekli bir krize girip çıkmasının ana kaynağıdır. fakat sermaye topluma hakim oldukça kendi refleksi olan tüketimi arttırır ve toplumsal bir uzlaşma sonucu genele yayar. bu ise kültürel hegemonya olarak çıkar.