bugün

einstein tarafından öne sürülen zamanın mutlak olmadığı fikri. diğer bir adı göreli zamandır.

önce mutlak zaman kavramını açıklayalım. mutlak zaman kavramı iki olay arasında geçen zamanın evrenin her yerinde her kim ölçerse ölçsün aynı olacağı kavramıdır. bu durumda zaman içinde gelişen olaylardan bağımsız ilerleyen bir kavram anlamına geliyor.

mutlak zaman fikrini yıkan kişi prof. albert einstein'dır. einstein 1905'de özel göreliliği, o sıralar büyük problem olan ışık hızının sabitliği sorununu çözmek için ileri sürdü. daha öncesinde ışığın sonsuz hızı olduğuna inanılırdı. bunu çürüten de danimarka'lı astronom ole chiristensen roemer olmuştur. roemer mesaisinin bir kısımını jüpiter ve uydularını gözlemlemeye ayırmıştı. gözlemlerinde dünya ve jüpiter arasındaki uzaklık, her iki gezegenin güneş etrafındaki yörüngelerindeki konumlarına bağlı olarak değişmekte olduğunu gördü. gözlemleri sırasında roemer, jüpiter'in uydu tutulmalarının biz jüpiter'e daha uzaktayken daha uzun sürdüğünü gözlemledi. bu süre farkının biz jüpiter'den daha uzaktayken ışığın bize ulaşabilmesi için daha uzun bir zaman almasına bağladı. bu durumda roemer ışığın sonsuz hızda olmadığını gördü. bununla da yetinmedi roemer ve jüpiter ile dünya arasında ki uzaklığın değişimini ele alarak ışığın hızını hatalı bir şekilde 225.000 km/s olarak hesapladı.

einstein, özel görelelik ile ilgili makalesini yayımladığında, ışık hızı hassas ölçümlerle 300.000 km/s olarak hesaplanmıştı ve ışığın sabit bir hızda ilerlediği kanıtlanmıştı. yalnız ışık hızının her ortamda, her yöne aynı hızda ilerlemesi bilim dünyasında beklenmedik bir durumdu. örneğin a aracı 50 km hızla yol alıyorken b aracı 120, c aracı 80 km hızla yol alıyordu. buna göre a aracından bakan biri b aracını c aracından 40 km daha hızlı görüyordu. aynı işlem ışığa uygulanamamaktaydı. dünya'nın hem kendi hemde güneş etrafında dönmesi, dönüşün aksi yönünde yapılan ölçümlerin , dönüşün aksi yönünde yapılan ölçümlerden farklı çıkması bekleniyordu. bu konuda en ünlü deney michelson-morley deneyi olup, değiştirilen hiçbir koşul altında ışık hızında en küçük bir değişmenin bile olmadığını ölçmüştür. deney sonuçları ışığın pesinden ne kadar hızlı gidersek gidelim, tuhaf bir şekilde bizden aynı oranda uzaklaştığını ortaya koydu. sanki dünya hareket etmiyorda yerinde duruyormuş gibi!

çözüm einstein'in zaman kavramını kökten değiştiren özel göreliliğinden geldi. eğer dünya hareket ederken dünyadaki saatler onun hareket hızına bağlı olarak daha yavaş işliyorsa , o zaman ışığın dünyaya göre hızının sabit hızla (300.000 km/s) eşit olması mümkün olabilirdi.

görecelik ilkesi, sadece gözlemcilerin saatlerinin yavaş işlediğini söylemez. ayrıca gözlemcilerinde bunu fark etmesi de beklenemez. bunun nedeni bir duygu yanılsaması ya da kantçı anlamda transandantal bir bilinç çarpıtması değildir. fakat eisntein'in özel göreliliğine göre, evrenin neresinde olursan ol tüm gözlemciler ışık hızını aynı ölçerler. özel görelilik tüm gözlemcilere göre mutlak objektifliğini hareket noktası olarak ele alır. gözlemci saatlerinin yavaşlaması, onlardan tamamen bağımsızdır ve anlayamazlar. bu zaman yavaşlaması veya hızlanması mekanik ve fiziksel saatlerinin tümünün aynı oranda hızlanması veya yavaşlamasıyla mümkün olur. böylece dünyadaki tüm olaylarda aynı oranda yavaşlamış olur. özel göreliliğe göre herkes için aynı sürece geçen bir zaman diliminden söz edilemez. mekana uzaya göre görecelidir.

özel görelilik zamanı uzayla ilişkilendirerek zamanı uzayın dördüncü boyutu kılmıştır. böylece olayların kendi içinde aktığı ancak onlardan etkilenmeyen bir zaman kavramını da yıkmıştır.

özel görelilik zaman felsefesi başta olmak üzere çok düşünce biçimini ve bilim dalını, çok düşünürü ve bilimciyi de etkiledi. hatta edebiyatı bile etkiledi.

özel görelilik mutlak zaman kavramını çürütmüş, belirsizliği ortaya çıkarmıştır.
(bkz: izafiyet teorisi)
Kuantumcuların(!) bilmediği olaydır. Tuttururlar bi e=m.c2 diye, öyle gider. Bundan da direkt "maddenin yokluğu"na girerler ve böylelikle tüm bilgilerini aktarmış olurlar insanlara.
gözlemciye göre hareket eden objenin boyu daha kısadır. (bkz: uzunluk büzülmesi)