bugün

gelmeyeceğini bile bile pencerede babanın yolunu beklemek.
büyümek...
babamın duymadığını öğrenmek.. ona duyduğum öfkeyi sildi ama suçluluk duygumu silemedi.
geceleyin yatınca evin salonuna hafiften bir ışık vuruyodu saatlerce bunun nerden geldiğini düşünüp duruyodum... daha sonra bunu anlatınca yaşlıca bi teyze sizin bu evin altında yatır olabilir onun ışığı vuruyodur dedi... çok heyecanladım biraz da korktum... ilk gören ben olduğum için benim mübarek bi kul olma ihtimalim vardı, havalara filan girdim... neyse...
bi zaman ben bunun bu şekilde olduğuna inandım ve olmayan şeyler kurdum kafamda... daha sonra bu ışığın komşuların geceleyin evin önünde yaktığı ışık olduğunu öğrendim... normal bi insan olduğum tokat gibi indi yüzüme...
anaokulundayken genç öğretmenimin evli olduğunu öğrenmek.. evet efenim buydu. benim 1 hafta kendisiyle konusmamama neden olmustur.
-cipsin içinden taso çıkmaması
-bi kutu sakız aldığınız halde koleksiyonu tamamlayıp, bisiklet kazanmak için gereken son futbolcu stickerinin çıkmaması.
-arkadaşlarla o kadar uğraşıp yaptığınız uçurtmanın 5 dk uçtuktan sonra elektrik tellerine takılması ve artık orada kalıcı bi dekor olması.
-3 arkadaş ortaklaşa aldığınız dikişli-kaliteli topun 10 dk oynadıktan sonra şambrelinin çıkması.

daha sayayım mı?*
misafirlikte, oyunun en heyecanlı yerinde aile fertlerinden birinin odaya gelip 'hadi gidiyoruz' demesi.ne fenaydı be sözlük!
rüyalarda hep uçmak... uyanıncaysa, insanın uçamadığını öğrenmek...

(bkz: boy atmak)
(bkz: diş perisi)
Yeni kardeşin doğmasına müteakip yazar kişisine "senin pabucun dama atıldı" denmesi ama dışarı çıkılıp bakıldığında damda pabucun olmaması.
dondurmanın yere düşmesi.
tarlaya gidememek. bütün aile tarlaya çalışmaya giderdi biz abimle evde kalırdık bizi götürün diye defalarca ağladığımı hatırlarım. artık nasıl bir tarla hayalim vardıysa..
hayatımda ilk kez 5 yaşımdayken gördüğüm dedemin ölümü. hatırladığım tek şey beni sırtına alıp oyun oynadığımızdı.
bahçede yangın çıkarıp üzerine gazete örterek söndürmeye çalışmak. akabinde şahadet parmağı havada babanneye kosarak yardım istemek. *
okulda çok açıkıyorsun,eve gelirken yolda hayal ediyorsun annem şu yemeği yapmıştır,bunu yapmıştır diye eve bir geliyorsun bakıyorsun ki hepsi hayalden öte gitmiyor.
hafta sonları toplanıp gezmeye giden kuzenlerimin beni götürmemeleri .
anneannemin evinde pencereden gidişlerini izler ,yanlarında olduğumu ,onlarla gezdiğimi hayal ederdim, yine dönüşlerini pencerede kapıda-bekler, akşam döndüklerinde yüzlerindeki güzel geçmiş bir günün mutluluğunu izlerdim. hala hatırladıkça içim acır sözlük ....kendileri gezip eğleniyor beni anneanneme arkadaş olayım , ona bakayım diye evde bırakıyorlardı ...
aldığım şıpsevdi markalı sakızın içindeki resimli kağıt parçasının sakıza yapışıp yırtılması. koleksiyonunu yapardım o karikatürlerin. elimde bulunmayan nadide bir parçanın sakızı açarken yırtılmış olması, beni çok derinden etkilerdi.**
kışın sabahları acaba kar yağdımı merakıyla erkenden uyanırdım.sabahın 5 inde 6 sında sıcak yataktan kalkar pencerenin önüne yaklaşırdım perdeyi kaldırmadan önce dua eder umutla mehmet ali erbil'in kutuyu yavaşca açması gibi perdeyi yavaşca kaldırırdım. sonunda kar yağmadığını görünce dünyam başıma yıkılırdı.üzüntüden daha da uyuyamazdım.(hadi bu balanın mutlu anınıda anlatayım da içimize dert olmasın) ama kar yağmışsa o an benden mutlusu yoktu. hemen üstümü sıkıca giyer ev halkı mışıl mışıl uyurken gizlice evin terasına çıkardım. hele ki kar yağmış ve halada lapa lapa kar yağıyorsa tıpkı andy dufrense'nin hapishaneden kaçtıktan hemen sonraki hareketi gibi kollarımı açar havaya bakarak ağlardım.
(bkz: sevdiğim kız bana abi deyince)
özay teyzelere gitmemek. annemin ahbabı özay teyze vardı. annem bir gün "yarın özay'lara gidicez." demişti. çok sevinmiştim. ertesi gün de, gidemeyeceğimizi söylemişti. o evde yaşıtım bir çocuk falan da yoktu. gitmeyeceğimize niye o kadar üzüldüm bilmiyorum. ne yapacaksam artık özay'larda.
ortaokul yıllarımda, büyümenin ve aydan şener i kollarıma alıp, gözlerinin içine bakarak, seni seviyorum diyebilmenin hayalini kurdum.
lise yıllarımda zamanın benim için olduğu kadar aydan hanım içinde hızlı aktığını farkettim ve daha hızlı olmam gerektiğini idrak ettim.
üniversite yıllarımda ne yaparsam yapıyım, aydan hanım için yeterince hızlı hareket edemeyeceğimi en gerçek tarafından kavradım.
çok büyük hayal kırıklığım olmasına rağmen, aydan hanım ın gözlerinin içine bakma şansına sahip olabilmeme rağmen, seni seviyorum diyememenin yetişkinlik hayal kırıklığı yanında, çocukluk hayal kırıklıklarım çok küçük kalır.
her şeye sahipken hiçbir şeye sahip olamadığını hissetmek.
bayramlık alınmaması.
çocukken bir bilgisayarım olsun çok isterdim.defalarca rüyalarımda gördüm bilgisayarım olduğunu.lakin rüya bitip gerçekle yüzleştiğim an,benim için en büyük hayal kırıklığıydı.
- ama baba 9 yaşına gel sana tavla öğretcem demiştin???
+ kızım, tavlayı öğrenipte napcam, kahveye mi gitcen.
- evde senle oynicaktın ben. (ağladım ağlıcam)
+ boş ver kızım gel biz senle tetris, atari falan oynayalım.

(bkz: babayla tetris yarışı)