bugün

ne yazık ki yetişkinken daha ala versiyonlarını gerçekleştiririz. çocuk düşlerini terketmek başta gelir.
-yaş 6. kendisini oyuna almayan arkadaşlarını, mahalle karakoluna gidip şikayet etmekle tehdit edip karakola doğru öfkeli ve kararlı minik adımlarla arasıra da arkaya dönüp bakarak yürümek.
-evde beslenen civcivleri yıkayıp paklamaya çalışmak.
aileyle aynı odada otururken köşeye doğru dönüp kendi kendine nah yapmak, ve babaya yakalanmak.
oyun arkadaşı komşu çocuğuna bi sebeple sinirlenip babasının arabasını boydan boya çizmek, pek tabii akabinde anneden sağlam bi dayak yemek. * *
kürdanların ucunu yakıp,perdeleri delmek.
ağaçdan ağaca asılmış çamaşır ipinden kartonla kaymaya çalışmak.çocuk kafası işte,sen yırtamıyorsun diye yırtılmaz sanıyorsun...
ablamın benden sıkılınca "hadi git bir mutfağa bak bakalım ben ordamıymışım." demesi ve benim gidip bakmam.
facebookta fake hesap açmak ve ilgi duyulan kişiyi eklemek ardından konuşmak ve sonradan senin gerçek hesabına senin olduğunu anlamadım mı sandın ;)) gibisinden mesaj atması.
yastığın altına diş koyup, diş perisini beklemek.
diş perisi gelmeyince sinirlenip, dişi çatıya fırlatmak.
tam tatil için yola çıkılacağı günde kişinin özel eşyalarını saklamak.
bes yasindayken anne ile semt pazarina gidilir. kucuk bir merakli tip oldugumdan etrafta gorecek cok fazla sey vardir benim icin ve pazar tum renkleri ile bulunmaz bir nimettir; fakat bir sorun vardir: alisverisin sadece "alis" kismini bilip para verildiginden habersizimdir. sorarim size bir cocuk pazardan ne alabilir kendine? bahsettigim yillar seksenlerin sonlari ve o zaman pazarlarda sekerleme ve gofret tezgahlari var ya da oyuncak. evet normal olarak pazardan kendime en uygun bir sey almam beklenir ama almam. eve gelinir. annem o yillarda cok moda olan kalin keten tarzi bir kumastan yapilan kirmizi ekoseli pazar cantasini bosaltmaktadir. cantanin icerisinden civit cikar. hala bu yasta civitin nasil kullanildigini bilmem ama saks mavisi bir toz, elli gram ya da yuz gramlik seffaf baharatci posetlerinde satiliyor ve camasir beyazlatmaya yariyormus.(mavi bir maddenin camasiri nasil beyazlattigi hakkinda hic bir fikrim yok) hatta o zamanlar yapiskanli posetler olmadigindan mutevellit, tel zimpa ile posetin ağzı tutturulurdu. annem ile gecen diyalogu annemin agzindan aktariyorum:

- çocuğum bu ne? bunu sen mi koydun?
- evet ne güzel renk değil mi anneciğim? (sırıtarak)
- evet rengi çok güzel de, sen bunu aldıktan sonra parasını verdin mi?
- para? (??*!%&), param yok ki. sakız aldım ya sabah.
- kızım, para ile sadece bakkaldan bir şey alınmaz. aldığın her şey için para vermen gerekir.
- ...
-sen şimdi ne oldun çocuğum?
- neeeeyyy? (ağlamak üzere dudaklar dışarı bükülür.)
- hırsız!
- üüüüühhüü üüühhü ben hırsız değilim! (hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlanır. allah bilir kelimenin anlamını bile tam bilmiyorumdur.)
- hemen gidip parasını verelim satan adama tamam mı?
- piki.

velhasıl pazara gidilir, satıcı uzaktan parmakla anneye gösterilir, anne gidip durumu açıklar, elime tutturduğu parayı, satıcının avcunun içine koymamı ister. özür diletir. o günden sonra, kimsenin hiç bir eşyasını izinsiz kullanmak, kitabını okumak dahil, kendine ait olmayana dokunulmaz. yıllar sonra bu anı anne tarafından hatırlatılır, gözler dolu dolu olur, çocuğu yaşken eğitmeyi bilen anneye şükran duyulur. değişmeyen tek bir şey vardır: saks mavisi hala en çok sevilen renktir aradan geçen 25 yıl ardından...
karıncaları öldürüp bi de üstüne mezar yapmak... üstelik de toplu değil, tek tek gömmek...
plastik elektrik borularını keserek yoldan geçenlere kağıt ile yapılan fişeklerden atmak.
sabahın 5'inde kalkıp tsubasa adlı çizgi filmi izlemek, ama pişman değilim.
burnuna leblebi sokmak... yazın çekirge yakalayıp bacaklarını ayırıp suya atmak... ağaca çıkıp tarzancılık oynamak... kız ise anneye erkek ise babaya benzemek için çaba göstermek... varsa abla ve abiyi gizlice takip etmeye çalışmak... çizgi film izlerken kahramanları paylaşmak: ben mor ninjayım, sen turuncu ninja...
kendi saçımı kesmek.
hocam biz maymunun neresinden çıkmışız diyen ilkokul öğrencisi görmüştüm.
evin içinde top oynama gayreti gösterirken ayağı top yerine duvarın sivri yerine vurmak suretiyle duvardan bir parça kopartmak. evet, bunu yaşadım ve çok acı çektim. belki bu yüzden türk sanat müziği'ne ilgim var. kim bilir.
saçlarımı annem hep kısa kestirirdi ve kakül bıraktırırdı. ablamın saçları düz kesim ve kakülsüzdü. bende kakül sevmeyen biri olarak; o kısmı tamamen kesersem ablamınki gibi benimde kakülüm olmayacağını planlayarak bu düşünceyi gerçekleştirdim. aylarca saç bandıyla gezmek zorunda kalmıştım.
Bır keresinde dayimlarda kalırken kuzenimle birlikte banyo yapmıştık aYni Kuvetin icinde.ben 2. Sınıfa gidiyordum o da 1. SiniFa.kuvet içerisinde gecen konuSmalar şöyleydi:
Kuzenim:cocuk nasıl yapılıyor biliyo musun?ben öğrendim.
Ben:Oha kim söyledi?nasıl yapiliyomus?
K:popo popoya degince cocuk oluyormuş.
B:..!??

Ben buna inanmistim ve Popolarimizi birbirine degdirmemek için Cok çabalamıştık.bır de isin ilginç yani ikimiz de hemCinsiz.popo popoya değse bile nasıl olsun cocuk.
kağıt 10 bin liranin arkasındaki Selimiye Cami' ne bakan heybetli mimar sinan fotosu ALLAH sanmak,harcamaya kıyamamak
abiden yanlış bilgi alarak radyodan sökülmüş yaklaşık 1.8v dc gerilim ile çalışan ledi 220v ac prize sokmak. akabinde tüm binanın sigortalarını attırmak.
kağıt parayı ufak parçalara bölerek daha çok paramızın olduğunu sanmak.
almasına izin verildği halde, arka bahçeye ağaçlardan meyve koparıp gizlice yemeye çalışma bunlardan biri sayılabilir. görüldüğünüzde ise kaçmalısınızdır, ki aslında ağaç sahibi size sadece gülmektedir.
yağmur yağdığı zaman allah işiyor, kar yağdığı zaman ise allah büyük tuvaletini yapıyor sanıp her yağmur ve kara maruz kaldığımda ağlayıp banyo yapmak istemem...
bir gün haftasonu top oynamaya imam hatip lisesinin sahasına gitmiştik. biraz basket oynadıktan sonra herkes dinlenirken elimde top oraya buraya sektiriyordum. sonra sıkıldım kantinin kapısıyla paslaşmaya başladım. bir süre sonra kapı açıldı. tabi baya küçüğüz içeri girdik. içerde yok yok ama bir yandan da korkuyoruz. özellikle lise imam hatip olunca bunlar bize beddua eder şimdi dokunmayalım içgüdüsüyle birkaç kutu çikolata alıp kaçıyoruz. salaklık kısmına gelince ise ordan bir şeyler almamız değil sadece birkaç kutu çikolata almamız. gayet azla yetinebilen çocuklarmışız.