bugün

genellikle toplumda insanlarin dusundukleri ve inandiklari seyleri söylediği olgudur.
aşşalama sözcüğü olarakta kullanılır (bkz: bak şu adamdaki zihniyete)
hayata karşı alınan tutum, çevre, aile, eğitim, fikir akımlarının oluşturduğu hayata bakış açısı.
model , tip vb.leri gibi başlık açmada kullanılan yardımcı kelime.
(bkz: olmazsa olmaz)
şu sıralar sol frame'in kralı olan kelime..
bu aralar başlık açarken en fazla kullanılan kelime.genelleme ve tespit yapmanın olmazsa olmazlarından.
(ara: zihniyet) *
sözlüklerde her zaman aşağılamak için kullanılabilen kelime.
Bir toplum ya da topluluktaki bireylerde görüş ve inanış etmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi.
bozuk olması yada olmaması durumunda kişiyi zavallı duruma düşüren olgu.
doğrusu Zihniyyet olan yanlış yazılmış kelime.
Düşünce. Düşünce yolu. Anlayış. Kafa. anlamına gelir.
genelde "......diyen zihniyet" tarzında yer alır sol çevredeki başlıkların arasında. ama zihniyet demez, zihniyet dedirtir. *
düşünce tarzı,anlayış gibi bi anlamı vardır basit şekilde, ama günümüzde olumsuz bir kelimeymiş gibi kullanılmaya başlanmıştır.
(bkz: bana göre süt onlara göre çikolata)
model ve tipten daha olumsuz yargıları kişileştirmek için bu kelimeyi seçen yazarlar ve başlıkları hayatta tutan moderatörler bu kelimenin anlamını bilmiyor. sakalı öpen, 'sen mi geldin' diyen zihniyet olmaz. zihniyet soyut bir şey, bir düşünceme, bir kanıksama durumu.

entrynin sonunda azıcık zihniyet dilemeden olmaz. punch line'imiz da bu olsun.
temel olarak anlayış sözcüğünün arapçasıdır.

sözlük başlıklarında ise eleştiri silahı olarak kullanılır.

misal "kadına değer veren zihniyet" ifadesi yobaz harici sözlükçüler için tuhaf gelse de anlatım açısından düzgün bir ifadedir.
birilerini, düşünceleri yüzünden aşağılarken kullanılan söz. örneğin; fettullahçı zihniyeti, ulusalcı zihniyeti, bu uzar gider böyle. küfür gibidir kısacası.
Taraf yazarı Uluengin: Her halükârda Fazıl Say sen tası tarağı hemencecik topla ve yüce bir 'vatansever' (!) olarak, senin kıymetini bilmeyen 'hıyanet-i vataniye' insanlarının barındığı bu ülkeyi terket!
T24
Taraf gazetesi yazarı Hadi Uluengin, Fazıl Sayın'ın 'Arabesk dinleyen vatan hainidir' sözlerini sert bir dille eleştirdi. Uluengin bugünkü köşesinde Say için, "Madem kendi ülkenin insanlarını böylesine hakir görüyorsun ve madem yalnız kendi icra ettiğin tınıları “vatanperver” (!) addediyorsun, o hâlde piyanonu sırtına yüklen, partisyonlarını koltuğuna sıkıştır ve paşa gönlün hangi diyara meylediyorsa derhal oraya git" dedi.

Hadi Uluengin'in Taraf'ta "Arabesk Fazıl Say" başlığıyla yayımlanan (21 Kasım 2012) yazısı şöyle:

ÇiZMEYi aşmak deyimi Fazıl Say için artık çok hafif kalıyor.

Çünkü “ulusalcı” piyanist küstahlık ve pervasızlıkta kuşandığı palaskayı bile aştı.

Kim ki “arabesk” dinleyen insanlara “vatan haini” diye iftira atmaya yelteniyor, değil klavyeye tuşe yapmak isterse ağzıyla kuş tutsun, ona haddini bildirmek farz olmuştur.



Dolayısıyla Fazıl Say, sen git!


EVET, çek ve git!

Madem kendi ülkenin insanlarını böylesine hakir görüyorsun ve madem yalnız kendi icra ettiğin tınıları “vatanperver” (!) addediyorsun, o hâlde piyanonu sırtına yüklen, partisyonlarını koltuğuna sıkıştır ve paşa gönlün hangi diyara meylediyorsa derhal oraya git!

ikide bir Japonya lâfı geveliyorsun, eh bari Asya adalarına kapağı at! Fakat dikkat!

Zira orada da aşağı yukarı bizim “arabesk”e tekabül eden ve kâh halk şarkılarını “avamlaştıran” (!) “enka”, kâh da notaları “manga” çizgi romanlarla bütünleştiren “J-Core” cinsi müzik tarzları revaçtadır.

Ahalinin ezici çoğunluğu Seiji Ozawa’nın Edouard Lalo’dan yönettiği “Keman ve Orkestra için Fa Majör Konçerto”yu falan değil yukarıdaki popüler türleri dinler.

Dolayısıyla, sakın “onlar da vatan haini” diye yine boyundan büyük kelâm buyurma!

Şogunların da serinde militarizm var, huyları suları belli olmaz.

Alimallah gözünün yaşına ve solfejinin portesine bakmadan derhal postalayıverirler.

Her halükârda Fazıl Say sen tası tarağı hemencecik topla ve yüce bir “vatansever” (!) olarak, senin kıymetini bilmeyen “hıyanet-i vataniye” insanlarının barındığı bu ülkeyi terket!

ASLINA bakarsanız küstah piyanistin hezeyanlarından memnuniyet de duyabiliriz.

Çünkü Say muazzam kibirliliği ve dehşet cüretkârlığıyla pot üstüne pot kırıyor ve çam üstüne çam deviriyor ama aynı zamanda da farkına varmadan özgürlükçülüğe hizmet ediyor.

Her ağzını açışta ve her nefret kusuşta temsilcisi ve sözcüsü olduğu “ulusalcı” ideolojinin sefaletini geniş kitleler nezdinde daha belirgin, daha net ve daha sarih kılıyor.

Diğerlerinin düşünüp de söylemeye cesaret edemediği şeyleri züccaciye dükkânına girmiş fil patavatsızlığıyla ortaya atınca o “ulusalcılık”ın hem ne denli totaliter bir zihniyetle donanmış, hem de nasıl bir çirkef iftiracılıkla bütünleşmiş olduğu gerçeği tam göz çıkartıyor.

TOTALiTER, zira yine klasik Batı müziği icracılarından Hikmet Şimşek 28 Şubat generallerine yaslanarak “devrim vidası sıkmak gerekiyor” diye efelenmiyor muydu?

Nevit Kodallı alaturka tınıları “meyhane notaları” diye aşağılamıyor muydu?

işte üstatlarının izini süren Say da arabesk dinleyenlere “vatan haini” demekle hem “ulusalcı” ideolojideki sürekliliği, hem zihniyetteki ceberutluğu tekrar gözler önüne seriyor.

Üstelik daima ve daima o “vatan haini” iftirasının arkasına saklanan ve yine daima ve daima “çamur at, izi kalsın” taktiğine başvuran aynı “ulusalcılar”ın “hıyanet”ten (!) neyi anladığını ortaya koymuş oluyor ki, sözcükler ve sıfatları artık işportadan toplamak gerekiyor.

EVET Fazıl Say, en iyisi sen bu diyardan git! Vatanı “vatan hainleri”ne bırak!

Ne bileyim ben, Japonya’da Mozart, ABD’de Bernstein, Rusya’da Stravinski çal!

Ben sana Batı musikisini mükemmele yakın biçimde icra edemezsin demiyorum ki!

Ben sana aynı müziğin neşvünevasındaki Batı düşüncesini hazmedememişsin diyorum.

Dolayısıyla Fazıl Say, “bis”ten önce piyano kapağının cilâsına yansıyan suretine bak!

Yukarıdaki hazımsızlıktan ötürüdür ki o suretin o satha ve bütün mecazi anlamlarıyla, gerçek “arabesk”in ta kendisi olarak düşüyor!
fikir ve fütuvvat anlamına gelmektedir. kullanılışı değişmektedir.
bizi okullardan daha yüksek standartlı bir hayat için mezun olmaya, sonrasında iyi bir eş, ev ve araba için koşturmaya programlayan, çevremiz ve akrabamız destekli ve bu halde olanı kapitalizmin kölesi olmuş canavar.
Ülkemize çeki düzen vermek istiyorsak öncelikli olarak değiştirmemiz gerekendir.

Buna da önce kendimizden başlamalıyız elbette.
bunun dışındaki sözler basit birer söylemden öteye gitmeyecektir.