bugün

titizlikte sütçü imam'da lisans, boğaziçi'nde yüksek lisans ve harvard'da doktora yapmış insandır.

dün bizim ofiste (bence dükkan, ama ofis deyince daha havalı oluyor) öğle yemeği zamanıydı. yaklaşık olarak 7,239375 m² olan mutfağımızda karnımızı doyurma çabası içindeydik. patron, muhasebeci, ben ve mutfaktan sorumlu şef ablamız.

bizim şirkette kaşığı çorbadan başka bir yemeğe değdirene kırk falaka cezası var. bu yüzden çorbadan sonra kaşıklar toplanır. tam çatalımı almış pilava girişirken patronun abuk bir soru sorması ile çatal, titreyen elimden kendini aşağı doğru bıraktı. önce masaya ardından da büyük bir gürültüyle 12x12 karo seramiğin üzerine düştü, birkaç kez sekti. patronun sorusunu cevaplarken, şef ablamız işe koyuldu.
hemen tabağın yanına yeni bir çatal koydu. ardından über kurşun geçirmez latex eldivenlerini giyip yerdeki çatalı bir kedi pisliği misali aldı ve çöpe attı. "neden attın şef abla?" diye sordum ama abla "boşver sen yemeğine bak" der gibi el hareketi yaptı. ne muhasebecide ne de patronda bu olaya karşı herhangi bir tepki yoktu. şef abla daha sonra eldiveni de attı ve elini ozonla yıkadı.

ofisin kuralları biraz katıymış. bir gün kayıp düşersem ofiste beni de çöpe atabilirler. güvenemiyorum. yere sağlam basmayı öğrenmem lazım.