bugün

devlet dairelerinin soğukluğu, umursamazlığı ve kendine münhasır o kaosu düşünüldüğünde akıl sağlığınızı kaybetmemek için oluşturulacak tavsiyeler bütünüdür. bu yerlerde hayatta kalabilmek için çelik gibi bir irade gerekmektedir. başınız sıkıştığında çağırabileceğiniz bir cininizin olması ise, bir pet şişesi misali sizi yüzlerce kişinin önüne fırlatacaktır. ayrıca, bir işinizi yaptırırken hiçbir şekilde göze batacak haraketlerde bulunulmaması gerektiği gibi, silik ve ezik bir şekilde görünülmemeye de dikkat edilmelidir.

devlet dairesine ilk kez gidiyorsanız, her şeyden önce burasının dış dünyayla bağlantısı olmayan, kendi kuralları ile yükselip bükülürken, insanı çıldırtmak için bütün kozlarını oynayan deliler lunaparkı olduğunu bilmeniz gerekir. araya torpil sokmadığınız müddetçe hiçbir zaman işinizin öyle ilk günden kolay kolay halledilmeyeceğini bilmelisiniz.

olasılıkla, kimsenin sizi dinlemediğini, oradan oraya göndererek sizinle oyun oynadıklarını hissedeceksiniz ki,

bireyin çöküşüne hoşgeldiniz!

ayrıca (bkz: tutunamayanlar)
pembe yarım kapak karton dosyalar vücut suyunuzu emip sizi orada yere serebilir.
her defasında bi üst kata çıkmaya hazırlıklı olun.
en başı için; (bkz: kpss)
birinci kural; bu gün gitme.
bir faydası da vardır elbet, yaşadığınız zorluk ve depresif ruh hali sizi türk küfür literatürüne yeni küfürler ekleyecek yaratıcılık seviyesine getirir. hiç olmadı, kendinize inanamaz ama önce ana avrat, sonra allah kitap düz gidersiniz.

edit: hiç başlamasan en güzeli.
siyasette amca dayı tanıdığı varsa kısa zamanda yükselecek kişidir.
yoksa şimdilik biraz dindar takılması yeterlidir.
bugün git yarın gel.
devlet dairesi öyle bir yerdir ki siz ne kadar çalışkan olursanız olun, ne kadar hizmet aşkıyla yanarsanız yanın, başınızdaki tarikatçı adamın vizyonu/görgüsü/amaçları/korkuları ile sınırlısınızdır. hayallerinizi falan diye büyük büyük konuşmayacağım ama kesinlikle işinize olan sevginizi gömersiniz o sıkışıklığın içersine. saat 1730 olsun ve evime gideyim dersiniz.

sanırlar ki devlet dairelerinde sadece vatandaşlara eziyet edilir. hayır efendim, devlet en çok kendi çalışanına eziyet eder çünkü devlet diye kutsallaştırdığımız yapının ışığı arkasında görünmeyen insanlar vardır. onun ışığı sayesinde elde ettikleri gücü, kendi ve çevrelerinin çıkarları için kullanırlarken, en çok devletin çalışmaya hevesli elemanlarını ezer geçerler. en çok onları üzerler.

neyse sözlük ben çok doluyum bugün.
birinci ve en onemli kural cayciyi taniyorsaniz ise caycinin torpilini devreye sokarak baslayin. ama cayciyi tanimiyorsaniz, dolayisiyla boylesine buyuk ve etkili bir guce sahip degilseniz hiyerarsiyi tersten takip edin.

mesela diyelim ki teias ta isiniz var, bu durumda ilgili dairedeki en alt bir memurdan baslamak yerine sirayla sanayi bakani, teias genel muduru, genel mudur yardimcilari, daire baskanlari, grup amirlikleri, grup sefleri,... sirasini takip edin. bu silsile icinde muhakkak bir musluman evladi cikip isinizin takibini sizden alip ilgili bir memuru bu is icin gorevlendirecek ve siz o mudur veya baskanin odasinda cay icerken isleriniz hallolmus olarak onunuze gelecektir.

tersten baslarsaniz bu, "artik yasamak istemiyorum" demenin baska bir versiyonudur ve sizi kisir donguye mahkum eder. ugradiginiz her makamda muhakkak burokrasiyi kotuleyin, muhatabanizin ne kadar iyi bir memur ve istisna bir insan olduguna vurgu yapin, hemsehri cikmaya calisin.

diyelim ki bunlari harfiyyen uyguladiniz ama isiniz hala hallolmadiysa, "demek ki elektrik faturasi buraya yatirilmiyormus" deyip bir de devlet su islerine ugrayin...