bugün

Wilson adinda birinin bir çivi fabrikası vardır ve reklama ihtiyacı vardır. Pazarlamacı arkadaşı ile konuşurken arkadaşı "Wilson Çivileri" diye bir reklam ayarlayabileceğini ifade eder. "Bana bir hafta ver." der arkadaşı, "sana bir kasetle döneceğim." Bir hafta sonra pazarlama uzmanı Wilson'u görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Romalı bir asker isa'yı çarmıha çivilemekle meşgul; yüzünü kameraya çevirir ve "Wilson çivileri kullanın, onlar her şeyi taşır" der. Wilson çılgına döner ve bağırır, "senin problemin ne? Bunu asla TV'de göstermezler, sana ikinci bir şans veriyorum, ama kesinlikle Romalı'ların isa'yı çarmıha germesi gibi şeyler istemiyorum." ikinci hafta pazarlamacı elinde başka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Bu sefer kamera Roma'nın dışından merkeze doğru yakınlaşır ve çarmıha asilmis isa'nın önünde durur. Romalı bir asker yukarı bakar ve "Wilson çivileri, her şeyi taşır" der. Wilson kendini tutar bu sefer, "sen beni anlamıyorsun, çarmıhta bir isa istemiyorum. Sana son bir şans veriyorum, bir hafta içinde yayınlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum." Bir hafta daha geçer. Wilson sabırsızlıkla beklemektedir. Pazarlama uzmanı yeni kasetiyle gelir. Saçları uzamış bir adam nefes nefese koşmaktadır. Bir düzine Romalı asker de peşinden kovalamaktadır. Tepenin başına gelirler ve askerlerden biri kameralardan birine döner: "Keşke Wilson çivileri kullansaydık."

:))
Pek saf olan genç kiz yanliz olarak tren ile yolculuk yaparken , oturdugu koltugun karsisina , bitirim ve uyanik bir genç oturur.

Selam faslindan sonra ;
--"Dikkat ettimde sayin bayan , otururken sürekli ayak ayak üstüne atip ellerinide dizlerinde tutuyorsun. Bir sebebimi var acaba..." der..

Genç kiz,
--"Benim bacaklarimin arasinda bir kesik var. Ayaklarimi açarsam belki bu yirtilip , canim aciyabilir deyince..."
--"Neden üzülüyorsun bende ignesi var. gel hemen dikelim de iyilessin" der ve hemen o tren odasinda kizin isini bitirir.

Fakat bir ,iki derken kizin çok hosuna gider.
--"Hadi bir daha dik"
--"Hadi bir daha dik"

Delikanli kan ter içinde , artik yorgunluktan bitap halde,
--"Ip bitti artik dikemem!" deyince,

kiz gözlerini yumurtalara dikip,
--"Vallahi inanmam , bak orada iki yumak daha ip var.."

http://www.fikra.gen.tr/i...;catid=6&fikra_no=310
Evli olan adamin baldizi yatiliya misafir gelmis. aksam hos sohbet derken adam ve karisi yatmis. gece adam karisini sikerken baldizi tuvalete kalkar ve
kapidan bunlarin sesini duyup kapidan bunlari izler.

kiz okadar azarki buzdolabindan bir salatalik alir ve onunla kendini tatmin etmeye başlar. tuvalete giden enistesi baldizini görür ve sesini cikarmadan
yatar.

sabah kiz ve ablasi erken kalkarlar ve kahvalti hazirlarlar. domates salata peynir zeytin gibi. adam mutfaga gelince karisini öpüp günaydin karicigim der
baldizini öpüp günaydin baldiz der.
sofrada salatayi görünce sanada günaydin bacanak der.

http://www.fikra.gen.tr/i...p;catid=6&fikra_no=92
kredi almak için bankaya gelen adama, görevli,
-gözünün fotoğrafını çektir de gel, der. adam gider çektirir gözünün fotoğraflarını, adam inceler inceler ve ardından,
-git bi de götünün fotoğrafını çektir de gel, der. adam götünün resmini de çektirip geldikten sonra 15 gün sonra tekrar gel derler.
15 gün sonra gelen adama görevli:
-sana kredi veremeyeceğiz, der. sebebini soran adama:
-sende kredi alacak göz var ama krediyi ödeyecek göt yok der.
birgün trt muhabirleri doğu nun bir köyünde 104 yaşına kadar yaşayabilmiş mehmet amcaya sağlığının nedenlerini sormak için röportaja başlarlar.muhabir mehmet amcaya iyi hatıralarından anlatmasını ister.mehmet amca başlar.
-bir gün muhtarı eşeği kayboldu.tüm köy eşeği aramaya dağa gittik.uzun aramalardan sonra eşeği bulduk.eşeği bulunca o kadar çok sevindik ki hepimiz eşeği ziktik.bunun üzerine muhabir başka bir hikaye istemiş.mehmet amca devam etmiş.
-bir gün muhtarı karısı kayboldu.tüm köy karıyı aramaya dağa gittik.uzun aramalardan sonra karıyı bulduk.karıyı bulunca o kadar çok sevindik ki hepimiz muhtarın karısını ziktik demiş.bunun üzerine muhabir bunların yayınlanamayacağını söyleyerek mehmet amca dan kötü bir anısını anlatmasını istemiş.mehmet amca başlamış.
-bir gün ben dağa gittim.kayboldum...
bir uçakta yine ingiliz,fransız,alman ve temel varmış;
hostes bunlara demişki:yine mi siz ulan!
Temel bir gün Avrupa'ya gider. Temel'in kötü bir alışkanlığı da vardır, sürekli içki içer. Bir gün bir ...bara girip barmenden üç bira ister ve hepsini içer.... Üç-beş defa daha böyle yapınca barmen merak eder ve sorar;
- "Niye hep üç tane bira içiyorsunuz...?
Temel cevap verir ;
--"Ben, Dursun ve Hamdi, bizler üçüzüz. Hepimiz dünyanın farklıyerlerindeyiz. Bara girdiğimizde birbirimizin yerine de biraiçeriz, öteki iki birayı o yüzden içiyorum" der.
Yine günlerden bir gün Temel bara gelir ve iki bira ister, barmen verir.Temel biraları içtikten sonra tam kalkarken barmen sorar ;
--"Allah rahmet eylesin efendim, kardeşinizin biri öldü heralde?" deyince Temel cevap verir ;
--"Hayir ben içkiyi biraktim da.
BIR KÖYDE ATESLI BIR HASTA VARDIR, KASABAYA DOKTORA GETIRIR HASTAYI KÖYLÜLER. KOCA DEVLETIN KOCA DOKTORUNA. DOKTOR HASTAYA FITIL VERIR VE KÖYE DÖNDÜKLERI GIBI HASTAYA FITILI ANÜSTEN VERMELERINI SÖYLER KÖYLÜLERE. KÖYLÜLER TABI 'TAMAM DOHTOR BEY' DIYIP KÖYE GIDERLER. KÖYDEKI HERKESE SORARLAR, EN BILGELERE BILE, AMA KIMSE ANÜS NE DEMEKTIR BILEMEZ. BU NEDENLE BIR TÜRLÜ ILACI DA VEREMEZLER HASTAYA. HASTANIN DURUMU DA GITGIDE KÖTÜLESMEKTEDIR. BUNUN ÜZERINE KÖYLÜ, DOKTORA, KOCA DEVLETIN KOCA DOKTORUNA TELEFON ETMEYE KARAR VERIR AMA KIMSE BUNA YANASMAZ. NE CÜRET DI MI DOKTORU ARAYACAK BI KÖYLÜ. NEYSE DURUMUN VAHAMETI ÜZERINE MUHTAR ARAMAYI KABUL EDER. BÜTÜN KÖYLÜ TOPLANIR SANTRALE, MUHTAR ARAR, "BIZ NE YAPACAAMIZI BILEMEDIK DOHTOR BEY" FALAN DER iSTE.KARSIDAN DOKTOR BISILER SÖYLER. MUHTAR DÖNER ARKASINA: "MAKATTAN VERIN DEDI DOHTOR" DER. YINE TÜM KÖYE SORARLAR, KOMSU KÖYLERE BIRILERINI YOLLAYIP SORDURURLAR FELAN, AMA MAKAT NE BILEN YOKTUR YINE. HASTA ISE GITTI GIDECEK, ATESLER IÇINDE KIVRANIYOR. IHTIYAR MECLISI TOPLANIR. SON ÇARE, DOKTORUN BIRKEZ DAHA ARANMASINA KARAR VERILIR. YINE KIMSE ARAMAK ISTEMEZ DOKTORU. NIHAYETINDE YINE BIRI KANDIRILIR, TELEFONUN BASINA GEÇER, AMA BI YANDAN SÖYLENMEKTEDIR: "ÇOK KIZACAK DOHTOR ÇOK!!!" DIYE. SONUNDA TELEFONU AÇAR, DURUMU ANLATIR, DOKTOR BISILER SÖYLER YINE. TELEFONDAKI KÖYLÜ, YÜZÜ ALLAK BULLAK, ARKASINI DÖNER:
"ÇOK KIZACAK" DEMISTIM; "GÖTÜNE SOKUN!" DEDI.
Şapka satan adam, ormanda ağacın altında otururken uyuyakalmış. Uyandığında bir de bakmış ki sepetteki şapkalar yok. Kafasını kaldırdığında ne görsün, ağacın dallarında bir sürü maymun ve her birinin başında şapka.
Adam Bu şapkaları maymunlardan nasıl alırım? diye kafasını kaşırken, bakmış ki maymunlar da aynısını yapıyor. Bunun üzerine adam şapkasını çıkarıp yere atmış. Maymunlar da aynısını yapınca, adam bütün şapkaları toplayıp sepetine koymuş.
ŞAPKALI TORUN
Aradan 40 yıl geçmiş. Adamın torunu da şapkacı olmuş.
Tesadüf o ya o da ormandan geçerken yorulup, ağacın altında uyuyakalmış. Uyandığında sepetteki şapkaları, ağaçtaki maymunların başında görmüş.
Hemen dedesinin anlattığını hatırlamış. Kafasını kaşımış, maymunlar da aynısını yapmış. Ardından kafasındaki şapkayı yere fırlatmış.
O anda maymunlardan biri ağaçtan inmiş ve yere atılan şapkayı kapmış. Adama da bir tokat atıp, şöyle demiş;
- Sadece senin mi deden var lan!.
temel bir gün kahvehaneye girmiş.
-la şimdi ben ne desem fıkra yaparlar. demiş.
Of lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu: -""Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci. En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin. En güzel ev kimin? Meyhanecinin... Ya en güzel araba? Meyhanecinin. Bu paralary veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar." Aradan 2 hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek: -""Allah razi olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu."" Hoca memnun: -""Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum."" der. Adam düzeltir: -""içkiyi bırakmadım hocam, meyhane açtım!"""
temel, fransız, ingiliz, yunan bir uçağa binmişler. temel demiş ki
- alman nerde?
Adamın biri işyerindeki kantinde arkadaşıyla yemek yerken 'Kolumun ağrısından ölüyorum, doktora gitsem iyi olacak' diye arkadaşına dert yanmış.

Arkadaşı da
--"Yahu ne lüzum var, "ileride köşedeki marketin
cıkışında yeni bir bilgisayarlı cihaz
koydular. Üç YTL'ye bir jeton
alıyorsun kasadan, atıyorsun, yanında
getirdigin idrar örneğini açılan
kapaktan içeri veriyorsun, on saniye
sonra neticeyi ve tedavi için yapman
gerekenleri öğreniyorsun' demiş.
'Gördüğün gibi ucuz ve çabuk' diye eklemiş.
Adam hemen bir kaba idrarını doldurup arkadaşının dediğini yapmış
ve bilgisayar 10 saniye sonra yazılı olarak cevap vermiş:
Kolunuzda bir cins eklem ağrısı olan Teniselbo oluşmuş.Sıcak
suya koyun, ağır işlerden kaçının, iki hafta sonra düzelecektir'
Memnun biçimde eve dönen adam, bir yandan bilgisayarın dediğini
uygularken bir yandan da muzurca fikirlere kapılıp bu akıllı cihazı nasıl
aldatılabileceğini düşünmeye başlamış.

Ertesi gün olunca bir miktar çeşme suyuna
köpeğinden alınmış bir kılı koymuş, üstüne
bir şekilde elde ettiği karısının ve kızının idrar
örneklerini eklemiş. Tüm bu karışımın üzerine
bir de mastürbasyon yapıp doğru cihazın yanına varmış.
Jetonu atıp kabı makinaya vermiş, on saniye sonra cihazdan yazılı
yanıt gelmiş

1. Çesme suyunuz çok kireçli. Bir filtre cihazi almayı düşünün

2. Köpeğinizde kene var. Eczaneden özel bir şampuan alıp
köpeğinizi yıkayın.

3. Kızınız kokain bağımlısı. Bir psikiyatri kliniğine yatırın.

4.Karınız hamile. ikizler sizden değil. iyi bir avukat bulun.

5. Kendinizi bu yolla tatmin etmeyi bırakmazsanız kolunuzun ağrısı geçmez....
lise çagindaki bir çocuk okula kayıt olmak için gider
müdür sorar, " oglum adın ne ? "
çocuk : memehme...t yayayayakut
müdür : oglum kekeme misin sen?
çocuk : hayır hocam , babam kekemeydi nüfus memuru da şerefsizin tekiymiş .
Temel dursuna dert yanıyormus
"benim fadime yine hamile"diye.
dursun da:
"bunda ne var sevinsene" demiş.
Temel: "Ne sevinmesi be adam! Bizim fadime ilk hamilelignde "iki şehrin hikaye" sini okuyordu ikizimiz oldu."
"Ikinci hamilelignde üç silahşörleri okudu üçuzümüz oldu." demiş. Dursun: _eee, simdi hangi kitabı okuyor?
Temel: _kırk haramiler.
üç kız ölmüş, cennetin kapısında sıraya girmişler. en büyük melek, kızları karsılamış ve sormuş:
--"cennetin kapısından girmeden önce size küçük bir sorum var. hayattayken iyi kızlar mıydınız?"

ilk kız atılmış:
--"sayın melek hazretleri! inanın ben daima iyi bir kız oldum. evlenmeden önce kimseyle olmadığım gibi evlendikten ...sonra da olmadım"

büyük melek yardımcısına dönmüş:
--"tamam bu kıza altın anahtarı verin"

ikinci kız;
--"sayın melek hazretleri! ben evlenmeden kimseyle olmadım ama evlendikten sonra dayanamadım!"
--"bu kıza da gümüş anahtarı verin" demiş melek hazretleri.

sıra üçüncü kıza gelmiş;
--"sayın melek ben her önüme gelen erkekle evlenmeden önce ve sonra doyasıya birlikte oldum" demiş...büyük melek şöyle bir sağına ve soluna baktıktan sonra yardımcısına fısıldamış:
--"buna da benim odanın anahtarını verin"
Adam melon şapkasının üzerinden kafasının
kaşımaya çalışan bir başka adam görmüş ve yanına
giderek:
- Afedersiniz, siz Laz mısınız?
- Evet, neden sordun?
- Şapkanızın üzerinden kafanızı kaşımaya
çalışıyordunuz da.
- Ne olmuş yani?! Sen popon kaşınınca pantalonunu
mu çıkarıyorsun?
Diyarbakır'da Şehmus okula gelir, tabii bizim Şehmus ilkokul talebesi, ama her tarafı yara bere içinde, hoca sorar, "Şehmus oğlum ne oldu sana", Şehmus der, "Babam dövmiştir". Hoca sorar, "Niye oğlum", "Valla bilmiyom hocam akşam evde yatıyık biraz sonra babamın sesini duyuyom, Ali uyudun mi ali den ses çıkmiy Veli uyudunmi e veliden de ses çıkmiy Mehmed uyudin mi Mehmedden de ses çıkmiy Şehmus uyudin mi diy, ben de yok buba uyumadım diyrem oda geliy beni doviy." Bunun üzerine hoca, bak Şehmus bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek lazımdır der. Şehmus kafa sallar eve gider, ertesi gün okulda Şehmus daha fena dövülmüş olarak gelir. Bunu gören hoca merakla gider yanına ; "Şehmus ne oldi kim yapti" der. Şehmus der ki "Bubam yapmıştır." "Niye Şehmus ne oldi", Şehmus anlatır. "Hocam akşam evde yatıyık biraz sonra yine babam in sesini duyuyom, Ali uyudun mi ali den ses çıkmiy Veli uyudunmi e Veliden de ses çıkmiy Mehmed uyudin mi Mehmedden de ses çıkmiy Şehmus uyudin mi diy, ben de uyumadım ama hiç ses etmedim. Bunun üzerine anam ile bubam bir gıpraşmaya başladiler anlamadım ne oliy biraz sonra anam dedi ki, la ihsan ben geliyom, bubam da haticem ben de geliyom dedi ben de ula nereye gidiyonuz ben de Geliyom dedim... hoca derki; oğlum bunlar anne baba, gider gider gelirler. Sen hiç bozuntuya verme. Uyuyo gibi yap. peki demiş Şehmus. Ertesi gün bir bacak kırık. " Bu sefer ne oldu? " der hoca. Hocam, dediğin gibi yapmişem. Hiç ses çıkarmamişem. En son bubam anamın arkasına geçti, "ben çocuk isterem, ben çocuk isterem!" diye bağırmaya başlayınca; ben de fırsat bu fırsat demişem. Geçtim bubamın arkasına, " Ben de bisiklet isterem !
* Adamın biri ölüyor ve öbür dünyaya gidiyor. Orada bir sürü saatler var. Adam görevliye soruyor "Bu saatler ne için?" Görevli "Herkesin bir saati vardır. Yalan söyledikçe döner" diye cevap veriyor.

Adamın bir saat dikkatini çekiyor. Saat tam 12'yi gösteriyor. "Kimin?" diye soruyor adam. Görevli "Mustafa Kemal'in" diye cevap veriyor. "Hiç yalan söylemedi. O yüzden saat hep 12'de durur" diyor.

Adam kendi saatini bulup bakıyor ve birden aklına geliyor. "Bir de bizim ülkemizde Recep Tayyip Erdoğan diye bir lider vardı. Onun saati nerede?" diye soruyor. Görevli, "Onun saatini Azrail alıp cehenneme götürdü, vantilatör olarak kullanıyorlar''...

gerekli edit: eksilerinden dolayı bu fıkrayı kötüleyen amına kodumunu partililerine teşekkürü bir borç bilirim.
günlerden bir gün genç kız ilk defa tek başına dşarı çıkmaya karar verir... anneside ''kızım bir erkek yanına yaklaşıp seninle tanışmak isterse hemen evlenince çocuğumuzun adı ne olacak? diye sor erkekler hemen kaçar'' demiş. tavsiyeyi dikkate alan kız evlerinin yakınındaki bir parka oturmuş...

hemen yanına genç bir çocuk yaklaşıp '' merhaba tanışabilir miyiz?'' diye sorunca kız yapıştırıvermiş annesinden aldığı tavsiye yi ve ''evlenince çocuğumuzun adı ne olacak?'' demiş bizim eleman ''çatık ya'' deyip kaçmış..

bir süre sonra bir delikanlı kızın yanına gelip 'merhaba bayan.. sizinle tanışabilir miyim? diye sormuş. kız yine annesinin tavsiyesini hatırlayıp hemen ''evlenince çocuğumuzun adı ne olacak?'' demiş. bu delikanlı biraz yırtık bir tipmiş ve kızı hemen öpmüş. bunun üstüne genç kız da ''evlenince çocuğumuzun adı ne olacak?'' demiş. bunun üzerine genç adam ''belamısın?'' diyerek gitmiş.

yine bir süre sonra bir deli kızın yanına tanışma bahanesiyle gelmiş.. kız yine ''evlenince çocuğumuzun adı ne olacak?'' diye sormuş... adam deli.. çıkarmış cebinden prezervatif bi güzel işi bitirmiş kızla.. genç kız yine '' evlenince çocuğumuzun adı ne olacak demiş?'' deli prezervatife bir düğüm atmış ve kız bakıp '' eğer buradan da çıkarsa adı david cooperfield olsun'' demiş....
kadının biri, sayıları '10 tane' olan çocuklarını ana sınıfına yazdırmak için başvurmuş ve okulun müdürü kayıt yapması için kadından çocukların isimlerini istemiş. kadın da "ahmet" demiş.

müdür bey şaşırarak:

- nasıl ahmet yani hepsinin ismide ahmet mi?

kadın gayet emin bir şekilde:

- evet

müdür:

- peki hanımefendi zor olmuyor mu karıştırmıyor musunuz?

kadın:
- yooo! bilakis kolay oluyor. "ahmet yemeğe" diyorum; hepsi birden geliyor, "ahmet çıkıyoruz" diyorum; hepsi birden hazırlanıyorlar.

müdür şaşkınlıkla dinlemekte ve kadına:

- peki bayan özel iş vermen gerekiyor ise napıyorsun?

kadın:

- o zaman soy isimleri ile çağırıyorum!
Temel ile Dursun * varını yoğunu satar son paralarıyla avrupada iş kurmaya giderler. Uçaktan iner inmez Dursun;
--"Çok acuktum ben Uşağum" der.
Temel cevap verir;
--"Bende uşağum gel yiyelim birşeyler" der.

ilk dükkana girerler, menüde sadece Hot Dog ve çeşitleri vardır.
Temel;
- Ula ne edeceuz sıcak köpeği? * der.
Dursun cevap verir;
-Ula köpek möpek yiyeceuz artık. Öleceğum açluktan da..

Yemekler gelir, yemeye başlanır, dakikalardan sonra Dursun temeli dürter;
- Ula Temel, Sana köpeğin neresu denk geldi ?
ispanya'da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir ispanyol yemeği yemek i...stemişti. Listeyi uzun uzun inceledi.Cojano adı dikkatini çekti.Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Parmağını basıp, garsona işaret etti.Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi.Nefis bir şeydi ama içindekinin ne olduğunu çıkaramadı.B...ir çeşit etti am...a ne?...Garsonu çağırdı ve sordu...Garson anlattı :
-Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?
-Evet...
-işte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın testislerinden yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti.Tadı damağında kalan yemeği Cojano'yu bir kez daha istedi.Lezzetle yedi.Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya geldi :
-Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
-Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti.Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı :
-Her zaman boğa kaybetmez bayım...
Adam gözlerini açarken zorlanıyordu. ilk gördüğü
komidinin üzerindeki bir kutu aspirin ve bir bardak
suydu. Ayaklandı ve yatağının üzerine oturdu.
Etrafına bakarken, dürülü ütülenmis kıyafetleri gözüne
ilişti. Yatak odası toplanmış ve tertemiz olmuş.
Aspirini eline alırken karısının bırakmış oldugu
bir notu farketti: Aşkım, kahvaltın mutfakta hazır,
ben evden erken çıktım, alışverişteyim. Seni
seviyorum" Mutfağa doğru yöneldi. Gerçekten de kahvaltısı
hazırdı ve gazeteside masanın üzerindeydi.
Oğu da oturmuş kahvaltısını ediyordu. Babası oğluna
sordu: "Oğlum, dün gece neler oldu?"
Oğlu: "Ya baba, sorma, sen dün gece saat 3´e dogru eve
geldin, zil zurna sarhoştun, neredeyse baygın bir
şekildeydin. Bütün mobilyalara vurdun, ortalığı
kırıp döktün, salona kustun ve nerdeyse
kapıya doğru giderken gözünü çarpıp kör ediyordun"
Babası şaşkın: "Peki oğlum, neden ortalık toplu ve
kahvaltım hazır masada?"
Oğlu: "Ha bunlar mi? Annem seni yatakodasına
sürükleyip yatağa attı, ama tam pantolonunu çıkarırken,
"Çek ellerini pis orospu, benim mutlu
bir evliliğim var" dedin
çiftçi tavuklari için hiç yorulmayan bir horoz almak için pazara gider.
pazarci : istediginiz herseyi bu horoz yapar, diye azgin mi azgin bir horoz satar bizim çiftçiye. adam çiftlige döner ve horozu kümese koyar koymaz tüyler uçusur, gidaklama sesleri, feryat figan, çiftçi çok memnundur. ama horoz cok azgindir, sadece kumesi degil, çiflikteki hayvanlar, atlar, koyunlar, inekler vs. vs. adam memnundur ama bir yandan da endiselenir, horoz iki günde ölecek diye. horozu tutmaya çalisir ama nafile. neyse der eve girer.
ertesi gün bir bakar ki, horoz ayaklar havada, dili disarda kümesin önünde pestil vaziyette yatiyor ve hatta tepesinde bir akbaba uçusuyor.
çiftçi kendi kendine : ehh iste sana dedim geberecen diye, seklinde söylenir.
horoz, bir gözünü hafif açarak çiftçiye kisik sesle homurdanir;
-hissst! akbabayi kaçirican sus!