bugün
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler11
- anın görüntüsü14
- jose mourinho30
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein14
- herkesle iyi geçinmek17
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- kendini bir görsel ile anlat18
- gizli samyelin moderatör olması14
- meral akşener17
- bursa9
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et17
- gideon reid morgan jj9
- icardi190555
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak15
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir. Kimine zenginlik, kimine darlık, kimine de ilim verir. Eğer Yüce Allah, bir kimseye geniş bir imkân, belirli bir yetenek ve zenginlik nasip etmemişse, kulun yapacağı hiçbir şey yoktur. Ne kadar çırpınırsa çırpınsın boşunadır, eline nasibinden fazlası geçmez.
kıssadan hisse olmaya çok müsait bir hikayenin son cümlesidir.
Sultan Mahmut'un kıssasında geçen , kalıplaşmış ifade.
"Sultan Mahmut tebdili kıyafet, beraberinde sadrazam ve birkaç muhafız ile halkı teftişe çıkmışlar. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuşlar. Bakmışlar herkes bir şeyler istiyor. Tıkandı baba, çay getir, Tıkandı baba, kahve getir, ve benzeri.
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini fazlasıyla celbetmiş; 'Hele baba anlat bakalım, nedir bu TIKANDI BABA meselesi', 'Uzun mesele evlat' demiş Tıkandı baba. 'Anlat baba anlat merak ettim' deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip, başlamış anlatmaya;
Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu amma velakin az akıyordu. 'Benimki de onlarınki kadar aksın' diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden 'Onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki eskisi kadar aksın' dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.
Ben yine açmak için uğraşırken bir melek zühur etti ve 'Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık' dedi. O gün bu gün adım 'Tıkandı baba'ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı.
Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un ilgisini çekmiş. çayını yudumladıktan sonra dışarıya çıkmış ve adamlarına; 'Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna böylece devam edeceksiniz' demiş. Sultan Mahmut'un adamları 'peki' demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler.
Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. 'Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim' diye içinden geçirmiş.
Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken 'Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim' demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya; 'Taze baklava, güzel baklava!' Bu esnada oradan geçen bir Yahudi nar gibi kızarmış baklavaları beğenmiş. üç aşağı beş yukarı pazarlık yaparak anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler.
Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi 'Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım' demiş, Tıkandı baba da 'Peki' demiş ve anlaşmışlar.
Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış.
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut; 'Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım', deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan; 'Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi?' demiş, 'Geldi sultanım', 'Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?', ?Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım'.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş. 'Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel' deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş. 'Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir' demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.
Sultan demiş; 'Baba senin buradan da nasibin yok'. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış 'Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin' demiş.
Padişahın adamları 'peki' deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler. 'Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım' demişler. Baba, 'Niçin ?' demiş. Askerler 'Hele sen bir beğen bakalım' demişler.
Baba, şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline 'Ne olacak şimdi?' demiş, 'Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı' demişler.
Adam kayayı kaldırmış tam atacakken kaya elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta son nefesini vermiş. Askerler bu üzücü durumu Padişaha iletmişler. işte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş:
"VERMEYiNCE MABUD, NEYLESiN SULTAN MAHMUD!.."
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini fazlasıyla celbetmiş; 'Hele baba anlat bakalım, nedir bu TIKANDI BABA meselesi', 'Uzun mesele evlat' demiş Tıkandı baba. 'Anlat baba anlat merak ettim' deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip, başlamış anlatmaya;
Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu amma velakin az akıyordu. 'Benimki de onlarınki kadar aksın' diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden 'Onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki eskisi kadar aksın' dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.
Ben yine açmak için uğraşırken bir melek zühur etti ve 'Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık' dedi. O gün bu gün adım 'Tıkandı baba'ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı.
Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un ilgisini çekmiş. çayını yudumladıktan sonra dışarıya çıkmış ve adamlarına; 'Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna böylece devam edeceksiniz' demiş. Sultan Mahmut'un adamları 'peki' demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler.
Tıkandı baba baklavayı almış , bakmış baklava nefis. 'Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim' diye içinden geçirmiş.
Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken 'Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim' demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya; 'Taze baklava, güzel baklava!' Bu esnada oradan geçen bir Yahudi nar gibi kızarmış baklavaları beğenmiş. üç aşağı beş yukarı pazarlık yaparak anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler.
Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi 'Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım' demiş, Tıkandı baba da 'Peki' demiş ve anlaşmışlar.
Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış.
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut; 'Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım', deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan; 'Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi?' demiş, 'Geldi sultanım', 'Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?', ?Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım'.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş. 'Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel' deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş. 'Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir' demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.
Sultan demiş; 'Baba senin buradan da nasibin yok'. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış 'Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin' demiş.
Padişahın adamları 'peki' deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler. 'Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım' demişler. Baba, 'Niçin ?' demiş. Askerler 'Hele sen bir beğen bakalım' demişler.
Baba, şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline 'Ne olacak şimdi?' demiş, 'Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı' demişler.
Adam kayayı kaldırmış tam atacakken kaya elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta son nefesini vermiş. Askerler bu üzücü durumu Padişaha iletmişler. işte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş:
"VERMEYiNCE MABUD, NEYLESiN SULTAN MAHMUD!.."
Sen bakalavanın altına altın doldur.
Adam yemeyip satsın.
Adam yemeyip satsın.
çok doğru bir sözdür. her zaman katılmışımdır. vermeyince mabud neylesin mahmut.
kafa yok ki adamlarda. meme göt den başka bir şey düşünemiyorlar. bilgi çok geliyor beyinleri kaldırmıyor.onlarda haklı. uyusakda bi sözlüğün ağzına sıçsalar.
kafa yok ki adamlarda. meme göt den başka bir şey düşünemiyorlar. bilgi çok geliyor beyinleri kaldırmıyor.onlarda haklı. uyusakda bi sözlüğün ağzına sıçsalar.
güncel Önemli Başlıklar