bugün

birçok şarkı ve şiirde hayat bulmuş yakarış;

dur gitme;
gitmeni istemiyorum;
ya da ben gidiyim;
ya da hiç kimse gitmesin;
pek de kırdık, dökdük biribirimizi;
hiç de olmaz biliyorum eskisi gibi...
olsun ya
belki olur;
kal, sabahı bekle;
belki yine beraber uyuyunca,
elim eline sadece az dokununca;
olur ya eskisi gibi
uzuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuun laflar etmenin;

kısa halidir
(bkz: gunaydin gittim ben)
"şimdi çok uzağın uzağında
seslerin deryasında ala geyiği ömrümüzün
geçip tınlıyor düştüğü yerlerde

en amansızı
en kaygılısı
zamanın
nedir dediğin deryanın ortasında
ansız bir döngü roller
işte şimdi ölüyor ölümsüzlüğüm

her yaptığım dans
her şiir, yazdığım
titreşerek kolumdan şaklayan
klavyede
kalemde
kağıtta
ölüyor birer üçer

giderek kırklar dağının yedi erenlerinde
sensiz sekssiz şekilsiz çeliksiz
cd'nin çiziklerinde
resmin görünüyor

yansını da alıp
gecenin bitmeyen eko yapan ışıklarında
bir şarkı söyler gibi terk ediyorsun
bir şirki başlatır gibi küfrediyorsun

'aydınlıkta kıyamazsın
aydınlıkta acırsın körlüğüme
ışığımı çoğaltırsın
dokundukça tüylerime'

belki bilsen beyazdır
gün"

güneşi görmeden sakın gitme!
sende karar gitmek için,
bende ise bırakmamak,
dudağın kalmış yastığımda
niyetim hiç yıkamamak...
kulağımda gecenin çığlıkları
gölgen kapıdan çıktı,
gitmek için sabahı bekle
en berbet ayrılıklar gece.
ellerimde hırçın sıcaklığın
gecede bulutlar ve ay,
taşı ısırmak bile kolay,
gece en berbat ayrılıklar...
--spoiler--

"sana neyi anlatayım
her sarnıç küflü bir yağmuru
her sevda bir ayrılığı yaşar!..
--spoiler--
ışıklarını söndür
ne olur söndür tüm ışıklarını da
sabaha bu kadar varken yaşayayım ömrümün geri kalanını şuracıkta
tasalanma
efkarlanma
sökülmesin diye yıldızlar gökten
sabahı görebilsin diye bir avuç bok; söndür ulan tüm ışıkları tekrar söyletmeden
al gecemin içinden..
söndür yaralarımı gölgende ve çekil
gelen günü vedalarınla kirletme,
sakın...
sakın veda etmek için sabahı bekleme.
çöpü disari cikardim, gazateyle sütü iceri aldim. kapiyi kapattim bir daha acilmamasina, adios ....
sabahı bekle
çünkü
son kez
gündüz gözüyle göreyim saçlarının buklelerini
ve
son defa parıldasın yüzünde güneş...
sonra istersen git,
çünkü öyle bir ezber edeceğim ki seni
seni unutsam da seni unuttuğumu unutamayacağım!