bugün

Türklük bilgisi.
beyazıt öztürk ün yeni yayın dönemindeki gülmekten koparan yeni bölümü. *
(bkz: zeki velidi toğan)
beyazıt öztürk'ün bu yıl beyaz showda başlattığı iki tipleme dizisinden biridir diğeri için bakınız (bkz: nadir abi)
türkoloji çok geniş bir çalışma alanıdır. Bunun sebebi ise elbette Türk tarihinin kadimliği, Türk dilinin genişliği ve benzeri unsurlardır. Türkoloji bu denli geniş bir araştırma alanı olduğundan dolayı araştırmacılar kendilerini Türkoloji içerisindeki alt dallardan birinde yetiştirme ihtiyacı hissederler. türk dili ve edebiyatı, türk tarihi, türk sanatı ... gibi
Türk dili, tarihi, edebiyatı ve halk bilimi araştırmalarını konu edinen bilim dalı.
(bkz: namık kemal zeybek)
bkz:http://www.turkoloji.uzerine.com
15. yüzyılda akademik temelden yoksun olarak italya'da doğmuş, 17. yüzyıla gelindiğinde fransa'nın üniversite kürsülerinde bilimselleşmiştir. 19. ve 20. yüzyılda ise macar ve alman bilimadamları öncü konumdadır.

20. ve 21. yüzyılda türk coğrafyası'nın**** iç politik gündemi çok meşgul, türkoloji zike sürülmez o derece değersiz, bir o kadar da zamansız.

not: olur da, aklınızın bi' köşesinden zeki velid togan ismi geçer... neyse.. geçmesin. yanlış.
erivan devlet üniversitesi'nde dahi bulunan bölüm.
(bkz: radloff)
(bkz: anne maria von gabain)
(bkz: muharrem ergin)
(bkz: fuat köprülü)
hacettepe üniversitesinde sürekli talat tekin'in makalelerinin okutulduğu bölüm.çoğunu anlayamasam da takdir ederim.
kırgızistan-türkiye manas üniversitesi nde okunabilen dört senelik bölüm.
yalnız 10 kişilik kontenjanı bulunmaktadır.

en zevkli meslektir. ancak bir yerlere gelebilmeniz oldukça zordur.
türklüğü inceleyen bilime bile türkçe bir ad koyamamışız ya. helal olsun bize.
ziya gökalp'ın anlatımıyla türkoloji; rusya, almanya, macaristan, danimarka, fransa ve ingiltere bilim adamları'nın, selçuklular ve osmanlılar dışında kalan moğolular ve hun türkleri'nin arkeolojik araştırmalarıdır. cemil meriç ise bu mevzu'ya "türkoloji"yi araştırmakla başlıyor ve ne gariptir ki; " bu kelimeye(türkoloji) elimizdeki fransızca, ingilizce, kamus ve ansiklopedilerin hiçbirinde rastlayamadım" diyor. devamında, ...bu türkoloji ucubesi, lisaniyet bakımından da bir facia, comte; latince sosyo'yu, aynı yunanca kelimeyle birleştirmeye kalktı diye az mı tenkide uğradı? "türkoloji" ne türkçe, ne yunanca, ne ingilizce, nede fransızca'dır. hıristiyan batının kelime kütüklerine kaydedilmek şerefinden mahrum bu haramzade tabirin neden uydurulduğunu cemil meriç, yaptığı araştırmayla ifşa ediyor.

türkoloji, "lisanımıza üniversite inkılabıyla alman yahudilerinin armağanı olan bu kelimenin, yegane marifeti "selçuklu ve osmanlı türklerini türklüğün dışına itmektir."diyor cemil meriç
Türkoloji kongreleri

Ülkemizde, üç ayda bütün ilimleri hatmeden allameler adına ilmî kongreler düzenlendiği gibi, neyse ki gerçek manada ilmî kongreler de düzenlenmektedir. Gerçek ilmî kongrelerin açılışına bakanlar, milletvekilleri, valiler gelmese de genç, yaşlı bilim adamlarının katılımı kâfi gelmekte ve bizim gibi 70 yaşında hâlâ bilime susamış insanlar bu kongrelerde yeni bilgilerle beslenmektedir.

30 Eylül - 04 Ekim 2013 tarihleri arasında istanbul’da yapılan VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi’nden bahsediyorum. Cumhuriyetin ilanının 50. yılında, 1973’te yapılan Birinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi üzerinden tam 40 yıl geçmiş. ilk kongreye öğrenci veya asistan olarak katılanların bir kısmı vefat etmiş. Hayatta kalanlar ise emekli olmuşlar ama ilmî çalışmalarına ve öğrenmeye devam ediyorlar. Kongrenin kurucuları ve ilk yürütücüleri Ahmet Caferoğlu, Sadettin Buluç, Muharrem Ergin, Mehmet Kaplan gibi hocalarımızdan bize miras kalan bu ilmî faaliyeti şimdi istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı ile Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü devam ettirme kararı almışlar ve gerçekten dolu dolu bir kongre düzenlemişler; sağ olsunlar. Kongrenin 1973’teki ilk yürütücülerinden bugün sadece Osman Fikri Sertkaya hayatta. O da birkaç ay önce emekli olmuş, fakat ilmî çalışmalarına büyük bir aşkla devam ediyor. Daha nice çalışmalarla kendisinin Türkolojiye hizmete devam edeceğinden eminim.

Almanya, Polonya, Macaristan gibi Orta Avrupa ülkelerinden, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinden, Tunus, Mısır, iran gibi Arap ve Ortadoğu ülkelerinden, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Tataristan, Başkurdistan, Tuva, Altay gibi Türk cumhuriyetlerinden, Doğu Türkistan’dan, Çin’den, Moğolistan’dan, Japonya’dan katılan pek çok bilim adamıyla sekizinci kongre gerçekten bir bilim şöleni olarak geçti. Mesela genç bir bilim adamından, 17. yüzyılda Hindistan’da yazılmış Zebân-ı Türkî adlı Çağatay Türkçesi-Farsça bir sözlük olduğunu; bu tür sözlüklere Farsçada Kitâb-ı Âmeden, Türkçede Kelürnâme şeklinde adlar da verildiğini öğrendik. Daha genç bir Özbek bilim adamından, Soğd dilinde yazılmış Mug Dağı belgelerinde Köktürklere ait kagan, ilteber, elçi gibi unvanların; Türk, Türkmen gibi adların geçtiğini öğrendik. 19. yüzyılda Süryani yazısıyla yazılmış Türkçe Meryem Ana ilahilerini Alman bir bilim adamı anlattı. Polonya Hükümeti, Karay mirasını toplamak ve muhafaza etmek için bir proje başlatmıştır; kongrede buna da vâkıf olduk. Karaylar, Museviliğin Karay mezhebine mensup küçük bir Türk topluluğudur; Kırım, Litvanya, Ukrayna, Polonya’da yaşayan çok az sayıda Karay vardır. Onlardan kalma ve onların lehçelerini yansıtan birçok yazma eser ibrani yazısıyla yazılmıştır. Şimdi, başta Jozef Sulimoviç olmak üzere birçok kişinin şahsi kütüphanelerinde kalmış bu yazmaları, Polonya hükümeti toplamakta, onarmakta ve muhafaza altına almaktadır. Polonyalı Karay Türkü Anna Akbike Sulimoviç bize babasının kütüphanesindeki el yazmaları hakkında bilgiler sundu.

Kongrede sadece Türk dili değil, Türk edebiyatı, tarihi, folkloru, musikisi hakkında bölümler de vardı. Aynı anda diğer salonlarda okunan bildirilerin çoğunu takip edemedim. Bildirilerin kitap hâlinde basılacağını ve o zaman onları da okuyacağımı ümit etmek istiyorum. Kongrenin birinci günündeki “Türkolojinin Güncel Sorunları Paneli”nde Georg Hazai, Günay Kut, Mübahat Kütükoğlu gibi ve daha sonraki oturumlarda Kemal Eraslan, Ergaş Fazılov gibi kıdemli hocaları görmek ve dinlemek benim için bahtiyarlık olmuştur.

Oturumlara Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat, ibrahim Kafesoğlu, Saadet Çağatay, Mecdut Mansuroğlu, Faruk Kadri Timurtaş, Kaya Bilgegil, Faruk Sümer, Ali Fehmi Karamanlıoğlu, Necmettin Hacıeminoğlu, Mehmet Çavuşoğlu, Mehmet Akalın, Hakkı Dursun Yıldız, Turgut Günay, Şerif Aktaş gibi rahmetli olmuş Türkologların isimlerinin verilmiş olması geleneğin devamlılığı açısından önemlidir. Kongreyi düzenleyenleri kutlarım.

http://www.yg.yenicaggaze...zargoster.php?haber=28379
başlıca, hz.Mehmed Fuad Köprülü, Tahir Alangu, Tahsin Banguoğlu, Şükrü Haluk Akalın, Ziyat Akkoyunlu, Özkul Çobanoğlu, öcal oğuz gibi yüce bilim adamlarına ve daha yüzlercesine sahip bilim dalıdır. iştigal edenlerine 'Türkolog' denir.
ekmeksiz kalma meselesi kişiye bağlıdır.
güzel bir araştırma ile 2 kitap yaz köşe olursun.
70-80 baskı yapan tarih kitapları var.
(bkz: macarlar)
Türklerin tarihini,dilini,edebiyatını,etnografyasını inceleyen bilim dalıdır. Türkolojinin ilk eseri karahanlı zamanında yazılan kaşgarli mahmut un divanu lugati't turk adli eseridir. Batidaki ilk eser ise tuccar ve din adamları tarafindan bulunan codex cumanicus dur. Bunun yanı sıra alman hans schiltberger in seyehatnamesi de önemli ikinci eserdir. Ne yazık ki türkler türkolojide geride kalmışlardır ve ancak 20. yy da etkili olmaya başlamışlardır.
ilgi çekicidir.
Sümerler dargın, hititler perişan. Bizim üniversite bölümümüz bile var diyorlardı. Hititoloji ağlıyordu. Sümeroloji “hocam hititoloji ağlıyor, çıkabilir miyiz dersten?” diyordu. Sümeroloji de ağlıyordu. :(
Okuduğum bölümdür. Sevmiyorsanız gelmeyin bir dolu kitap okuyorsunuz ve asla okuduğunuz yetmiyor hep daha çok okumanız gerek yine de ben bu bölümden mezun olup kültürsüz olan birini görmedim.
ömür törpüsü.