bugün

(bkz: oğuz atay)
evimde durmakta olan lakin henüz okuma sıramın gelmediği kitap.
-çok çeşitli bıçak koleksiyonum var Olric.
-nerede efendimiz?
-sırtımda Olric, sırtımda...
--spoiler--
nasıl yaşadım on yıl bu evde?... bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım, kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum... işte sonum geldi... kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
--spoiler--

okunmak isteyip bir türlü fırsat bulunamayan, fakat okunduktan sonra insana bir çok şey kazandıran kitap.
--spoiler--
bat dünya bat. bu gidişle her mahalleden bir dostoyevski çıkacak. dünya piyasalarında dostoyevski'nin değeri düşecek
--spoiler--
Okumayan kekolar ve kezbanlar bile sanal alemde 'söylesene olric' diye baslıyor ya işte o ara beynime kan sıcratan kitap.
türk romanının aldığı en keskin viraj olarak nitelendirilebilir olan kitap. oguz atay ın hastalığının son safhalarındayken kaleme aldığı eserdir. her yaştan her insanın kendinden kesitler bulabileceği psikolojik çözümlemelere sahiptir. dili ağır ve yorucudur. laf kalabalığı coktur ancak mutlaka en az iki defa okunmalıdır.
\"aferin oğlum hamlet sen bu yolda devam et.\"
bu kitabı okuyup bitirebilmiş bir kızla tanışmak için nelerimi vermezdim.

tanım: genelde bitirilemeyen ve adının "bitiremeyenler" diye değiştirilmesi gereken kitap.
itiraf ediyorum bende bitiremedim. kafam karıştı bir yerden sonra. ama bu kitabı her harfine kadar anlama isteği başka hiç bir kitaba karşı bende oluşmadı.
--spoiler--
"selimin içgüdüleri iyi gelişmemişti. çıkarını pek bilmezdi. oysa... çıkarını düşünmeyenler unutulacaklardır. her olayda bir kenara çekilenler gerçekten de bir kenarda kalacaklardır. yaptıkları işlerin gizli kalmasını isteyenler, bunda başarıya ulaşacaklardır. kimse onların varlığıyla tedirgin olmayacakır. bir gün öldükleri zaman, arkalarında küçük bir iz, bir anı, bir gözyaşı, bir eser bırakmadan yok olacaklardır. gazatedeki ölüm ilanı bile, yedinci sayfada bir kenarda kalacak, kimsenin gözüne çarpmayacaktır. hayattan bir çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır. ölüm bile onların adlarını duyurmaya yetmeyecektir. herkesin mezarında güller ve menekşeler büyürken, onların mezarlarını ot bürüyecektir. mezarları bir kenarda kalmasa bile, büyük ve muhteşem anıtların arasına sıkışıp kaybolacaktır. cennetteki muhallebicide de garson onlarla ilgilenmeyecektir. ağız tadıyla bir keşkül yiyemeden masadan kalkacaklardır. gene de garsona bahşiş bırakmak zorunda kalacaklardır. hayattan çıkarı olmayanların hayatı, çıkmaza sürüklenecektir. kendini beğenmişliğin cezasını daha bu dünyadan çekmeye başlayacaklardır. sıkıntılarını kimseyle paylaşmayı bilmedikleri için, yalnız başına ıstırap çekeceklerdir. duygu alışverişinden nasipleri olmayacaktır. duygusuz, hareketsiz, tatsız bir hayat yaşadıkları sanılacaktır. ıstırapları, ne yüzlerindeki çizgilerden, ne de saçlarının beyazlaşmasından anlaşılacaktır. çektikleri acılarla, yüzlerinin buruşmasına, saçlarının beyazlaşmasına izin verilmeyecektir. güldükleri zaman sevinçli, ağladıkları zaman kederli oldukları sanılacaktır. hayattan çıkarları olmadığı da asla kabul edilmeyecektir. böye bir yanlışlığa düşülmeyecektir. aslında, hayattan çıkarları olduğu ispat edilecektir; çıkarlarını korumak için canları çıktığı halde, bunu beceremedikleri için çıkarlarıyokmuşdabirşeybeklemiyormuşcasınagillerden göründükleri yüzlerine vurulacaktır. onlarda bu saldırılara bir karşılık bulamayacaklardır. kendilerini yokladıkları zaman, bütün ileri sürülenlerin gerçek olduğunu, hayatlarını boş yere harcadıklarını, ne yazık ki artık çok geç kaldıklarını onlar da açık ve seçik olarak göreceklerdir. işte o anda dahi, delice bir harekette bulunmalarına, anlamsız bir hayatı anlamlı bir şekilde bitirmelerine göz yumulmayacaktır. kendilerini öldüremeyeceklerdir. onlara anlatılacaktır ki, böyle bir davranış bütün yaşantılarıyla çelişki içindedir, gerçekle bir ilgisi yoktur: kendilerini öldürürlerse, onlar hakkında varılan isabetli yargıları çürütmek için gene boş bir çaba göstermiş olurlar. bu hiçbir şeyi değiştirmez. onlar, bu rezilliğe de katlanarak sürünmeye devam edeceklerdir. hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkan var mıdır? hayattan çıkarı olmamak, hem tanrının hem insanların gözünde affedilmez bir suçtur, gelişip yayılmaması için her türlü tedbir alınacaktır. bütün tarih, bütün iktisat, bütün sosyoloji, bütün psikoloji, kısacası bütün lojiler, hayatın çıkarcılığa dayandığını göstermek için yırtınacaklardır, yırtınmalıdırlar. "ben çıkarıma bakarım" diyeceksiniz, bunun için "babamı bile tanımam" diyeceksiniz. kimseyi tanımayacaksınız; hele hayattan çıkarı olmayanları hiç!"
--spoiler--
iki yıldır okumaya çalıştığım kitap.
100'cü sayfaya falan yaklaştım, yaklaşık 5 kere falan en baştan başladım. ya ben çok salağım ne oluyor anlamıyorum, yada diğer insanlar gerçekten kıvrak zekalı.
hakan günday'ın "az" romanında, karakterlerden biri olan derda'nın başucu kitabı.
genellikle tutunabilenlerin okuduğu kitap.
bir türlü okuyamadığım kitap.
"şarkısı yarıda kaldı, aklı da karıda kaldı, sebep olanların gözü kör olsun. "
Oğuz atay'in kitabıdır oldukça kalındır yer yer altıni çizeceğimız ilgi çeker sözler vardir kitabın içinde.
oğuz atay eseri. Okuamadım henüz ama o da olacak.
hala okuyamadım hala. okuyan nasıl okuyor diye sorup duruyorum kendime şuan.
oğuz atay'ın kitabıdır. bugüne kadar üç kez okudum, oğuz atay ın içinde geçtiği her şeyi okuduğum gibi. okuyanlar için artık insanlar tutunamayanları okuyanlar ve okumayanlar olarak ikiye ayrılır. okuyanları kendinize daha yakın hissedersiniz. bambaşka bir insan gibi görünebilir size. aynı okuyanların gözünüzde farklılaştığı gibi okumayanlar da eksik gelir size. hakkında hiçbir şey bilmeyip atan tutanlara da gülersiniz içinizden. her okunduğunda farklı bir noktası dikkatinizi çeker. her ayrıntıyı o an ki ruh halinizle algılarsınız. bu yüzden bir kere okunup bir köşeye atılmamalıdır. hayatın belirli dönemlerinde okunmalıdır. ve isteseniz de istemesiniz de hayatınız tutunamayanları okumadan öncesi gibi olmaz. belki çocuğuna günseli ismini koyan herkes yada koymayı düşünen herkes hayatında bir defa selim ışık olmuştur. aynaya baktığında çok kez selimleşmiştir. keşke herkes okusa ve kimse okumasa.
Türk edebiyatının en derin yazarlarından biri olan Oğuz Atay'ın ilk romanıdır... insan psikoloji üzerinde fena etkiler bırakabilmektedir.. Bir nefeste okursunuz bir ömür etkisini yaşarsınız... Ayrıca Selim, Turgut ve Orlic gibi çok değerli karakterleri tanıma şansı verir...
Şu sebeplerden dolayı okunması gereken kitap:

- Genel kültürünüzü arttırır. hiç duymadığınız şeylere merak salmanıza yardımcı olur.
- çok tatlı bir üslubu, inanılmaz ince bir mizahı vardır.
- kendinizle özdeşleştireceğiniz pek çok şey bulabilirsiniz.
- konuşmanızda ve olayları anlatmada bir açılma hissedersiniz

şu sebepten dolayı okunmaması kitap.

- zararlı bir kitaptır. bir anda yaşama sevincinizi alıp sizi depresyona sokabilir.
Oğuz Atay'ın müthiş postmodern romanıdır.
-unutma, tutunamayanlar tutunanları asla tutmazlar.
--spoiler--
Bir gün ölürse, ona bu vatan bir mezarlık yer verecek.
Oturdu bir destan yazdı; kendini yerecek.
Sazını ve cesaretini aldı eline (bütün cesareti,
Daha kötü şeyler olması korkusundadır.)
Canını dişine takarak,
Yazılmış eski destanlara bakarak,

Sözü uzattı durdu.
işte şöyle buyurdu:
Numanoğlu Selim derler adımız
Gürültüye geldi her feryadımız
Nedense tamamdır itikadımız
Dikilen her kumaş bol gelir bize

Çocukken güneşin tadın bilmedik
Büyüdük kadının adın bilmedik
Bizi anlayacak kadın bilmedik
Sevgisiz bir hayat çöl gelir bize

Bize öğretilen her söze kandık
“Yasaktır” “Memnudur” dendi, inandık
Hep “Girilmez” levhasına aldandık
Bu tutulan, yanlış yol gelir bize

Benim cefalı yârim kafamdır
Divanda düşünmek bütün safamdır
Mülkiyet benimçün büyük evhamdır
Senin olanları nideyim gayrı

Dostun vefalısı bütün isteğim
Kız peşinde olan dostu nideyim
Her an yaşamalıyım kendi gerçeğim
Kendi içimdeki indeyim gayrı

Dostlar dedi: bu can bizden değildir
Düşman kırdı, oysa buzdan değildir
Gene de herhalde bizden değildir
Çare yok dünyadan gideyim gayrı
Bana ilham getirdin
(Hem de yaktın bitirdin)
Ey! Elesius dağlarından esen rüzgâr
Kıssamız burada biter
Bu kadar.
--spoiler--