bugün

Akşam üstü rüyası

Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sereserpedir.
Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça...
-Uyan Turgut um, garibim, uyan
Bura Terme'dir.

Terme köprüsünden kamyonlar geçer,
Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
Cigaramı yakar evime dönerim...
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selam edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim...
SENFONi

Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.

içim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.

Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.

Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...
BAHARı BEKLEYENE

ben kışın güzelliğini söylerim ne gelirse dilime
çünkü kış bir hazırlıktır soluğuma kıpkırmızı gülüme

nice kırmızı ayaklar gelip geçti o gün katar katar
kış günleri sözgelişi ben bir çöp bile almadım elime

altı kız bir ay ışığı def çalıp şarkılar söylediler
beri yanda ormanlar yanardı, ciğerpareler lime

artık su uyur aşk uyanır mendilim kana boyanır
bilirim bu baharda da herkes hasetlenir halime

ve ellerim batık bir suda akar gözlerim her şeye bakar
bahar bir gelsin yeter artık eksikse de bırak elleme

su uyur düşman uyumaz suların dibi güllerde

altı kız bir oğlan def çalıp şarkılar söylediler
baktım birinin kara bir gecesi düşüvermiş mendilime

şimdi elimde baston silah, başımda şapka öyle
ağzımda kurşun hızında seçtiğim her kelime

su. hiç kimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir
her şey kullanılmazsa dirim bir ihanettir ölüme

sakiniz elimiz filan temiz baharı filan bekleriz
fincanı tastan oyarlar içine bade mi koyarlar

biz silah kuşanırız bize bir şey söyleme
eğer tanrı, kutsal kitaplarını bir insanoğluna yazdırsa idi, bu kesinlikle uyar olurdu.
HıZLA GELişECEK KALBiMiZ

hızla gelişecek kalbimiz
kalbimiz hızla.
sürgünlerin umutsuzluğunda
kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar
farksız çarpanların umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umutsuzluğunda
ve köprü başlarının umudunda.
sular bitse bile, çiçekler atılırken oralara
temiz bir ilişkinin bulutsuzluğunda
ve eski dağlarda, eski dağlarda kış
kovalarken ülkesini
hızla gelişecek kalbimiz.
kendi öz hüznümüzün öz tarlasında
bozkır dayanıklılığımızın tarlasında
kalbimiz
ellerimiz ayaklarımız arasında
ve kimsenin bölemediği şarkıyı
güllerin, buğdayların ve acının şarkısını
bir haziran uygulayacak sesimize.
sütçünün sesiyle birlikte
erkenci işçilerin sesiyle birlikte
şoförün sesiyle birlikte
sabaha başlamış sarhoşların sesiyle birlikte
yaman sarhoşların sesiyle birlikte
ve yeni uyanışların ve yeni doğmuşların
ve herkesin ve herkesin
sesleriyle birlikte
bir haziran uygulayacak
kimse bölemeyecek ve kalbimiz
hızla gelişecek.

yıkıntılara karışan eski bir bahar
büyük olmaya elverişli bir bahar
eskiden yaşanılmış ve her şeye rağmen
insanlara göre bir bahar
suların kana kestiği yahut
suların kana kestiği bir bahar.
hızla gelişecek kalbimiz
bir mavilik kalıbında
bir odada, en olagel bir odada
en sade, en insanca bir odada
bir kadınla bir erkeğin olduğu bir odada
bir kadın bir erkeğin
bir kadınla bir erkek olduğu
ellerin ve omuz başlarının
birbirini bulduğu.
birden gerçekliğini algılayarak
saat çalınca ve görünce güneşi
birden vazgeçilmezliğini algılayarak
önemli ve gerekli buluşunu kendini
birden hatırlayarak
geleceğe hazırlayınca olanca göğüslerini
ve her şeye ve ölüme kalbimiz
hızla gelişecek
çağımıza pek uygun bir hızla
gelişecek kalbimiz

kalbimiz
yerin ve göğün alt edilmez bir dirilikte olduğu
tutkumuz, direnmemiz, ellerimiz, kalbimiz.
kalbimiz
kalbimiz hızla gelişecek.
demiş ki usta;

yataklar, bir yatan olmadıkça içlerinde hep bir hüzün verir insana.
...
nasıl olsa sarhoşuz / nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı eserinde bizlere müthiş lezzette şiirler sunmuş olan şairimiz.
altı çizgili sözcükler deryasıdır kendisi. eklemeden duramayacağım:

"biz o zaman yaptıklarımızın günahını değil, yüceliğini biliyorduk. bu, iki gücün yeniye varması, bir yeni yaratmasıydı. bir çiftleşme değil tekleşmeydi."
hangi cebini karıştırsan yalnızlık
geç keşfedilen usta. ya da bu sadece benim salaklığım. duru bi' güzellik onunkisi. hafif kekremsi bir tat bırakıyor şiirleri. ''büyük saat'' demişler. yıllanmak gerek.

hiçbir şeye hazırlıklı değildik
oyunlar oynandı, gökler kapandı, yenildik

(bkz: yenilgi günlüğü)
okudukça okuyası geliyor insanın, okudukça okuyası, okudukça...

"bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya"
"'ağustos, yirmi iki' dediler 'ustan ölmüş',
çok komiksin azrail, turgut uyar ölür mü?" *

Ağustos... 22...

vazgeçme zamanı alkolleri, yorgun akşamlar, Solgun ağaçlar, sessiz sabahlar, yeni doğan aşklar, acısı ciğer sızlatan hiç kavuşamamalar, en gel-gitli aşklaşmalar, en yıldızlı gökyüzleri, en yalnız gece yazları, umutsuz akşamüstü tütünleri, umutsuzluk bağımlılıkları, karamsar özlemler, olmazsa olmaz hüzünler, her şeye rağmen tebessümler tarihinin yani insanlık tarihinin görüp görebileceği en büyük şairim olan sen; şiirlerini sonsuzluğa emanet edip göçeli tam 24 sene olmuş. Görüp görebileceği dedimse, birçoğu görmedi zaten, fark edemedi. Anlamayamadı. Olsun. Koyuyorum insanlık tarihinin kıçına tekmeyi, boş veriyorum. "Bizim gizli bir bildiğimiz var." Faniliklerden çok öte...

pek muhterem Uyar Baba,

Sen gideli çok zaman olmuş. bende yaş 3'müş. sene 85'miş. Nasıl da geçiyor her şey! işin aslı, gidişinin dünya için ne kadar büyük bir mana kaybı demek olduğunu henüz çok yeni öğrendim. 3-4 sene kadar önce tanıştım şiirlerinle. Bu kadar geç kaldığım için hala kendimi affetmiyorum olmamın tek teselli ikramiyesi, "neresinden dönersen zararın, kardır" ekonomisi. Arayı hızla kapatmaya çalıştım. ilerleyen süreçte, yani askere gitmeden hemen önce, türkiye'yi dolaşırken elimde bir tek büyük saat'in vardı.

Memleket hudutlarında şiirlerinle baş başa kaldım. Canım sıkıldığında, sıkılmadığında, akşamda, sabahta, gölgede, sıcakta hep büyük saat'i okudum. okudum durdum. durdum durdum sayfayı başa döndürdüm, tekrar okudum. hiçbir kitabın veremediği bir duyguyu anlatıyordu. işte O zamandan bu zamana hep beraberiz. Sen sıkılmadıysan, ben hayatta sıkılmam. Hayatta? Öldükten sonra da sıkılmak istemem. (Aslında Sıkılganın önde gideniyim. Ama Turgut Uyar ve şiirlerine karşı böylesi bir duyguyu hissetmek mi, hâşâ!) Zira Turgut uyar asla, yalnızca bu dünyaya mahsus değil, anladım. Evrene sonsuz bir şekilde yayıldığına inanıyorum. Eminim hatta. Across the universe... bilen bilir. duyan duyar.

Bu işler, güçler ve tüm güçsüzlükler bazen bize uymuyor, uyar baba. Gördüğün üzre, Dağınıklık problemim var bir de. ağustos 22 dedim ama başka mahallelere gittim. Aya yıla güne saate haddinden fazla manalar veren andavalların çağındayız usta. Ota bota her şeye öyle derin manalar yükleniyor ki! Ve maalesef görülmesi gerekenlere bakması gereken gözler öylesine kör ki! Dünyanın en güzel şiir kitaplarından biri olan, dünyanın en güzel arabistanı'nın ikinci baskısını, çıkışından tam yirmi sene sonra yapabildiğini öğrendiğim gün, bu dünya benim için bambaşka bir anlam ifade etmeye başlamıştı zaten. insanlar böyle galiba. herkes edebiyat sevecek diye bir şey yok. peki ya bizzat o dünyanın içindekiler? Yeteneksizler, ilişki fetişistleri, lobi fareleri, manipulasyonseverler, yalapşapizme gönül veren popülistler cirit atıyor her yanda. ve bunu, cirit sporunu gerçekten sevdikleri için yapmıyorlar. onda bile samimi değiller. klişeleşmiş sözlerden, kalıplaşmış yollardan uzaklaşmıyorlar. saçma sapan bir akıl tutulması almış başını gidiyor... neyse, Boş veriyorum usta, peki. "Az, daha çoktur" ilkesi Belki bu noktada da doğrudur. Birkaç on bin kişi biliyoruz ki, evet, bizim gizli bir bildiğimiz var. Bu sebeplerden ötürü Ağustos'un 22'sinde işte, Turgut Uyar'ı anmak önemli. ona saygı duruşunda bulunmak, Dünya şiirindeki doldurulamaz yerinin altını çizmek önemli. ve tüm göçmen şairlere tebessüm etmek...

Sevgilerin bile acıyabildiği akıp giden şu hayatta şiir krizlerine girdiğimde, ağırlaştığımda, insanlara sövesim tuttuğunda, insanları sevesim geldiğinde ve gitmediğinde, bir güzele âşık olurken, ortalarda tek başıma kalakalıp susarken, oyalanırken, anlamsızlığı anlamaya çalışırken, kendime kızarken, çok üşümek'i haddim olmadan besteleyip kendi kendime çalıp söylerken, vazgeçme sularında yüzerken, umutsuzluğu alıp alıp ciğerime meze yaparken, soytarılıklar komedisine sırtımı dönüp sakin sakin sakinlemeye çalışırken, ama hepsinden öte, her şeyden öte en çok beklerken, beklerken, beklerken yanımda hep büyük saat'in, aklımda sen varsın.

büyük saat'in zamanı durduruşuna şahitlik etmek? Bu onuru, bu hüzünlü güzelliği yaşayabilen şanslı insanlardan biri olabilmek? Sırf bu güzelliğe ortak olduğum için bile iyi ki yaşamışım diyebilirim. iyi ki yaşamışsın ki bu mutlak güzelliği bana yaşatmışsın. Yaşatıyorsun. Yaşatacaksın.

iyi ki varsın uyar baba. iyi ki hala varsın. iyi ki hep var olacaksın...
tel üstünden ineli yirmi dört yıl olmasına rağmen
indiği teli ve kalpleri titreten usta cambaz.

(bkz: tel cambazı)
büyük üstad ilhan berk'in hakkında "ben dahil hepimiz turgut uyar" okumalıyız dediği büyük şair.
gün gelir şiirleri liselerde falan okutulur. muhtemelen de geyikli gece seçilir örnek şiiri olarak ve yeni yetme ergenlere geyik malzemesi olur. işte o zaman budaklı meşe odununu kaparım akçaburgazlı yekta'nın yanına kadar kovalarım hepsini.
bir korkuyorum yalnız kalkmaktan bir korkuyorum
gündüzleri delice çalışıyorum geceleri kadınlarla yatıyorum

sonra birden büyümüş görüyorum ağaçları
kısrakları birden yavrulamış
havaları birden güneşli

kadınlarla yattığım yetse ya
bir de kadınlarla yattığıma inanmam gerekiyor

hoşlanmıyorum
2. yeni akımının başlıca adlarından biridir.
Aşk, ayrılık ve ölüm temalarını işler.
Arz-ı Hal, Türkiyem, Tütünler Islak, Dünyanın En Güzel Arabistanı önemli şiir kitaplarındandır.
"Aslında bir ben vardım sokakta bir de polis. Ben yeni olmuştum. Önce yoktum elbet. Bir de sokak lambası ile o bulut. Bir de vurduğum o adam vardı. Tamam bir de ağustos gecesi. Elbette geceydi ne sandınız. Gündüz adam vurmak için sebep yok zaten. Polis benim savunmamı yeter buldu belki. Ama ille tanık gerekiyordu. Öyle dedi polis. Tanık olmadan olmaz dedi. Doğruydu ya. Tanık olmadan olmaz, tanık olmadan kimse ne yaşar ne ölebilir, ne aşık olabilir, ne yankesici olabilir. Bakındım. Sokak lambasını gördüm, gösterdim, bulutu gördüm gösterdim. Hem başka kimseciklere inanamazdım. Zaten kimse de yoktu. O sokak lambasının dedikleri bir bir hatırımda. ışığı da. Gidip birgün hatrını soracağım."
bak sakın telâşlanma
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
bir şey değil bir çocuğun iki aylık tanrısı
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
yine demiş ki:

"adamların bakmasıyla birden dirildi, güzelleşti, güçlendi kadınların saçları."
"ben koşarım aşağlara, koşarım / yıkanacak boğulacak su bulsam...."
soluğunu kesiyor insanın ve bir iştah uyandırıyor sevdaya.

o zaman üç gemi italya'ya kalkacak
üç gemi norveç'e
birisi pancar küsbesi götürecek
öbürü bir aşk kaçıracak gümrüksüz
sabah sabah sol frame de görünce sibernetiklik yaşatan bana oturduğum yerde.
çok arıyorum seni

Ağlamam Turgut, ağlamıyorum.
Alnım kırışır.
Alnım neyse ne de
gönlüm buruşur.

Seni indirdim mi yataktan?
Çıkarsam aklım karışır.
iyidir Turgut
-lâf aramızda-
bize ağlamak yaraşır.

Bir gün olur her şey değişir.
Bakarım buralarda değilsin.
Hep böyle süreceğini sanırım
sürer gerçi, ama sonu değişir.

Denkleştiririm senden kalanları.
Buruşuk bir gül bize bakar kamaşır.
Sonra bir sana bir bana bakar.
Neden biliyor musun?
Medresenin yanındaki kışlanın
önü deniz
Bahçesinde çamaşır.

Süreyya Berfe