bugün

yeni zelanda'da çekilen, Jane Campion tarafından yaratılan gizemli dizi. yavaş akıyor dizi, yavaş ilerliyor. konudan daha çok durum içeriyor. diziye peter mullan gerçekten renk katmış. elisabeth moss'u da geçemem. büyüleyici. güzel bir yapım.
elisabeth moss denen hatunda ne var da insani kendine bu kadar cekiyor, takip ettiriyor anlamak mumkun degil. bu dizide de akli karisik, ruhsal olarak dibi goren bir dedektifi canlandiriyor ve bunu da cok iyi basariyor. hikayenin sonu tahmin edilebilirlikten pek uzak degil ancak anlatim ve agir islenen detaylar diziyi basarili kiliyor. nedendir bilinmez ama bu aralar ozellikle takintili dedektiflerin konu aldigi diziler sikca yayinlanir oldu.

(bkz: broadchurch)
(bkz: the killing)
(bkz: luther)
yeni zelanda'da çekilen yedi bölümlük mini dizi. konusuyla sizi ister istemez çekebilir, gerçekten de öyle ama diziye sadece peter mullan'ın efsaneler efsanesi aksanını duymak için başladığımı söylemeliyim. o da ne? peter abimizi geçtim hadi, asıl hikaye içine saklanmış bir sürü hikaye, bir sürü hüzünlendiren, yer yer de insan mısınız lan siz dedirten sahneler. iki bin on üçün gerçekten en iyi işlerinden.

--spoiler--

ilk 4 bölümüyle falan, "e hadi harekete geçin artık kızı bulmak için" dedirtebilir, ancak öyle de değil durum. tui'nin yazıp robin'e verdiği "no one" notu son bölümde kendini ele veriyor. al'ın çocuk pornosu işinde olduğunu da hiç akıl etmemiştim. tui'nin çocuğu hasta ruhlu adamlardan birindenmiş, al de matt'in durumundan yararlanıp suçu ona yıkmıştır. çocuklar bayıltıldığı için kimse bir şey hatırlamaz hale gelmiş, tui de söz konusu kağıda "no one" yazarak durumun gerçekten de öyle olduğunu anlatmaya çalışmıştır.

--spoiler--

holly hunter, nam-ı diğer gj'in repliklerinin de bizi bazı şeyleri yeniden sorgulamamıza sevk etmesi...ya biz size aşığız ya!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar