bugün

tavlanın daha ziyade şans oyunu olmasıyla izah edilebilecek hede/ hödö. genel kabul kriterleri yüzde 70 şans, yüzde 30 beceri der tavlaya dair. yani bir mustafa denizli stili yüzde 51'lik bir ön kabul söz konusu. gene de şans fazla işte. ee böyle olunca da bir yenilme akabinde yahut iş boka sardığında mutlak bahanemiz hazırdır hazır. zarım gelmiyor bir gelse neler olacağını herkes biliyor değil mi? izleyenlere bir soru karşıdakine yutkunarak tavlayı iyi oynadığını iddia etme. bir onay bekleme durumu. herkes, kafa sallasın yenilen arkadaşımız mutluluğuna mutluluk katsın.
oyun boyunca iki tarafın da zırlamaya mırıldanmaya başladığı anlar yandaki izleyen için de zor anlardır. habire top ona atılır çünkü.
-bak abi bu kadar sıkışmışım se yek(3-1) geliyo
-haklısın dostum bugün zar seni sevmiyo(onaylayıcı dost-kafa sallamadan beter olmuş halde)
-hadi bee, bana kötü geldiğinde ben senin kadar bıdı bıdı yapmıyorum!
- bak şimdi de dubara geldi napiyim abi ben dubarayı burda.
-hadi hadi oyna bu sefer yedim seni...
-böyle gelirse yersin tabii(oyunun içine sıçışla birlikte gelen ön kabul)
-bize de ilk eller de gelmiyordu, oyunculuk işi bu oyunculuk.
- hadi ordan.
-al şimdi kolunun altına bunu yürü!
-dubara geldi gördün. (yandaki onaylayan dosta dönerek)
-öyle öyle zarın yok bugün senin!(hafif dalkavukça)
-hadi ders başlıyor...(kazandı yaa mutlu mutlu girecek derse)
-öğle arası görürüm ben seni...(mırıl mırıl)
oyun boka sardığında zarım yok serzenişlerinin kutuplardan duyulması yok mudur budur tavlayı bu denli cezbedici kılan.
zarların çok ayıp ettiği durum. aga geçende benim tencereler tavalar bana ibnelik yaptı, yemeğin kalanını bitirmişler. çok sinirlendim attım hepsini camdan. tavlada siz siz olun ibnelik yapmaya kalkan zara acımayın. atın gitsin..