bugün

Küçük vücudu sık kıllarla örtülü, donuk sarı renkli, 1,5 - 3 mm boyunda sineklerdir. Doğada hayvan barınaklarında, mağaralarda, evlerdeki loş yerlerde yaşar ve geceleri insanlardan, hayvanlardan kan emerler. Yumurtalarını bitkisel ve yaş atıkların üzerine bırakırlar.Şark çibanı, humma gibi hastalıkların yayılmasında rol oynar.Tatarcık humması, akut, hafif seyirli, enfekte kişide sınırlı bir gelişimi olan ve tatarcık sineği ısırmasıyla bulaşan virüs etkenli bir hastalıktır. insanlar dışında bu virüslerin hastalığa neden olduğu başka bir canlı türüne rastlanmamıştır. Orta Doğuda tarla farelerinin ara konakçı olduğu düşünülmektedir. Akdenize kıyısı olan ülkelerde, Balkanlarda, Afrika nın doğu kesimlerinde, Rusya ve Orta Asya ülkelerinde, iran, Irak, Pakistan, Hindistan, Panama, Brezilya ve Trinidad adalarında görülür. Panama ve Brezilya daki olgular genellikle salgın şeklinde değildir ve daha çok ormanla ilişkisi olan insanlarda rastlanmaktadır. Görevli veya turist olarak Kıbrısa gidenlerde sık olarak görülür. Halk arasında Tavuk Hastalığı olarak da bilinir. Tatarcık hummasının Phlebotomus papatasii ile bulaşan bir virüs hastalığı olduğu 1909 da bildirilmiştir. Tatarcık hummasının etkeni Arbovirüs ailesinden olan bunyavirüs grubundan bir RNA virüsüdür. Tatarcık humması 20 - 45 kuzey enlem dereceleri arasındaki endemik bölgelerde ve vektör phlebotomusların bulunduğu ülkelerde görülür.

Tatarcık sinekleri; tropikal bölgelerde yıl boyunca hastalık bulaştırabilirlerken, daha soğuk iklimlerde sadece sıcak aylarda etkilidirler. Orta Doğu ve Orta Asyada hastalık sıcak ve kurak aylarda (yaz veya sonbahar ayları) gözlenir ve insanlara enfekte tatarcık sineklerinin (phlebotomus papatasii) ısırmasıyla bulaşır. Tatarcık sinekleri; sadece bir kaç milimetre boyunda olan sinekçiklerdir. Sadece dişi tatarcıklar insanları ısırır. Isırılan kişi eğer allerjik bir yapıya sahip değilse ısırılan yerde ağrı hissetmez ve lokal irritasyon görülmez; ısırılanların sadece % 1 lik kesimi ısırıldığının farkına varmaktadır. Tatarcık sineği geceleri beslenir, gündüzleri karanlık yerlerde bulunur (duvar çatlakları, mağaralar, evler ve ağaç kovukları). Yumurtlama kan emdikten bir kaç gün sonra olur. Yumurtaların kanatlı tatarcıklar haline gelmesi için yaklaşık 5 haftalık bir süre gereklidir. Yetişkin bir tatarcık sineği sıcak ortamda bir kaç hafta yaşar. Flebotomların hastalardan kan emerek virüs almaları, hastalık belirtilerinin başlamasından iki gün evvel ile hastalık belirtilerinin kaybolmasından 24 saat sonrası arasında olur. Bu süre dışında hastalardan kan emen dişi flebotomlar enfekte olmazlar. Tatarcıklar kan emdikten 6 - 10 gün sonra bulaştırıcı olurlar ve ömürleri boyunca bulaştırıcı kalırlar. Virüs, yumurta ile bir nesilden diğerine geçer. Bu sinekler zemine yakın yerlerde bulunduğundan ve 3-4 m. yüksekliğe uçamadıklarından büyük binalarda hastalık daha çok alt katta oturanlar arasında görülmektedir. Uçuş menzilleri 100 metreyi geçmez. Gündüz dinlenir, gece uçarlar. Dişi tatarcıklar yumurtalarını kaya diplerine, ağaç kovuklarına, organik maddelerden zengin nemli ve gevşek topraklara bırakırlar. Doğada tatarcık yumurtalarını, larva ve pupalarını bulmak çok güçtür. Deri içi veya ven yoluyla aşılanan insanların %5 kadarı infeksiyona tutulmamakta, % 50 - 75 inde ise hastalık belirtileri ortaya çıkmamaktadır.

Tatarcık sineğinin ısırdığı insanlarda, ısırığın olduğu yerdeki deride kaşıntılı kabarıklıklar oluşur ve 5 gün kadar devam eder. 3 - 6 günlük bir inkübasyon dönemini takiben hastalık aniden ortaya çıkar. Ateşin ortaya çıkışından 24 saat önceki ve 24 saat sonraki periyotta kandan virüs elde edilebilir. Hastalık genel olarak birdenbire, titreme veya ürpermelerle ateşin yükselmesi şeklinde başlar, bazı hallerde önceden kırıklık, başdönmesi, bacak ve karında anormal hisler olabilir. Başlangıçta veya daha sonra baş ağrısı, gözlerde yanma, göz arkasında göz hareketleriyle ortaya çıkan ağrılar, ensede ve sırtta sertlik, oynaklarda ve taraflarda ağrılar, tat alma duyusunda değişiklikler, iştahsızlık, bulantı, kusma, kabızlık veya sürgün, boğazda ağrı, burun kanaması, baş dönmesi olabilir. Damakta küçük veziküller görülebilir ve maküler veya ürtikeryal döküntüler gelişebilir. Ateş, 39 - 40 oC ye kadar yükselebilir. Genellikle ateş 2 - 4 gün kadar sürer (3 gün ateşi) ve bol terleme ile düşer; ancak ateş, 1 - 9 gün de sürebilir. Bazen ateş düştükten sonra kısa süren bir yükselme de görülebilir. Nabız yavaşlar. Tatarcık hummasında yüz ve boyun kızarmıştır. Gözde konjuktivadaki kanlanma ucu korneaya varan bir üçgen şeklinde dikkati çeker, fotofobi ve gözde yaşarma olabilir. Ağızda yumuşak damakta ve yutağın arka cidarında kanlanma olabilir. 2 - 12 hafta içerisinde hastaların % 15 inde ikinci bir atak gelişmektedir. Nadiren splenımegali gelişir, lenfadenopati gözlenmez. Ateşin ilk günü kanda lökosit sayısı normaldir, lenfositler azalabilir ve nötrofillerin sola sapması ile gençlerin çoğalması görülebilir. Ikinci veya üçüncü günler kanda lökopeni polinukleoz yerleşir. Hastalığın sonunda veya iyileşme sırasında lökopeni belirgindir. Diğer arbovirüs enfeksiyonlarında olduğu gibi tatarcık humması da aseptik menenjitle ilişkili olabilir. Hastalık kendiliğinden iyi olur, ölüm bilinmemektedir. iyileşme sırasında ateş ve belirtiler depreşebilir, geçici depresyonlar görülebilir.

Beyaz küre sayısındaki değişiklikler hastalıktaki tek pozitif laboratuvar bulgusudur. Düzeldikten 5 - 8 gün sonra lökositlerdeki değişiklikler tamamen normale döner. Tanı genellikle klinik bulgular ve bölgesel bilgiler ışığında konur. Serumda antikor titresinde artış saptanabilir.

Bağışıklık tipe özgüdür ve bu bağışıklık en az iki yıl devam eder. Hastalığın endemik olduğu bölgelerde virüsün 20 kadar alt tipi vardır fakat bunlardan yalnızca 5 i hastalık yapıcıdır. Endemik bölgelerde hastalık çocukluk çağında geçirilir ve bir bağışıklık meydana gelir. Bu bölgelere gelen bağışıklığı olmayan yabancılar mesela askerler ve turistler sıklıkla bu hastalığa yakalanırlar.

Hastalık ilerleyici değildir ve özel bir tedavi gerektirmez. Şikayetlerin tedavisi, yatak istirahati, uygun sıvı verilmesi ve aspirin ile analjezi önerilebilir. Hastalar, tatarcık geçirmeyen bir cibinlik içinde yatmalıdırlar. Insektisitlerle tatarcıklara karşı savaş çok etkilidir.

http://www.osman.com.tr/Tatarciklar.htm
şu sıralar evde dedikodusu yapılan bir numaralı konunun baş kahramanıdır efendim bu hayvan. sinek gibi vızır vızır vızırdamaz, sessizce gelip işini görür, gittiğinde ısırdığı yerde kocaman bir kızarıklık bırakır, bir ısırmada takriben iki tüp kan alabilme özelliğine sahiptir.

(bkz: bi git allahsız)
halide edip adıvar'a ait 1939 tarihli romandır. tatarcık lakabı takılan genç bir kızın yaşamını anlatır.
kıbrısta insanların basına sıkca gelen olay.ilk kez başına gelene "welcome to cyprus" dedirtir.
zararsız gibi görünen baş belası. uyumam için fırsat kolluyor şerefsiz.
(bkz: küçük tatar)
kaptan osman soğuk ve bulunduğu ortamların da neşesi kaçıran ama dürüstlüğünden, ahlakından, kaptanlıktaki yetkinliğinden kimsenin şüphe etmediği babayiğit bir insandır. köylüler ona kendi aralarında tatar osman derler. ama onun yüzüne böyle söylemezler.

kızı lale 13 yaşındayken, babası osman ölür. o güne kadar kaptan osman'la da ailesiyle de hiç ilgilenmeyen ahali, osman ölünce zavallı ana kıza yardımcı olmaya çalışır. ancak lale, babası gibi yaman biridir. kimsenin yardımına muhtaç olmadan hem çalışır, evini geçindirir hem de okuyup tahsilini yapar. yaşı 20'ye geldiğinde artık amacı, köyünü medenileştirmektir.
bu uğurda yaptığı davranışlar köylüye illallah getirtse de insanlar ondan çekindiği için birşey diyemezler. erkek gibi büyümüş ve gezmek, tozmak, süslenmek, beğenilmek gibi isteklerden yoksundur. köylü, lale için ''tatarcık''lakabını kullanır. ama onun yüzüne söylemezler bunu.

bu arada köy dediğimde istanbul'da boğaz kenarında poyraz köyü. savaşta yiğitlikleriyle nam salmış askerleri, savaş sonrası zengin olmuş ya da önceki zenginliğini korumuş varlıklı aileler ve yoksul halk içiçedir.

bir yaz, köyün ünlü ve zengin ailelerinden birinin oğlu haşim ve üniversiteli arkadaşları, köyün korusunda kamp yapmak için gelirler. üniversiteli bu delikanlılar, zengin koca arayan zehra'nın yakın markajındadır.

kendilerine yedi kişi olduklarından ''yediler'' adı verilen kampçıların, zehra'nın süslü, boyalı güzelliğinden başları döner. recep hariç.
recep, lale'nin doğal güzelliğine, güçlü yapısına vurulur.

ancak zehra'nın gözü de recep'tedir.

haşim'in gözü ise zehra'da.

balolar, dönemin kominizm, faşizm, din, dinsizlik tartışmaları, aşklar, idealler...su gibi giden sade, basit, kısa bir roman.
bir tür sivrisinek.

ilginçtir tatarlarla akraba avar* kavmine çinliler juan-juan adını verirler ki "zıplayan küçük böcek" demektir.

ps. al sana etimoloji, alsana köken bilim, al sana karşılaştırmalı filoloji, al sana...
aşşağılık bi yaratık , an itibariyle beni hayata küstürmüş , bacaklarımı kollarımı perişan etmiş pislik varlık.
ısırığı korkunç bir kaşıntı yaratır. kurbanı, ısırılan yeri kanatana kadar da rahat ettirmez. ilginçtir ki bu şerefsiz hayvanın ısırığına karşı en iyi ilaç bengay veya kapsolindir. çünkü ilaç içeriğindeki biber suyu bu illet kaşıntıyı anında yok eder. tabi ısırılmamak için yatmadan odayı ilaçlamak üstüne de fişe likit sineksavar takmak en iyisidir.
yakarca'da denir buna.izmir ve çevresinde olur genelde.gelir ses çıkarmaz gecenin bi vakti ısırır açarsınız ışığı göremezsinizde bunu ufacık duvarda belli olmaz saat 7 ye kadar uyutmamıştı bikere. hadi ısırsın tamam kaşınsında ama ısırırken acıtırda bu hayvan. ulan hadi ısır,kan em, kaşındır ama acıyo be kardeşim acıyo !
Ordu ilinin Korgan ilçesine bağlı bir köy.
(bkz: yakarca)
eskişehir'in mihalıççık ilçesine bağlı bir köy.

· mihalıççık nerede?

kaynak:

· tarımziraat.com

ilçenin tüm köyleri için:

(bkz: mihalıççık/#8997529)
dişileri ve erkekleri bitkisel şekerler ile beslenir. ama dişi tatarcıklar yumurtalarını geliştirmek için insan ve hayvan kanıyla beslenir. ısırdığı zaman can acıdır. Leishmania parazitini taşıdığından dolayı Türkiye'de insan sağlığı için en tehlikeli böceklerdendir.