bugün

tüm sayısal derslerin sıkıntısını alan ve genelde öğrencilerin sevdiği ders.
(bkz: egemen sınıfların tarihi)
tarih bir din değildir.
tarihçi hiçbir dogmayı kabul etmez, hiçbir yasağa saygı göstermez...
tarihçinin kınama veya yüceltme rolü yoktur, sadece izah eder!
tarihçi, çağdaş ideolojik şemaları geçmişe yapıştırmaz, bugünün hassasiyetlerini geçmiş olaylara yerleştirmez!
özgür bir devlette parlamentolar ve adli merciler gerçek tarihi tanımlayamaz!
bir ulusun sicil kaydıdır.
Kpssye hazırlanırken ilgimi çeken ve daha sonra kopamadığım çoğu insanın hozşlanmadığı bir ders..
eğer bu hayatta kesin diye bir şey varsa, eğer tarihten bir şey öğrenebildiysek o da şudur ki istediğimiz kişiyi öldürebiliriz.

suikastlara gönderme yaparak.

(bkz: the godfather)
tek bir gerçeği vardır ama öylesine yoruma açıktır ki aynı olayı birden fazla şekilde duyarsınız.
(bkz: tarih subjektif olmaya mahkumdur)
dersinden her ne kadar nefret etsem de, dünya üzerindeki en güzel bilimdir.

eğer sözlükte tarih hocası veya tarihle ilgilenen birisi varsa kendisine sorularım olacak, lütfen dürtüversin.
bir bilim dalı olarak bilinmesine rağmen bir bilimdalı olmadığını az sonra anlayacağımız paradoks.
bir olguyu bilim olarak tanımlamak için o olgunun ampirik yollarla ispatlanabilmesi gerekmektedir. oysa tarih ampirik yollarla izah edilemez. geçmişte yaşanmış olayların günümüze geçişi ve yorumu ne denli objektif olabilir?
mesela, bizler tarih kitapları okurken, bazı savaşlarda aslında türklerin bozguna uğratıldığı ve gerisin geriye kaçtığını asla duymayız genelde türkler akıllıca bir hareketle geriye doğru çekilirler.
bu anlamda tarih kendi içerisinde çatışmakta ve gerçek tarih, resmi tarih gibi tuhaf kavram kargaşalarına dönüşmektedir.
bilim kendini tekerrür etmez bilimin net çizgileri vardır. tarihte bir olay tartışılırken tekerrür etmesi ya da günümüze uyarlanması gibi bir durum söz konusu değildir. çünkü şartlar, zamanlar, kişiler, teknoloji değişmiştir. bu durumda tarihe bir bilim dalı demek yanlış, hikayebilim ya da ibretlik hadiseler diye tanımlamak doğrudur.

'' tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir, yapan yazana sadık kalmadıkça durum vahimdir'' *
mustafa kemal atatürk
"tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez" *
tarih; ileri gitmek için geriye çekilmiş oktur.
batıdaki karşılığı grekçedeki istoriadan gelmektedir.iyonya lehçesinde bildirme, haber alma yoluyla bilgi edinme anlamlarında kullanılan kelimedir.
tarih başlangıçtan ibarettir.
yapılır ama bozulamaz.
bir zaman değil olaylar bütünüdür.
"Tarih, faydası herkesi kapsayan bir ilimdir. Yaşanılan çağın olaylarıyla, eski çağın olaylarını karşılaştırıp sonuca varmak gerekir." naima
bilimdir!
tozu alınmış geçmiş zamandır.
tarih öğretmenimizin yıllar önce 'tarih nedir'üzerine kurduğu, kimin sözü olduğunu bir türlü hatırlayamadığım ama beynimden bir türlü silinmeyen güzel bir tanımı vardır.

bakışlarını geri çevirmiş bir peygamberdir tarih,
olmuş olandan hareketle olacak olanı haber verir.
içinde binlerce yıldır milletin arkasına geçip sikizini sıvazlayan ve bunu yaparkende insanları bir güzel sömüren - maddi ve manevi - sürü ile şerefsizi barındıran, ancak kimi zamansa güzel insanlarla * * biraz olsun nefes alan süreçtir.
bir tanıdığım demişti,kerem niye insanlar bizim tarihimizi bizden iyi biliyorlar diye,bense açıklamıştım;
tarih,karmaşadır,tarihi içinde yaşayarak öğrenirseniz,bunu yaşatanlar tarihin kötü yönlerini sansürler veya size hiç öğretmezler,dışarıda ki ülkelerde de öyledir.

fransız ihtilal'ini ele alalım isterseniz,fransızlar bunu yaşadığı için çok iyi bilmez,nitekim karmaşanın tam içindedirler,eğer biri dışarıdan bir gözlem yaparsa,sadece bir yerin değil,heryerin nabzını tutar,dışarıdan yapılan gözlemler daha sağlıklıdır,nitekim fransızlar bir karmaşayı,bin ölümü yaşayarak mecbûren taraflı bir inceleme yaptılar,gerçi bir olayı görebilen herhangi bir insan o olay hakkında ufak bir hipotezi kafasında gerçekleştirebilir ama gözlem,deney ve gözlemleme yapmadığı için kabataslak bir fikirdir.
dışarıdan yapılan bir gözlemin yerini asla alamaz.

bu,hayal ederek uyuyama gibi paradoksal bir durumdur,aslında uyurken rüya görürüz,ama yatakta hayal kurarsak uyuyamayız,aradaki bağlantı ise,olayı içeriden yaşarsak daha iyi gözlem yapacağımız hipotezi,ama çoğu bünyeye kesinlikle daha mantıklı gelen dışarıdan izleyip bir sonuç çıkarma anti-hipotezidir, hipotezin ve anti-hipotezin birbirini nasıl tamamladığı farkedilirse, şaşırılacağına eminim ..

tarih böyle bir şey yani.
tarih, insanlıkla ilgili olayları bir tablo düzenine uydurmaya çalışan olaylar dizisi yardımıyla anlatalabilir. Tarih avcı ve toplayıcıların küçük, yalıtılmış kültürleriyle başlar; ürün toplayan ve hayvancılıkla uğraşan toplulukların gelişimine ve ardından tarıma dayalı devletlerin oluşumuna kadar devam ederek Batı'daki modern toplumların ortaya çıkışıyla sonuca varır.
tekerrütten ibaret olan habire değişim gösteren döngüdür.
bizden sonraki yüzyıllarda kesinlikle çarpıtılamayacağına inandığım bilim dalıdır.
çalışmak zorunda olmadığınız zaman, sadece merak ettiğiniz için açıp okuduğunuzda çok eğlenceli ve öğrenmenin kolay olduğu ders halini alandır. ama yumurta kapıya dayandığında, çalışmak zorunda kalınca ne okuduğunuzdan bişey anlarsınız, ne bir zevk alırsınız. bir cümle bile eziyet gibidir. çok yaratıcı küfürler bulunur hatta bu dönemde, padişahından savaşına, yerleşik hayatından altın zırhlı adamına kadar tuhaf küfürler keşfettiğim olmuştur.
tarih bir silahtır. kim elinde tutuyorsa ve hangi yöne doğrultuyorsa o tarafı tehdit eder. şöyle ki bugün bizim bildiğimiz osmanlı tarihi avusturyalı hammer isimli bir tarihçinin yazdığı tarihtir. bunun nedeni ise osmanlı arşivlerine göre yazılacak olan bir tarihin bugünkü ulus devlet anlayışına bir temel hazırlama fikrine ters düşmesidir. zira çoğu kimse padişahların annelerinin ceneviz, italyan, rum, fransız vb. milletlerden devşirilen cariyeler olduğunu bilmezler. bir de gidip bu hatunların türbelerine adak adarlar. fatih'ten sonra türk soyundan gelenlerin sarayın 1 km yanına yaklaştırılmadığını, bütün erkanın devşirmeler üzerine kurulu olduğu gerçeğide "biz ki adalardan modalardan gelmiş bir neslin evlatlarıyız" cıların işine gelmez. bu durum osmanlı'nın çok büyük ve adil bir imparatorluk olduğu gerçeğini değiştirmez fakat gerçek olanla yüzleşmeye henüz kimse hazır değildir.

örneğin hilafet makamını incelersek, fıkıha göre bir kişinin halife olması için kureyş kabilesinden gelmesi gerekmektedir. fakat kerbela olayında hz. hasan ve hz. hüseyin'in bütün ailesi ile birlikte öldürülmesi ile kureyş kabilesinden kimse kalmaz ve hilafet dini değil siyasi bir makam olarak varlığını sürdürür. emeviler, abbasiler derken hemen her müslüman hükümdarın yanında bir halife belirir. işte yavuz sultan selim de mısır'i işgal ettiğinde memlük sarayında bu halifelerden birini bulur ve gücüne güç katmak için hilafeti istanbula getirir. halbuki hilafetin biteli yüzyıllar olduğunu kendisi de bilmektedir. amaç siyasi güç ve düzendir.

bir başka örnek birinci inönü muharebesidir. bu harekat aslında yunan ordusunun keşif harekatıdır. yunan ordusu hafif techizat ve silahlar ile keşif yapmakta iken karşılarında siperde bekleyen 24. tümeni buldular ve takviye edilmiş bu birlik karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar . çünkü amaçları işgal ya da muharebe değil keşif yapmaktı. fakat o tarihlerde bir zafere ihtiyacı olan tbmm bu harekatı tarihe 1. inönü muharebesi olarak geçirdi.

sadece biz de olmuyor tabi ki bu tür siyasi açılımlar. örneğin bizans ismi. bizans imparatorluğu diye anılan imparatorluk aslında doğu roma imparatorluğudur. fakat kendini roma imp. uğunun asıl varisi olarak göstermek isteyen kutsal roma-germen imp. doğu romayı aşağılamak ve siyasi olarak düşük göstermek için bu ismi uydurmuş ve tüm dünyaya empoze etmiştir.

yakın tarihte cezayirde, kuzey ve orta amerika'da, hindistanda yaşanan soykırımlardan eser bulamazsınız. ne fransa cezayiri sömürmüş ve amerikalılar kızılderililere vebalı battaniyeler vermiş ne de ingilizler hindistan'da çocuklara logaritmik cetveli ezberletip beyin yıkamıştır. dediğim gibi tarih bir silahtır. kim güçlü ise onun elindedir ve kime isterse ona doğrultur.