bugün

benim özlediğim şeyin adı irem.
geçmiş....

yaşadığımız şeylerin kıymetini anca üzerinden zaman geçtiğinde anlıyoruz, ben geçmişi özlüyorum bugüne nazaran çok daha güzel olan günleri.
Daha yüzüne bakarken utanılan zamanları özledim..
Ciltli kitaplar. Artık yayın evleri ucuza kaçıyor yazık ki
ilkokul ve ortaokul yıllarım kesinlikle. lise hayatımdan zevk almadım fazla. üniversite idare eder.
(bkz: dostluk)
Kış. Sadece kışı özledim. Kar yağarken perdeleri sonuna kadar açıp kulaklığı takıp, kitabımı da alıp pencereye yakın olan sokak lambasının sarı ışığında kitap okumak, bir iki saat sonra ranzanın üst katında hayal kurmak, şafak yavaştan sökerken pencere ve sinekliği açıp pencere pervazına oturup hiç sessizliği ve o sabah kokusuyla kar kokusunu içime çekmeyi özledim. Ertesi gün okula gidip kalbin ağzında hoşlandığın çocuğun şapkasını montunun şapkasını başına örtüp arkadaşlarıyla çıkıp gelmesini beklemek, kaloriferin başında eldiven kurutmak, muhabbetler... Özledim işte hepsini. Bir an önce kış gelse artık.
2002-2006 arası facebook amerika dışında kullanima girene kadar ki zaman dilinimde yasamayi.
sevmeyi özledim.
Okul işine girmeden önce, top oynaya oynaya elimi kirlettiğim mutlu olduğum günler dicemde o zamanlar bile kötü şeyler yaşadım ama ginede kafaya takmıyordum şimdi beyin oldu kazan.
Küçükken mahallede top oynarken akşam ezanı okunurken eve:
-Acaba babam geldi mi ?

Diye telaşla korka korka hızlıca eve gitmeyi ve terli terli yediğim yemekleri özledim hemde çok
Islak hamburger özledim! (bkz: diyet)
Çocukluğumu özledim. Çünkü o zamanlar en büyük sorumluluğum oyuncağımı toplamakdı.
başlık açmışlar yazın bitiyor olması diye...en çok 96/99 yazlarını özlüyorum.en etkin olduğumuz yazlardı.havanın kokusu bile bir başkaydı eurohouse-hiphouse çalardı barlar discolar.kızlar yarım renkli desenli tayt lar giyerdi.kenzo parfüm sıkardık.saçlarda bi ton jöle,saçlar italyan ve amerikan traşıydı.akşam yazlıkta dışarı çıkar,sabaha kadar it gibi dolaşırdık 30 kişi.yaz biterken bir iki kişi fire verir,birbirlerine aşık olurlardı kısaca hapı yutardılar.gözyaşı,bir daha ki yaza kadar aşklarını kalplerine gömmeye yemin ederlerdi.iki bira ile sarhoş olurduk.bir deli yazın hatırına 4 sene bir yavruyu özler özler dururduk.mektup yazar,mektup beklerdik.tüm bunları ve fazlasını özlüyorum yazsam 2 cilt bestseller olur.daha yazmıycam içim sıkıldı bak.
Deniz. Denizi çok özledim. Öyle böyle değil çok özledim. Şöyle bir dalsam coslarım billahi.
Bayram sabahı erkenden uyanıp elbiselerimi giyip boncuklu silahı alarak dışarı fırlamak.
Herkes bir özleyiş ile yaşar... Özlemleriniz asil olsun, özledikçe gururlanın.
Evimi ozledim. Annemi, babami,kardeslerimi, balkonda cam bardakta cay icmeyi, haliya basmayi, klozetimizi, elbiselerimi, gezmeyi, araba surmeyi, icmeyi... ve daha bir cok sey.
(bkz: lise)
3 yıl öncesi, yani annemin sağlıklı olduğu, sevdiğim adamın henüz hayatımda olduğu o güzel günleri.
Ne yazık ki güzel günler mazide kaldı ben hala rüyada.
sobanın üstünde kestane pişirmek.

aslında direkt kendi yaptığım bir eylem değil lakin yine de yapmayı çok isterdim ama soba yok..
Annem ve babam.
sanırım birine psikopatça bağlanmayı. dikkat ederseniz aşık olmayı demiyorum, bağlanmayı diyorum.

edit: ağlayabilmeyi de özledim. zihnime gelen görüntülerle mutlu olup iki dakika sonra ağlayabilmeyi. nasıl olduysa soyutluğumu yitirdim ve somut yaşam hiç benlik değil. artık çoğu şeyi hissetmiyorum. duygularımı özledim. sevinebilmeyi, üzülmeyi, ağlamayı, kahkaha atmayı. neden oldu bilmiyorum. duygularımla yaşamayı özledim. kendimi gri gibi hissediyorum. ne güzel renklerim vardı oysa benim. böyle hop orayı hop burayı bir çırpıda boyar, sonra geri çekilip onunla mutlu olurdum. sevmedim seni tek başına gri. diğer renklerle birlikte güzelsin sen...
Kar üstünde postaları mı gıcırdatmak.

Yağsin artık lütfen.
yağmuru, temiz sokakları, yüzü gülen, ağlarken bile gülmeyi beceren güzel çocukları.