bugün

Bu hikayenin güreşe doymayan pehlivanı, hep yenileni, yine deneyip yine yenileni, sonra daha iyi yenileni benim.
12 gündür evden çıkmadım, bu gidişle en az bir ay daha evdeyim, bunaldım. Üstüne kişisel sorunlarım da eklenince ruhen çok daraldım artık, katlanamıyorum.
hayat normale dönsün artık, yarın ne olacak diye düşünmekten yıldım. gelecek kaygısı yaşamak istiyorum ben, ölüm kaygısı değil.
(bkz: truth is the first casuality of war)
Yaş aldıkça hüzün verirmiş anılar.
çatıya çıkıp dans etmek istiyorum. evdekiler uyudu. allahım benim bu ergenliğim ne zaman geçecek?
coronavirus insanlara yarattığı moral bozukluğu kadar zarar vermeyecektir. herkes paranoyak, herkes sıkkın ve herkes korkuyor. korkulacak birşeydir de ayrıca
Maalesef türkiye bazı konularda corona ile normale döndü. Her gün çıkıp boş boş kafa şişiren siyasetçi yok veya aynı boş muhabbetin yapılıp milletin birbirine bilendiği futbol yok. Bu konulardan bakarsak kafam baya rahatladı.
biz niye evden çalışamıyoruz amk...
Arkadaşlar sigaram bitti sipariş vermek için zabıtayı mı arıyorduk yoksa polisi mi?
Leonard Cohen gibi bağırasım geliyor sessizce:

"Herkes biliyor
geminin su aldığını,
herkes biliyor
kaptanın yalan söylediğini,
herkes biliyor
zarların hileli olduğunu."   
yanında rahatça saçmayalabildiğiniz kişiyi sevin, pamuklara sarın gibisinden bir şey diyorlardı ya hani tam tabirini yazamadım. ama 10da 10 tespit.
duygu, heyecan, umut kalmadı.
arkadaşlar dün gece rüyam da hülya avşarı gördüm

amacım komiklik değil

ne ben onu severim

ne de o beni

acaba bu bir uyarı mı ?

acaba başıma bir şey mi gelecek ?

keşke rihannayı görseydim

bu gece aynı rüyayı görmemek için

sabaha kadar uyumayacam

hülya sen gelme

rihanna gelsin.
Evet, sabah kalktık işimize geldik...

Yaşadığımız Türkiye cumhuriyetinin maalesef bizi korumaya gücü yetmiyor.Akşama kadar eve virüs götürmemek için mücadele ediyoruz.Artık kendimizi falan boşverdik, tek derdimiz sevdiklerimiz...

Şimdi hakkaten soruyorum bütün ideolojilerin canı cehenneme...

Siyaseti falan bir kenara bırakın bana şunu söyleyin;

Ne istediyse verdiğimiz, askerlik yapıp toprağını savunduğumuz devlet, bize 15 gün maksimum 1 ay bakmayacaksa niye var?
Az daha sıkın dişinizi hesaplamalarıma göre 2020 nin bitmesine sadece 279 gün kaldı.

görsel
çok işe yaramazım ölsem de evden bir boğaz, dünyadan bir oksijen israfı eksilse, varlığım büyük zarar, yokluğum hayatım boyunca yaptığım ve yapabileceğim en iyi şey.
“buradan kurtulma ihtimali bile serin sulara atlamış gibi hissettirdi.”

bu alıntı beni çok rahatlattı.
az önce çişimi yaptım. artık mutluyum.ewed
daha uzun yaşamak için rahat bırakın kendinizi.
arkadaşlar bir konuda fikrinize ihtiyacım var.
kulak burun boğaz hastalıkları için doktora gitmem gerek. yakınımda (istanbul) özel hastane var, devlet hastanesinden daha az kalabalık olduğunu düşündüğüm için oraya gitmek istiyorum. şikayetim yutkunurken boğazda takılma hissi.
geniz akıntım ve farenjitim var.
sizce böyle riskli bir zamanda gitmemeli miyim yoksa bir şey olmaz deyip dikkat ederek gideyim mi?
Kimse istediği hayatı yaşayamıyor...

Herkesin bir hedefi vardır ve sonuç olarak ya hedefine varır ya da hedefe giden yolda yarıda kalır. Ben önüme hedef koyduğum ana geri dönüp baktığımda değil yarı yolda kalmak, hedef koyduğum noktadan bile daha gerideyim.

Ben bir sanatçı olmalıydım. Dilimin dönmediği yerde parmaklarımı konuşturduğum.

Ben bir yazar olmalıydım. iç dünyamı kalemimin mürekkebiyle dışarı akıtabildiğim.

Ben bir hekim olmalıydım. Bedene ısdırap veren değil, ruha elem veren her tür maraza neşter vururcasına kesip atabildiğim.

Ben bir hakim olmalıydım. Yaşanan ve yaşanacak olan tüm haksızlıklara, kendime yapılanlardan intikam alır gibi hüküm verebildiğim...

Kimse istediği hayatı yaşayamıyor. Ben ise, yaşamak istemediğim bir hayatı dahi yaşayamıyorum.
''tut ki tüm kentlerin ağaçlarını sesine boyadım
tut ki zamanı iki dudağının arasını kazıdım parmaklarımla
olacak iş değil ya, tut ki zamanı orada yakaladım
orada ne sabahın telâşı, ne gecenin lâl feryadı

tut ki iklimlerden geçtik senin yolunda
sonbaharda söyleşip biraz oturup soluklandık
tut ki kokun yağmurdan evvel ulaştı burnuma
albatrosların gök sefasının sevinci hâlâ gülüşünde

tut ki.. olacak iş değil ya..''
"daha dün gibi" kalıbı ve düşüncesi vardır ya hani. güzel yaşanmış veya ilginç yaşanmış bir geçmişi hatırlamak. küçükken dinlerdim büyüklerimden. yıllar önce ki seneyi söyleyip anıyı anlatıp " daha dün gibi" ya derlerdi. içimden derdim " hadi oradan ne dünü seneler geçmiş kim bilir ne uydurmasıdır" diye. ama şimdi anladım. hakikaten hatırlamak istediğiniz hatta istemediğiniz anıları düşününce daha dün gibi anımsama geliyor.
Esnemeyi özlemiş olduğumu fark ettim. Teşekkürler uyku getirici bitki çayı karışımı.