bugün

itiraf ediyorum küçükken mario yu hiç bitiremedim ve prensesi kurtaramadım. bunun acısı yüreğimde tüterken evde eski emektar atarimle karşılaştım. kurdum biraz zorlanarak başladım mario oynamaya fakat yine kurtaramadım. bilmiyorum sanırım ikiniz farklı dünyaların insanlarısınız mario kusura bakma. mukkadderat diyerek geçiyorum.
itiraf ediyorum kitap çıkartıcam ama yayınevleri götleriyle gülüyor yazdıklarıma.
haberlerde fakir fukaraya bedava erzak yardımı ve sair yapıldığında izdiham çıkmasını ve onların birbirlerini ezmelerini izlemek çok hoşuma gidiyor. büyük keyif alıyorum onların üstüste binmelerinden, birbirlerini ezmelerinden. pasta yiyin lan pasta diye bağırıyorum. sanırım maire antoinette'nin ruhu ya yanımda bir yerlerde dolaşıyor ya da ruhumu ele geçirdi. sonra jakuzime girip viskimi yudumluyorum. küçük burjuva alışkanlıkları işte kurtulamıyorum.
ataturk havaalanında sigara içmenin yasak olduğunu bilmeme rağmen, bir lise öğrencisi gibi wc'ye giderek adrenalin eşliğinde sigara içtim.

peşin edit: çok pişmanın sözluk...
insanların duygularını hiç önemsemiyorum. kadınlar benim için vajinadan ibaretler ve her fırsatta bunu onlara hatırlatmaktan büyük haz duyuyorum. kro değilim, para da bende, evet. ayrıca çok kıskanılıyorum.
itiraf ediyorum;

"arkadaşlarını davet etmeyecekler katılmasın" ibareli feysbuk gruplarına çok pis sövüyorum, tüylerim diken diken oluyor, kılım ben bunlara.

(bkz: sigigit lan)

hızını alamayan edit: iğreniyorum olm sizden.
dışarı çıkmaya yeltenip kapıyı açtığımda, eğer apartmanda başka insanların aşağı inmekte veya yukarı çıkmakta olduklarını farkdersem, tekrar çarçabuk içeri girip, onlar ortadan kaybolana kadar orda saklanıyorum, ya da koşa koşa aşağı inip, onlarla karşılaşmadan kendimi dışarıya atıyorum.
facebook a ilkokul bir örtmenimin ismini yazdım, 24 kasım öncesi belki ulaşırım kendisine diye.

bir grup çıktı üye oldum, hocamın öğrencilerinin grubu, benim de sınıf arkadaşlarım oluyorlar.

duvara yazdım, dedim "örtmenimin nosunu bilen varsa yazıversin gari, arayacağım da kendisini.. post scriptum: hiçbirinizi hatırlamıyorum iğrençsiniz ibneler!" (sonunu şimdi uydurdumö yok böyle bir şey)

sonra biri çıktı kimsin? necisin dedi?

feysteki ismim de film artistinin adıdır bu arada itirafın da bonusudur bu.

adama gerçek ismimi söyledim.

o beni hatırladı, ben onu hatırlayamadım.

benimle ilgili bir anını paylaşır mısın dedim hani eternal sunshine of the spotless mind hesabı...

adam bana:

"ya senin uzun sarı saçların vardı. bir gün okula testere getirmiştin ve sırayı kesmiştin!"

dedi!

ilkokul biteli on küsür yıl olmuş, adamın ilk karşılaşmamızda paylaştığı anıya bak.

ilk anımız: devlet malına zarar vermek. hem de ilkokul birinci sınıfta.

önce kendimden nefret ettim..

ancak izlediğim "adam olacak çocuk" programlarının boşa gitmediğine de sevindim.

sözde değil özde:

(bkz: değiştim)*
az önce, on dakikadır yazdığım itirafımı tek bir hareketle sildim.

bazı şeyleri itiraf edemiyorum.

anket tarzı başlıkların altına süper zeka göstergesi olarak (bkz: anket) entry si girenleri direk eksiliyorum.

üstteki madde çok açıklayıcı olmadı örnek vereyim, mesela en güzel tatlılar başlığına (bkz: anket tatlısı) şeklinde entry girenlerden bahsediyorum.

çok hoşuma giden, şukela entryleri forum/chat tarzı entry olsa bile gammazlamıyorum.

küçüklükten beri hayalini kurduğum vize/final zamanı nescafe-sigara-ders üçlüsünü yapmayı bir türlü beceremedim. ya nescafe soğuyor ya da sigara kendiliğinden bitiyor. o yüzden seçenekleri ikiye indiriyorum. hangi seçeneği elediğimi sormuyosunuz tabi.

lisedeyken okula gitmemek için anneme yaptığım "hastayım" yalanını geçen hafta ev arkadaşıma yaparken yakaladım kendimi. sanki "derse girmicem bugün" desem ayağındaki terliği fırlatıcak bana doğru.
mail kutumu ayıklarken buldum. itiraf ediyorum:

--spoiler--
merhaba ben coutcin

kusura bakma msn ini senden gizli aldım ama senle tanısmanın baska bir yolunu bulamadım
ortak arkadasımız da olmadığından sana bi türlü yaklaşamadım
acıkcası senden hoslandım-hani o yağmurlu günde kütüphanede-ve onu takip eden her gün daha da artarak
yaklaşık bir aydır sana yaklaşabilmek için nasıl kıvrandığımı farketmişsindir sanırım
en sonunda adını bile öğrenemediğim bir kızdan adresini aldım
aslında sana cok güzel cümleler hazırladım ama ters tepmesinden korkuyorum
eger sende istersen okulda bir yüzyüze görüsüp seni tanımak isterim
eger sende istersen tabi
--spoiler--

mailin gönderildiği tarih: 30 mayıs 2008 yani okulun kapanıp mezun olmama 2 gün var.

allah benim belamı versin. insan kendini giderayak bu kadar rezil etmez ki. işin kötüsü kız beni görse büyük ihtimalle tanışırdı. ama bir daha görüşemedik. okulun bitmesine 2 gün kalmış daha neyi kovalıyorsun be birader...
itiraf ediyorum:

sözlüğün kapısından kovuyorlar bacasından geri geliyorum.

silinen her entrymi rs ne la dan biliyorum.

geçen defa durduk yere silinmemi de rs ne la dan biliyorum.

rs ne la seni hiç tanımıyorum ama fena halde gıcık oluyorum.

evet.
mutluyum dediğim zamanların birçoğunda aslında mutsuzluğumu gizleme çabasındayım.
itiraf ediyorum prisoner im mahkumum az daha ısrar etseydi beşiktaşlı olacaktım. *
itiraf ediyorum bende hala tık yok. sözlük de yaramadı bana.

(bkz: sozluk yazarlarinin itiraflari/#4225332)
Sanırım bunu artık itiraf etmem lazım. Lise yıllarında kimya derslerinde devamlı kestiğim kimya öğretmenim, artık bu çocuğu biraz sevindiriyim demiş olmalı ki, yine bir kimya dersinde arka sırada oturan benim, omuzlarıma kollarını koyup göğüslerini sırtıma yaslayarak, ''big tits at school'' fantezileri kurmama neden olmuştu. Ne kadındı beeeeee
sebze bölümlerinde ayna olan süpermarketlerin aynalarında kendimi inceliyorum. görenler, sebzelere baktığımı sanıyor. iyi ki bakıyorum. geçenlerde, saçımın tenten gibi kalktığını görüp düzelttim.
canım çok acıyo.

ama kimse bilmiyo. kime ne benim canımın acısından...

'saklanma' demişti bir sözlük yazarı, saklandığımı çarpmıştı bir tokat gibi yüzüme.
ama ben yine saklanıyorum.

sözlükte hep gizemli yazarım, bir şeyler yazsam da tematik mode on, msn'de görüntüm hep çevrimdışı... kimseyle tek kelime edesim yok, ne sanal hayatımda, ne de gerçek hayatımda. canım evden çıkmak istemiyo. telefon faturam da hiç bu kadar az gelmemişti, faturayı görünce ağlamak geldi içimden, ne oldu bana, ne yapıyorum ben diye düşündüm, bulduğum cevap hiç hoşuma gitmedi.

canım acıyo ve saklanıyorum yine. kolay mı vazgeçmek alışkanlıklarından...
beş seneyi, anılarımı, bir anlamda büyüdüğüm şehri terketmeye karar verdim. aniden. çünkü bana verecek birşeyi kalmadı bu şehrin. git dercesine acımasız davranıyor bana karşı. bende mücadele etmemeye, herşeyi geride bırakıp gitmeyi seçiyorum. çektiğim acıları bu şehirdeki bırakıp bir kez bile pişmanlık duymamak istiyorum. ama çok korkuyorum. yenilmekten, eskiyi özlemekten..
sözlükte boğulduğumu hissediyorum bugün. burada dinime, kitabıma, peygamberlere söven insanların varlığı beni rahatsız ediyor. tepki göstermek istiyorum, haddini aşanlara rağmen ben haddimi aşmadan itiraf ediyorum, uludağ sözlükteki bazı yazarlara din kültürü ve ahlak bilgisi dersi yeniden okutulmalıdır. sürüden ayrılma zamanı yakındır. hatta belki çobanlık sınavlarına başvurmalıyım.
annenim dün poşet içinde kola sandığı şey gilbey's votka idi. söyleyemedim, kola dedim...

acı çekiyorum, içicem ana diyemem ki... ağlar yoksa. 'oğluma kim ne yaptı' diye sorar, ağlar... ama bilse, dünyalar güzeli bir hatun bu hale getirdiğini bilse nasıl şaşırır...
(bkz: batsın bu sözlük)
sevgili sözlüğün en büyük anketi haline gelmiş başlığını oluşturan ifade.
itiraf ediyorum dar Levise kotun altına converse giyip kulağında ipod üstünde quicksilverla gezen tipleri ülkeden süresim geliyor.
part 3

* geçen gün bi konu hakkında girdi yazmaya kalkıştım. bazı yazarların entryler için uzun çalışmalar yaptıklarını biliyorum, günlerce yazıp tekrar tekrar kontrol edenler mi ararsınız, onlarca kaynaktan destek bulan mı.. word'e yazdım bir şey, ertesi gün eklemek için açtım. okudum samimiyetsiz ve gereksiz geldi(üşendim). sildim. kapattım. anlık girmeyi yeğledim.

* hayatım boyunca ders çalıştığım saatleri toplasam galiba bir okul gününe eşit olmaz. çalışamadım hiç, nedenini de merak etmedim.

* 9 yaşıma kadar kızların s.çmadıklarını düşünüyordum. ya da şeffaf bir dışkıya sahip olduklarını. 2. si hep daha mantıklı gelmişti.

* ortaokulda, okulun sistemine girip tek 2 gelen dersimi 5 yapmıştım. hangi ders mi? müzik.(yakalanmadım)

* lise 2. sınıfta benim ve arkadaşlarımın tüm zayıflarını başka bir arkadaşla, değiştirmiştik. sahte karne yapmıştık yani. 6 zayıftan 1 zayıfa düşmüştü karnem. kendimi o sahte karneye inandırmışım. 2. dönem gerçeklerini görünce şok olmuştum. arkadaş uyardı öyle hatırladım.

* kendim kadar garip bir insan olduğunu düşünmüyorum. çok garip buluyorum kendimi.

* kendi söylediğim yalana inanırken bulmaya başladım kendimi. o karne olayından sonra meydana çıktı bu. neyse ki büyük yalanlar söylemem pek. şarjım bitti vs. tarzındadır.

* tarih vizesinin sınav soruları elime geçti. bakıp cevaplamaya üşendim. vizeye saklıyorum kendimi.

* acayip duygusal bi insanım. bazen aşırı duygusal oluyorum. mesela şu an "pek duygusal"ım. kesin bi duygusallık var ama.

* yengeç burcu erkeği, o benim.

* fazlasıyla empati kurabilen bi insanım. hatta öyle garip bir derecede ki bazen kendi bakış açımı kaybedip başkalarının bakış açısıyla bakarken buluyorum kendimi. sürekliliğe vurmuş.

* sözlükte bir şey okumasamda, yazmasamda, sözlük canımı sıksa da asla kapatmıyorum sayfayı. kapatınca ihanet etmişim gibi geliyor. zaman aşımına uğrayınca da log in oluyorum. duruyor öyle.

* kadınları anlayabildiğimde yaptıklarına anlam veremedim. anlam verdiğimde de x'e değer veriyormuş gibi hissettim. başka şeyler düşünmeye başladım.

* bu yaşıma geldim hiçbir kemiğim kırılmadı nası bir duygu çok merak ediyorum.

* itiraf yazmayı hobi edindim.
kendimde inanamıyorum ama volkan demirel'i çok seviyorum yahu. kız olsam verirdim yani o derece.*