bugün

Üzmeyi ilke edinen acı çekmeyi göze alandır, ne yapsan nafile.
https://www.youtube.com/w...h?v=kX0k6Ay_wDg&t=14s

sevdiğim kıza bu böreği yapmaya çalıştım ama yapamadım.
Bu rahatlık ve vurdumduymazlık hali beni ürkütüyor.

Ben ota boka üzülen, dert eden, stres olan, içi içini yiyen bi adamken, şu anki dünya sikime minare götüme tavırları beni ürkütüyor.
Insanı en çok onunla olmadıysa başkasıyla hiç olmaz düşüncesi sarıyor zihnimi. Bu düşüncelerden bir an önce sıyrılmam gerek, motivasyonum düşmeye başlıyor gittikçe.
bana Oğuz Atay'ın kitabını hediye eden birine aşık olurum diyordum. kişi Allem etmiş kallem etmiş okumadığım tek kitabını bir şekilde öğrenmiş benden. hediye etti. malasef aşık olamadım.

biri bana Zülfikar kolyesi hediye etse aşık olurum diyordum. zanaatkar kişisi kendi elleriyle aşık olunacak bir kolye yapıp hediye etti. maalasef aşık olamadım.

biri bu güne kadar hiç kanımın kaynamadigi, sevemedigim bir şairden şiir okudu. o şiire aşık oldum. meğer o birinin kendisine çoktan aşıkmışım.

aşık olmak için maddelerimiz oluyor bazen ama insan anlıyor hiç birinin manasının olmadığını o kişi geldiğinde.

biri bana Orhan velinin kitabını alsa aşık olurum diyordum. bunu farkedince gidip kendime şiir kitabını aldım.
Sağlığım yerinde,
Ailemle iyiyim,
En azından Beni sevdiğine inandığım bir kadın var,
Ne kadar kalıcı olacak bilmesem de halihazırda iyi sayılabilecek bir işim var..

Her şeye rağmen çok şükür.
Şikayet edecek hiçbir şey yok.

Sadece uğranılan haksızlıklar bir bertaraf olsa ve sonu gelseydi ah bir de..
Kafamı patlatmak istiyorum. Hiçbir şey düşünmemek istiyorum. Yaşadığım coğrafya, cehalet, absürdlükler, hep aynı sıkıcılık, kıymet bilmezlik, şiirsizlik, duyarsızlık, kirlenmişlik... Düşünmemeyi öğrendikçe hiçbir şey düşünemez oldum. Beynim kuru üzüm kadar kaldı, aptallaştım. Yine de içimdeki inadı kıramıyorum. Bu kadar bilerek, bu kadar umursayarak ama sistemden çıkıp uzaktan bakmayı beceremeyerek nasıl yaşayacağımı anlayamıyorum.
Bu sözlüğü çok trolledim..
Uykum yok ve canım birileriyle konuşmak istiyor. Konuşabileceğim herkes uyudu.
Yıl oldu 2020, yaşım 20, hala daha 4 yıldır aynı kızda takılı kaldım, kurtulmak istesem de yapamıyorum.
Bana yar olmayan birkaç şey ve kişi vardı. Arkadaşlar, ikili ilişkiler, kariyer hedefleri gibi çeşitli konularda. Kendimi ve var olduğum yeri, elimdeki amacı ne sorguluyorum ne de memnun değilim. Sadece hatırlatmam kendime, kimseye de. Kimse bilmez. Unutmam da. Noktalar birleştiğinde hepsinde de hayırlı, uğurlu varışlar bulurum. Bu benim şansımdır.

Yalnız, bana varmayan benim olmayan ne varsa başka kimseye de yoldaş olmadığını fark ettim bugün. işte inandığım tanrı, işte adalet!!!! Demiyorum elbette. Yalnızca belki bana göstermiyor, bilmiyorum ben, üzülmeyeyim diye. Çünkü ibret almamı istediği konuları full hd izledim oradan biliyorum. Eh, gözümün görmediğine yüreğim inanıyor, dayanıyor.

Teşekkür ederim tanrım. Elimi hiç bırakma.
Kpss ye hazırlanıyorum ve son bir aydır hiç ama hiç çalışamıyorum nerdeyse . Motivasyon sıkıntısı yaşıyorum ve hiçbir şey beni gaza getirmiyo. Silkelenip kendime gelmem lazım.
9 yıldır sözlükteyim hâlâ entriye birden fazla görsel yüklemeyi öğrenemedim.
Bugün akşama kadar salı idi. Akşam nasıl olduysa Çarşamba olmuş. Hekimoğlu'nu görünce ni çırşımbısı yığğğ dedim.
Süperim ben süper güç hetta.
10 yaşından bu yana bütün yirtigimi söküğümü kendim iğne iplik ile dikerim. Merak ettim cocukken nasil yapılıyor diye daha sonra kendi kendime öğrendim bunu. bir gün evde coraplarim sökülmüş onu dikeyim dedim baktım annem geldi yanıma sen ne zaman öğrendin dikmeyi dedi. 10 yaşından bu yana dikiyorum dedim oy aferin benim oğlum diyip saçımı öptü ve annem bunu ben 25 yaşında iken öğrendi. Gizli gizli yapıyordum herhalde 15 yıl nasıl farketmemiş hayret. Canım annem...
Lisedeyken, Bir hafta falan mezarlıkta yattım. evimde vardı ama maksat heyecan olsun.
15-16 yaşlarımda yine bir yaz tatili gelmiş ve ben iş arama telaşına girmiştim. "Okumuyorum abi.." beyaz yalanıyla girip çıkıyorum dükkanlara. Okuyorum desem yüzüme bakmayacaklar. Neyse buldum bi aktar sevdirdim kendimi girdim işe.
Ali abi, 130 kilo göbeği, küçükçe bir hayvanat bahçesi, yalaka yardımcısı cansel bide ben tıkışıverdik kıç kadar dükkana. Haftalık 130 TL veriyordu. hayatımda aldığım en yüksek haftalık, nasıl uçuyordum cumartesi günü geldiğinde anlatamam. Sabah 9 akşam 8.30 cennet oluyordu orası bana. Deli gibi para biriktiriyorum okul açılacak diye, babamdan gizlediğim 200 lirayı en güvenli yer olan cüzdanım da tutuyorum.
Neyse günler geçti cansel'in sigara prestigeden parliamentlere dönmeye başladı o zamanlar zenginlik alâmeti olan. Her hafta birinin nişanına kınasına gidiyor elbiseleri bol bereket.
Aynı zamanda ali abi'ye sürekli kasa da para eksik çıkıyor konuşması yapıyor ben arkamı döner dönmez. Bir iki derken bi gün Ali abi durduk yere beni depoya gönderdi şunu bunu getir diye. Depoya girer girmez ne hikmetse yerde 50 TL buldum, alıp doğru aşağı indim ve parayı Ali abi'ye verdim. Beni deniyormuş.
Birkaç gün sonra cansel dükkanı açar açmaz 100 TL eksik para yok para yok demeye başladı. Sabahın körü yeni gelmişiz. Neyse en dip köşelere, akvaryumun içine kadar bakıyorum yok Allah yok. Ali abi'yi aradı gelince beni yine depoya gönderdiler. Aldım malzemeleri geldim.

"Hadi kızım seninle işimiz yok." dedi.
"Niye abi neden bi yanlışım mı oldu?" dedim.
"Hırsıza yedirecek ekmek yok bende, cüzdanındaki paralar belli oldu" dedi. izinsiz çantamı karıştırmışlar ben depodayken. Gizli saklı biriktirdiğim emeğimi imâ ediyolar bana.
Neyse.
Haftalığımı üstüme attı. Hakkım kalmasınmış.
"Senin olsun üç kuruşun." Dedim ve çıktım.

Çarşının ortasında kalakaldım gözüm yaşlı. Benim olmayana gözümün ucuyla bakmaya korkan ben, çocukluğumun buğusu.

Çok geçmeden haberi geldi. Dükkanı batmış, cansel'i de vermişler uğursuzun birine.

O dükkanın batışı, cansel'in kaderi 100 liralık mıydı bilmem ama hiçbir zulüm, hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz onu çok iyi bilirim.
Çoğu zaman ne istediğimi bilmiyorum.
Şarap kadının teninden, rakı kadının derdinden içilir.

haydi eyv.
Bugün gözlerinde hüzün ve korku karışımı bir duygu gördüm. "Sana bir şey soracağım, ama doğruyu söyleyeceksin. Seni üzüyor muyum?" dedi. Donakaldım. Üzüntümle, adın yanyana gelemez ki dedim. Sarıldım.

Bugün gözlerinde hüzün ve korku karışımı bir duygu gördüm; bu kez sanki geçmişindeki tüm canını sıkan, onu üzen olayları gördüm. Ne oldu, konuşamuyorsan yaz dedim. Sonra yapmam gerekeni yaptım. Beni üzdüğünü düşündü, zerre üzüntü hissetmedim.

Gözlerinde bunları görmeyi hiç mi hiç sövmedim. Keşke gözlerinden bunları söküp alabilseydim. Belki çoğu sıkıntısı için elimden pek bir şey gelmez, ama ihtiyacı olduğunda yanında olacağım.
Tırnaklarımı çıkarmama az kaldı. Gerçekten bu kızlar neden böyle ki? Karşısındaki insanın kendisine hayatını vermeye hazır olduğunu görünce neden hemen bir yerleri kalkıyor? Seviyorum demekle bitiyor mu iş? Bir erkeğin sana gösterdiği sabrı fark etmeyip, onu sürekli eleştirip durmak neden? Ne kadar saygısız şımarık tipler var ya. Abimin karşısına benim gibi bir kız çıkmasını isterdim. Umarım çıkar.
"duvar sanatı" başlığını yanlış algılayıp "duvar saati" ile ilgili bir şeyler yazdım.
hatamı fark ettim geri aldım; ama yaşlanıyoruz.
Bi öpüşsek herşey düzelecek gibi ama işte..
içimdekileri bastırıyorum belki ama şu an ondan uzaklaşma işi güzel gidiyor.
işsizim. Benim dertlenmem gerekirken. iyi ve rahat bir işe sahip arkadaşım, Evi, arabası, iyi maaşı olan tanıdıklarım gelip bana dertleniyor. işsizim oğlum ben. şu yaşıma kadar doğru düzgün bir şey de beceremedim. Senelerdir bir dikiş tutturamadım. En yakınlarımdan bir çoğunuza ağır gelecek nice laflar yedim ve tavırlara maruz kaldım. Hayır, millet insan biriktirir bende o da yok, Doğru düzgün tanıdığım görüştüğüm yok. Ama ne hikmetse selam verdiğim dert anlatıyor. Ben anlatınca da güldür güldür skeçi gibi kimse dinlemiyor neredeyse. Gerçi anlatmayı bırakalı da çok oldu. Ne diyeyim belki dünyaya geliş sebebim budur. Dert paratoneri...