bugün

..................
Bir kız düşünün güzel kardeşlerim; tanışıyor, aşık oluyor, ve dahi evlenme teklifi ediyorsunuz.

Kızın hayatından daha önce birisi geçmiş. Daha doğrusu platonik bir aşk. Ne bir buluşma var, ne bir oturup çay içme falan.

Kız size "ben başkasını seviyorum, onu unutamam, ben onu bekliycem, o bana dönecek" gibi saçma sapan kelamlar ediyor. Onun geri dönmeyeceğini ne kadar söyleseniz de nuh diyor, peygamber demiyor. (şirin gibi sevmiş)

Platonik aşkı bu kızdan kurtulalı 3 ay falan olurken, kızımız gittiği konservatuarda flütcünün biriyle tanışıyor. Numara alış verişi yapılıyor, sohbet muhabbet oluyor, parklarda başbaşa müzik aleti çalınıyor. Bu arada kızımız çok dindar, bir erkeğin amcasının kızıyla bile merhabalaşmasına "haram" diyen cinslerden. (bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?)

bu zamana kadar sadece arkadaş (!) olan ikiliye erkek aşkını itiraf ediyor. bunun üzerine kız sosyal platformda bir paylaşım yapıyor. "hayat çok güzel. Kuşlar, ağaçlar falan" diye. (ağzının suyu akmış)

kız o kadar uyanık ki bana da hayatına başkasının girdiğini, ben tahmin edene kadar söylemiyor. Niye? çünkü stepne lazım. (emrine amadeyiz)

kız bana eskisine oranla daha sıcak kanlı davranmaya başlayınca, eskiden hatalarım olduğunu itiraf ediyorum, "namussuz" oluyorum. Daha sonra gergin ortam yumuşuyor, kız "önemli olan pişman olman" diyor. (kız bana yönelmeye başladı)

Allah'ın bir hikmeti olarak, hislerimin beni yanıltmayacağını da bildiğim halde soruyorum:

- o çocukla hâlâ konuşuyor musun?
+ çok nadir. (konuşuyor)
- onu seviyor musun?
+ onu sevseydim, seninle görüşmemiz bu kadar uzun sürmezdi. (gitme yedekte bekle)
- seviyor musun dedim?
+ galiba (bu ne lan? Galiba seviyorum)

vedalaşıyoruz. Yollarımız ayrılıyor. Yine bir tahminim kız şu an nişanlı.

Ve itiraf geliyor; ben öyle bir gerizekalıyım ki, hâlâ bu kızı seviyorum. O kadar iradesiz bir insanım işte ben.
O ne guzel online olup da yazmamakti oyle. Gözümüz yollarda kaldı.
işe gitmemek için hastayım diyip evde yatıyorum. en sonunda patron kanser mi oldun diyecek.
işyerlerinde patron yalakalarının her zaman iyi konuma gelmeleri istisnası olmayan şey sanırım. nerde çalışsam bunu gördüm ama göt yalamayı pek beceremiyorum ağzım da fazla laf yapmıyor. o yüzden ne kadar özverili çalışırsam çalışayım iş yapmayıp gezen ama patronun kıçının dibinden ayrılmayan adamlar gözde oluyor.
ilkokuldan beridir bitmek bilmeyen bir platonik hikayesi benimkisi. anlatmaya kalksam karakter yetmez, suya yazdığımı düşünürüm oysa ki tüm emeklerimi..
3 senedir üniversite sınavına çalışan bir öğrenciydim. son girdiğim üniversite sınavında yeter artık daha fazla soru çözmeyecğim diyip cefasını hergün yaşıyorum. o minibüse binip hergün itü'nün önünden geçmek çok koyuyor insana hele ki çok az bir fark ile kaçırınca.
Eğitim felsefesi hakkında makale yazarken arkaplanda zeki Müren dinleyip omuzlarımla dans ediyorum. Şu an.
merhaba sözlük, buraya daha önce entry girdim mi girmedim mi bilmiyorum, hatırlamıyorum bile, kontrol de edemeyeceğim kusura bakmazsanız, ama size bir şey anlatmak istiyorum, ben buraya 2 sene önce girdim ilk belki, canımdan çok sevdiğim kız buranın yazarıydı biz beraberken, sonra biz ayrıldık ve buradan onun bir çok entry'sini okudum hep buradan, hala ara sıra girer bakarım bir şey yazmış mı diye, 4 ay önce yazmış en son, muhtemelen o da unuttu buraları, belki de bu yüzden biraz rahatım, ama bir yanımda okumasını o kadar çok istiyor ki... Ne zaman sıkışsam, canım sıkılsa, mutsuz olsam ona yazmak istiyorum, çünkü beni kurtaran kişi hep o olmuştu, en son ona ihtiyacım olup yazdığımda ise bana tehditkar bir tavır sergiliyordu, ben onun düşmanı olmayı haketmedim, onu o kadar çok özlüyorum ki, hayatımdaki şeylerin değerini unutuyorum, onunla bir gece geçirmek istiyorum yalnızca, tek dileğim bu, yanlış anlama sözlük kötü bir niyetim yok. sadece ona sımsıkı sarılmak ve saatlerce konuşmak istiyorum, belki bir gün sonra iyice özleyip kafayı yiyeceğim, biliyorum. Ama umrumda değil, bana onu verin, daha doğrusu, onu benden almayın. neden mi 2 yıl sonra ilk kez yazıyorum, bilmiyorum, hep onu yakınımda hissetmiştim bi şekilde sözlük, bu geceye kadar.. içime öküz oturmuştu, kafamda bir çok dert vardı, biliyordum çözümünü, ama çok uzaktaydı, telefon numarası kayıtlı değil bende, ama hala ezberimde, kandırmayım sizi, benim numaramdan bir hane değişik sadece, onu rehberime kaydettim, whatsapp listemi güncelledim, eğer last seen'i yakın zamanda olsa, yazacağım dedim, baktım, değildi, uyumuştu prenses gibi 12 de, ben yurtdışındaydım ve saat 12ydi burada, yani türkiyeye göre 2, sonra çıktım, yürümeye karar verdim, bu satırları yazmaya başlayana kadar yürüdüm sözlük, kulağımda güzel müzikler, bu arada o çok güzel müzikler dinler söylemeden edemeyeceğim, yürürken bi şarkı çaldı sözlük, daha önce duyduğum, ama hiç dikkat vermediğim bi şarkı, bruno mars söylüyordu, diyordu ki when i was your man ;
diyordu ki too young, too dumb to realize -bunu söylemek istyorum ona
and i should buy you flowers - çikoata gözlüm
and held your hand and should've gave all my hours when i had to chance işte burası sözlük, beni aldı yerden yere vurdu. senin o çok zor bölümün başlamışken neden ben hazırlık okuyordum ki ve neden salaklık edip tüm zamanımı sana ayırmadım ki, tıpkı ondan önceki yıllarımızda kendi şehrimizde yaptığımız gibi, bunu neden yapmadım ki neyse sözlük sonuç olarak ;
But she's dancing with another man, aynen öyle işte
sonra bu bruno mars ne dedi biliyor musun ?
Although it hurts
I'll be the first to say that I was wrong
Oh, I know I'm probably much too late
To try and apologize for my mistakes
But I just want you to know

I was wrong pikaçum( sen gerçek adını biliyorsun )sadece bunu bil lütfen

Son olarak, sözüm sana another man, sen de yazarsın bu sözlükte belki sen okursun bunu :
I hope he buys you flowers
I hope he holds your hand
Give you all his hours
When he has the chance
Take you to every party
'Cause I remember how much you loved to dance
Do all the things I should have done
When I was your man
Do all the things I should have done
When I was your man

Özür dilerim bu eşşek kadar uzun entry için ve saçma salak cümleler için, iyi geceler sözlük.
tek basima yasadigim minik ve sevimli ogrenci evimi ozluyorum. bok vardi biriyle eve ciktim demekten kendimi alamiyorum.
sacmasapan bir yerden uykunun ortasinda uyanmak... emek verdiğim değer verdiğim günlerimi aylarımı verdiğim insanlar şimdi yoklar. neden bilmiyorum. anlayamıyorum bu hayatı. nefes alamadığımı hissediyorum ağır geliyor kaldiramiyorum. bir yanım diyor güzel şeyler olacak akışına bırak diğer yanimsa zarar görmekten o kadar korkuyor ki. bugün 4 yaşındaki kardeşimin resmine baktım o bakışın aynısı vardı bende bu kadar ay boyunca. hiçbir yanlış yapmadigin insanlarin seni bırakıp gitmesi koyuyor arkadaş. keşke kötü olsaydim diyorum ama biliyorum başkası çıksa başka arkadaşlarım olsa ben böyleyim. böyle gördüm bize sevgi emek fedakarlik öğretildi piclik değil bir insanın duygularini hiçe saymak değil aylarca oynamak değil... çok doluyum. kirlenmekten korkuyorum. onlar gibi olmaktan. bugün bi suru şey ogrendim. ne bomboş baktiklarina insanlari birbirlerine samimiyetsizliklerine.adamakilli birileri girsin şu hayatima artık. başka bişey istemiyorum.
Güzel bir gecenin ardından, yağmurlu güne güzel başlamıştım halbuki, az önce gelen telefon bir personelimin viyadükten düştüğünü bildiriyordu, içimde koca bir soğukluk var, hiçbirşey duymak istemiyorum.

kahvemi getiren personelim, böyle olaylar beni çok etkiliyor, özür dilerim kusura bakmayın geciktim dedi,

O an sarılmak istedim o’na. Yanıt vermedim ama.

Muhtemelen iç geçirmiştir, hiç etkilenmemiş, ne ruhsuz adam diye…

Çalıştıkça tüketen sistemin içinde hiç haketmeyen insanlar ile gülüyorum.

Bugün, düz bir ovadayım sanki, çorak, kuru, yeşili yaratan toprak sadece sarıyı sunmuş, ıssızlık üzerinde oturuyorum.

iyi haberi alana dek, söğüt çatı yağmuru durdurana dek

Tedirgin bir bekleyiş var.
Bu sabah Sinan akçıl gibi uyandım. bana bakın bi eyo eyoo
Bugün doğum günüm ve sadece benden 8 saat uzakta olan kuzenim kutladı. Hem de saat tam 00.00 olduğunda. Her ne kadar doğum günlerini umursamasamda yinede insan bilinmez bir hüzünle doluyor.
ne olur sakla anne çocukluğumu, elimde avucumda tek kalan bu. birde sakın ağlama anne benim için, acılarım herkesin acısı kadar, herkes kadar yandım anne. ağlama ne olur.
Geçen hafta sevdiğim kıza bir daha beni arama dedim sözlük.
Aramalarıma cevap vermedi, geçerli açıklamasıda yoktu agzima geleni söyledim bir daha arama dedim sözlük.
Pişman miyim ? Değilim.. Ama acı cekiyorum.

edit: imla
bana neden hep yırtık don denk geliyor?
Sınıfın ortasında 'hepinizden nefret ediyorum sizi aptal sistemin köleleri!' Diye bağırasım var.
artık söyleyecek kelimem yok.
mucizelere inanıyorum.
orospuya kalp vermişler, bunu nereme sokucam demiş.
annesi hasta olduğu için 5000 tl verdiğim, dün annesinin yanına taşınan üst komşumun soyadını öğrenmeye gittim emlakçıya.

emlakçıya sordum "8 numarada oturan adalet hanımın soyadı nedir?" dedim.

emlakçı pis pis sırıttı ve dedi ki "o kızın ismi adalet değil kardeşim. o kızın ismi alev" dedi.

soyadını da öğrendikten sonra teşekkür edip çıktım emlakçıdan. tam eve gidiyordum ki apartman yöneticisiyle karşılaştım.
yönetici dedi ki "hasan bey sonunda kurtulduk"

"neden kurtulduk abi" dedim

yönetici de aynı emlakçının sırıtışını taklit etti ve "afedersin senin üstte oturan orospuyu şutladık. imza topladık, sana da geldik ama evde yoktun" dedi

şaşırdım ve cevap verdim "ne orospuluğunu gördünüz bu hanımın" dedim

yönetici biraz celallendi ve "eve giren çıkan erkeğin haddi hesabı yoktu hasancığım" dedi

sanırım yönetici, adalet hanımın akrabalarından söz ediyordu. çünkü ben de eve çok erkek girdiğine dikkat edip sormuştum adalet'e. şöyle cevap vermişti "ya benim anne tarafından 37 tane kuzenim var, bana da çok gelip giderler. o yüzden şaşırma"

yöneticiye kibarca siktir çekip eve geldim.
psikoloğa gidip gitmemek konusunda kararsızım.
ailemle ilişkilerim iyi gitmiyor
hem de hiç iyi gitmiyor
annemin 50 yaş sendromu beni vurdu.
babam zaten ....
yok arkadaş yok
kimsem yok valla.
Bugun hayatimin en berbat gunlerinde aglicam birazdan. Mc donalds in nugget i da igrenc. Her isim ters gitmek zorunda mi?