bugün

yok lan itirafım falan.olsa da internette kim bilir nerelere kaydedilecek ne diye buraya yazayım.
itirafımı edecek cesaret bende yok sözlük...
2 gündür çıldıracağım. Spor salonunda dinlediğim bir şarkı ne sözler ne şarkıyı söyleyen aklımda. Ancak yabancı şarkıydı. Bir hanımefendi söylüyor ve bahçıvan pantolonu giyiyordu, kızıl saçları vardı. Şarkı hareketli ve dans içeriyordu şehirde dolaşıyor en son da ise güzellik abidesi hanımefendi bir taksiye binince bitiyordu. Bu şarkıyı bir türlü bulamadım çıldırdım. Bilenler mesaj atsınlar hayır duamı alırlar.
Bugün bankada sıra beklerken içeri bir çift girdi. Parmaklarında kocaman yüzük belli nişanlılar. ikisininde suratı asık kız gayet huysuz adamsa gayet sinirli. Sıkıldım işte bende takip ediyorum gözlerimle. Sonra sıra numarası alıp beklerken tartıştılar hafif bağırmalı falan. Sonra ikisi birden akıllı telefonlarıyla uğraşmaya başladılar. Birbirlerinin yüzüne bakmak yerine öyle yapmalarına orada gerçekten kızdım ama tabii beni ilgilendirmezde işte sonra o arada teknolojiyede saydım insanları ne hale getirdi diye. Ama teknoloji yinede önemli. Belki kızmamın nedeni insanlar birbirlerine bu kadar az zaman ayırken ellerindeki kocaman dünyayla o kadar meşgul oluyorlar ki her anın geçip gittiğini unutup yarının garantisi olmadığını bilmiyorlar gibi.
twitterda takip ettiğim bir arkadaşım var. ağır kezban. incecik dudaklarına kırmızı ruj sürüp sürekli '' kırmızı ruj ile başka bi güzelim '' yazıp fotoğrafını paylaşıyor. kendini beğenmişin önde gideni. en az 70 kilodur.
az önce de bu saatte dışarıda olmasının çok tehlikeli olduğunu, çok güzel olduğu için kaçırılmaktan korktuğunu yazmış.
ironi de yapmıyor haspam, yapmayı da bilmez zaten.
ve ben sırf kırmamak için '' seni kaçıramazlar korkma çünkü taşıyamazlar salak '' diyemiyorum sözlük.
içimde yer etti.
geleneklerin ,goreneklerin,orfmus adetmis hepsinin,hepsi bir din cercevesinde olusmus yasama ait kulturel olgularin,milenyum caginda hala caglar oncesi bir dinin yasatilmasinin ve insanlara dayatilmasinin, yine bu din cercevesinde insanlarin kisisel hayatlarina yapilan baskinin icine siciyim.ulan dogup buyuyoruz koydugumun ulkesinde islam cercevesinde yetismis inanlarin olusturdugu kulturle yogruluyoruz,genc oluyoruz seviyoruz gonul diyoruz kotu bakiliyor binbir turlu nasihatle gencligimizi harap ediyorlar kizlarimiz soyle yapmazmis böyle giyinip konusamazmis erkeklerimiz askere gider calisir evine bakarmis, herkese bir misyon yuklenmis aslinda daha kucucuk yasinda.okursun calisip cabalar buyursun evlilik dayatmasi baslar kizsan evde kaldin derler erkeksen kiz bulalim derler.evlenmez beraber yasarsin, yasatmazlar yasarsan orospu derler erkeksen her naneyi yemek serbesttir.evlenirsin cocuk baskisi baslar yasin geldi derler geciyor derler ailen biter konu komsunun agzina dusersin ustlerine vazifeymis gibi.anlasamaz bosanirsin kadina gecimsiz derler erkeksen dayanamadi hakli derler.bosaninca kadinsan her hareketine dikkat etmen gerekir erkek (! ) cinsiyetinden arkadasinla gorusemezsin yollu derler.erkeksen mubahtir hersey yeniden evlenirsin...boyle uzar gider gozune koydugumun memleketinde.hersey dayatma, baski, din uzerine.hayatimizi calan, yoran, yaslandiran sey din anlayin bunu.gozunuzu acin butun bunlarin temeli bu.bizi olduren sey din...
Lezbiyen oldum sözlük.
küçük bir mutluluk ya da adını ne koymak istersen sırf bunun için insan içindeki tüm aynalara darılmalıdır.çünkü tedirginlik bir izlenme bir kontrolün insanda yarattığı en muzip duygulardan biridir.

dallarına kuşların konmasına izin ver "ey insan!".titrek dallara kuşlar konmaz çünkü!dallarına kuşların konmasına izin vermeyen ağaçlar olur mu?"olur" ki kesilip malzeme olan tüm ağaçlar öyle değil mi?ağlamaklı iki dünya arasında eşya olmayı tercih etmek ne kadar doğru olur ki?
aslında bu sözlükten nefret ediyorum ama bir yandan da vazgeçemiyorum. stokholmsözlük olarak isim değiştirmeli bu mecra.
size bir şey diyim mi? tüm bu itirafları twit diye okumuyorsa millet ben de neyim?

canı sıkılanın mekanı burası okuyun durun işte.
iyi kotu fark etmez ölmus bi cocugun arkasindan hala konusulmasi sence de insanlik ayibi degil mi? bazen utaniyorum sozluk.
bugün öğle vakti a101'e girdim, saçma sapan bir kaç ürün satın aldıktan sonra kasaya doğru yönelecektim ki yanı başımdan kısa kollu tişörtlü, yırtık pırtık terlikli bir çingene kızı geçti. 5,6 yaşlarında en fazla. 1 litrelik bir su, bir de hafifçe sırıtarak üzümlü kek aldı. gözlerimi alamadım ondan çünkü öylesine sevimli, öylesine masum bakınıyordu ki etrafa.

kasaya geldi tüm parasını döktü, kasiyer kadın 'bu paraya bunları alamazsın birini bırak' dedi. kek'e uzun uzun baktıktan sonra hafifçe ittirdi, suyu avuçladı. içimden bir şeyler kopmuş gibi hissettim, bir an için elimi cebime attım üstünü tamamlamak için yarım kalan paranın fakat sonra birden uçtu gitti o güzel, pasaklı kocaman yürekli çingene kızı. öyle salak gibi kaldım orada. neden bu kadar etkiledi beni o küçük kız, neden bu kadar etkiledi o kir pas içindeki elleri bilmiyorum.

ardından yanıbaşımdan bir çocuk daha geçti onun yaşlarında, onu sıcacık tutan montu, botlarıyla. dedim ki içimden, senin adaletini sikeyim dünya.

o küçük kızı bir daha hiç göremem, bu yazdıklarımı da asla okumayacak. özür dilerim, çok utanıyorum ben şu an evimde rahatça bunları yazarken, sen bir yerlerde üşüyorsun biliyorum.

itiraf ediyorum sözlük, kendimi duygusuz itin teki sanardım. değilmişim.
geçenlerde şöyle bir dua görmüş ve oldukça sevinmiştim:
görsel

böyle şeyler demeyelim yine de, birbirimizi sevelim.
Tatil insana herzaman mutluluk vermiyor.
bu hafta hırsızlık yaptım. çaldım, hem de hiç utanmadan. şu ana kadar burada yaptığım en baba itiraf bu. ama bir sorun, niye yaptım?

--spoiler--

para konusunda hassas bir insan değilim. borç aldığımda mutlaka ama mutlaka geri öderim. borç verdiğimde peşine pek düşmem, üst düzey bir aciliyetim olmadığı sürece. param olduğunda benden cömert olanı yoktur. sadece ve sadece fakir olduğumda cimrilik ederim.

--spoiler--

ama dayanamadığım bir şey var ki o da alışveriş yaptığım bir yerde para üstünün bana eksik olarak verilmesi. asla kabullenemem. para üstü 5 kuruş dahi eksik verildiğinde damarıma basılmış olur, nöronlarım birbiriyle sikişir, o derece. 5 kuruş veya 10 kuruş eksik verildiğinde hemen geri dönüş yaparım "pardon, eksik vermişsiniz" diyerek.

üniversite içinde şok mağazasından alışveriş yapıyorum mütemadiyen. genelde kasiyerler ile aram iyidir. ama bir iki tanesini teşhis ettim, bildiğiniz "piç" olarak nitelenebilecek, çoğu seferinde parayı eksik veren veya işini düzgün yapmayan boş beleş adamlar.

başıma ilginç olaylar geldi geçtiğimiz 1-2 hafta içinde. aldığım ürünlerin altında yazan fiyata göre 4 lira 35 kuruş tutması gerekirdi hesabın ancak fişi aldığımda 5.35 şeklinde bir sayısal değerle karşılaştım. meseleyi çok irdelemedim, para üstünü aldım. baktım, 5 kuruş eksik verilmiş. kasiyere dönüp "hocam, eksik vermişsiniz" dedim. parayı aldı ve vermeden önce elimde 4 lira 60 kuruş olarak bulunan para bana döndüğünde tamı tamına 4 lira 25 kuruştu! bunu marketten çıktığımda fark ettim ve 5 saniye içinde önümüzdeki günler için ne yapacağımı kafamda planlayıp markete geri dönmeme kararı aldım.

ertesi gün yine markete gittim. bu sefer kalabalık değildi, çok az insan vardı. kasaya gittim. ne tesadüf ki kasada bir önceki günkü kasiyer vardı! hiçbir şey demedim, ne de olsa kafamda bir plan vardı, o parayı bir şekilde alacaktım onlardan. hesabım da -ne tesadüftür ki- 1 lira 95 kuruş tuttu! kasiyer para üstü olarak 8 lira verdi ve bir önceki gün 5 kuruş fazla verdiğini, o yüzden bu seferinde eksik verdiğini belirtti. hatalı olduğunu, hatta ve hatta parayı eksik verdiğini söyledim. o zaman ise geri dönüş yaptı ve "o zaman hak geçmesin, ben 5 kuruşu vereyim de gerisine karışmayayım" dedi. sonrasında ise durumu anlattım. "dün benden şu kadar para aldınız, geri verdiğimde ise elime şu kadar para geçti" dedim. durumu kabullenmedi, "olur mu öyle şey" gibisinden şeyler diyerek. sakin davrandım ve bir önceki aldığım ürünleri tek tek saydım. bir ürünü saydığımda "1 lira eksik saydınız hocam" cevabını verdi. "nasıl eksik sayarım, o ürünün fiyatı şu" dedim. kabul etmedi, kasada 1 lira fazla göründüğünü söyledi. söylediğimden emindim ve kasiyerle beraber ürünün olduğu rafa gittik. benim söylediğim fiyat doğru çıkınca "demek ki o gün kampanya varmış hocam" gibisinden boş laflar geveledi. ulan gerizekâlı, madem kampanya vardı, bugün niye değiştirmiyorsun fiyat etiketini! kasaya geri döndük ve rafta yazan değil de ürünün kasadaki fiyatı üzerinden bir kez daha yaptık hesabımızı. yine yanlış, yine yanlış. bana verilmesi gereken para 4 lira 65 kuruş iken bana verilen para 4 lira 25 kuruş idi.

yani buradan iki farklı sonuç çıkıyor. birincisi, market biz müşterileri raf fiyatını düşük tutarak ve kasada farklı fiyat geçerek kazıklıyor. ikincisi, bana alenen eksik para veriyor.

yer mi ulan anadolu çocuğu.. yaptım planı kafamda. yapacağım belliydi. iki veya üç aşamalı bir plandı benimki.

bir gün sonra markete yine gittim. amacım kameraların yerini saptamaktı. ulan arkadaş, her yerde mi kamera olur! marketin her bir köşesini didik didik taradım ve kör noktayı eninde sonunda buldum! kameraları çekmediği, görüntülenemeyeceğim tek bir yer vardı. görüntülenmediğimden emin olduktan sonra huzur içinde marketi terk ettim.

bir sonraki adıma gelmişti sıra. bir gün sonra markete yine gittim. bana giydirilen 40 kuruşun ve daha önceden giydirildiğini hatırladığım 10 kuruşun, yani toplam 50 kuruşun tarafımca geri alınmasını sağlamaktı amacım. 25 kuruşluk hindistan cevizli küçük çikolatadan aldım ve bir ürün arıyormuş gibi davranıp kameralara çaktırmadan kör noktaya geçtim. etrafımda beni gören kimse yoktu. çikolata paketini ses yapmadan açtım, çikolatayı ağzıma attım ve çöpünü kör noktadaki ürünlerin en arkasına attım! çikolatayı da 5 saniye içinde imha ettim! böylece 25 kuruşumu marketten almış oldum ve hiçbir şey almadan, sallana sallana marketi terk ettim!

kalan 25 kuruşumun acısını da gelecek haftalarda mutlak surette çıkaracağımı odtü şok mağazası çalışanlarına buradan ilan ederim.

yazımın özeti: "kimse sana adaleti veremez. kimse sana eşitliği veremez. eğer adamsan, gider sen alırsın."

sonuç olarak yaptığım işten ötürü çok mutluyum.

yer mi ulan lasvegascocugu, yer mi ulan kumarhane çocuğu bunları!

bir de "ah ulan, ah" notu: odtü şok taki güzel kasiyer, özledik seni ailecek! sen gittin gideli şöyle dandik kasiyerlerle uğraşıyoruz! gelsen de kurtarsın bizi dangalakların elinden, olmaz mı.. *
Çok yalnızım.
Yapayalnız...
... Küçükken ben de erkeklerle taso oynardım.
Hafta sonu tatilini çok seviyorum.
Sözlükte yeniyim başlık nasıl açılır bilmiyorum. Soldaki listede ne görürsem onlara yazıyorum.
En sevdiğim renk mor, en sevmediğim renk siyah, beni en çok ağlatan renk sarı, en özlediğim renk yeşil.(trafik kazasında kaybettiğim nişanlımın göz rengi yeşildi)
Şimdiden kahvaltı planları yapıyorum. Tek başına bahar sabahı kahvaltısına paha biçilemez kesinlikle.
Sizden tek ricam olacak, yazdıklarıma yorum yapacak olursanız lütfen hakaret içerikli şeyler yazmayın.
Ülkemi seviyorum ve pazar günü başka şehire oy kullanmaya gideceğim. Hepinize çağrım oy kullanmaya mutlaka gidin. Oy kullanın ki sonra beğenmezseniz akp'yi konuşabilin. Ak parti bizim geleceğimizi değil, biz onların geleceğini belirleyelim.
Genel olarak cok dertli ve mutsuz olsam da dertleri olan insanlari dinleyip problemlerini cozmekten cok mutlu oluyorum.. Sozlukteki yalniz ve dertli yazarlarimizi dinlemek ve cozum bulmak daha bir hosuma gidiyor diyebilirim.. E senin sorunlarini kim cozuyor dersenizde cevap olarak size;

"Kimse" diye bilirim.

Baskalarinin problemlerini cozmek, biraz olsun insana mutluluk vermesi yeterli. Kucuk seylerden mutlu olmak paha bicilemez bence.

Dertli, yalniz ve sorunu olan butun yazarlari beklerim.. Dertlerine ve sorumlarina cozum, yalnizliklarina deva olalim *
balon sisirken patlamasindan korkan bi ben degilim di mi lan, 5 aattir 100 e yakin balon sisirdim, ikisi elimde patladi, korkuyom amk iste, ne guluyonuz lan?
cep telefonu pazarında siemens'in büyük bir atak yaptığını biliyorsunuz. babam c55 modelini kullanıyor. ben de aynısı olmasın diye a55 aldım ama ne göreyim! c55'teki değişken titreşim tonları a55'de yok! daha da önemlisi c55'teki muhteşem prince of persia oyununu da göremedim a55'te. ve en önemlisi telefonda gprs yok. şaka gibi.

sezonun üçüncü çeyreğinde kameralı bir telefon çıkarmayı hedefliyorlarmış, umarım 3650'den daha iyi bir şey yaparlar. yoksa sinirlenip kamerası olmadığını bildiğim halde n-gage alırım!
1 yıldır geçmeyen mide bulantım var sözlük. ilaçlar etki etmiyor.
uzun zamandır gerçek sesimi duyamıyor ve kısık haline alışamıyorum. sesimi özledim.
her gece facebookta okey oynayayım diyorum, oyuna girmeye çalışırken yoruluyorum vazgeçiyorum.
saçma bir dönemde yaşamımı sürdürüyorum. etraf kafatası dolu. hem de içleri boş. ama gelin görün ki bayağı seviyorum ben. tayyip'e rağmen sevmeyi başardım ama olmuyormuş lan! acı çeksem diye düşündüm ama çok yorucu lan. hiç yoramam kendimi ama iyi seviyom ha!
sigara içen ve sakallı erkeklere hayranım.
sürekli saç rengi değiştiriyorum.
konuşurken ses tonum kötü değil ama şarkı söylerken facia.