bugün

bu gece sol frame coşmuş sözlük, kıllanıyorum. an itibariyle,
(bkz: eve erkek atma teknikleri)
(bkz: bir kadını kazanma yolları)
(bkz: arkadaş olarak gördüğünüz kızın size aşık olması)
(bkz: asla aşık olunmaması gereken kız modeli)
(bkz: kızların hoşlanma belirtileri)
sözlük, anladığın üzere çıkamadım bunalımdan. ne yapsam ya, bilmiyorum. gerçekten. öleyim ben en iyisi, ha?
Sevgilim, eski sevgilisin fotoğraflarını cep telefonunda, facebook' unda, her yerde muahafaza etmeye devam ediyordu. Şimdi onları kaldırmasına rağmen hala her facebookta fotoğraflarına baktıkça eski sevgilisinin adını " eski sevgilisi ve 20 kişi daha bu fotoğrafı beğendi" yazısını görmekten sıkıldım. Her fotoğrafta neredeyse o adı görmek beni huzursuz ediyor. Ancak sevgilimin bunu ne umursadığı ne de beni ne hissettiğimi düşündüğü var...
bir saat yirmi beş dakika var, tlc'nin başlamasına. madem dedik canlı izleyeceğiz, uyumayalım hiç bekleyelim. oyun kolumu arkadaşıma verdiğim için oyun da oynayamıyorum. yazalım, güzelleşelim o zaman.

- tlc dedik, tlc nedir? bir profesyonel güreş ppv'sidir. 10 yıldır güreş itakip ederim, bu ppv'nin 3. yıldönümü ve ben ilk kez canlı izleyeceğim. son iki senedir fırsat olmuyordu. lisede genelde sınav haftasına denk geliyordu. artık üniversite öğrencisiyim, istediğim boku yiyebilirim.

- 7/24 house izleme potansiyeline sahip bir oda arkadaşım var. 21 kasım'da izlemeye başladı ilk bölümden. ne zaman odaya gelsem house izliyor. 7 sezon nasıl bitmedi daha anlamıyorum. bir de diziyi ona ben verdim. bir canavar yarattım sanırım.

- az önce nesine.com'daki son kalan paramla 3 maçlık bir banko kupon yaptım. 3 maç da yattı. bu nasıl bir cenabetlik lan?

- hazırlıktaki sınıf arkadşalarımdan biriyle çok tuhaf bir ikiliyiz. devamsızlık hakkımızı sonuna kadar sömürmek isteyen bir kişileriz. nedense derse girmemek için sürekli birbirimizi bekliyoruz. dersi birlikte ekiyoruz, binadan birlikte çıkıyoruz. sonra ben onu kampüsün hemen dışından minibüse bindiriyorum ve yurda geçiyorum. neden bunu yapıp durduğumuzu takıntı haline getirdim. sevgili değiliz, kanka değiliz, ders ektikten sonra beraber takılmıyoruz bile ama birbirimizi bekliyoruz. ilginciz vesselam.

- geçen gün ilk defa biri sözlük sayfasını uzaktan gördüğünde "uludağ'da mı yazıyorsun" diye sordu. her seferinde "sen de mi ekşi'de yazıyorsun" ya da "inci sözlük mü o" lafını duymaktan gına gelmişti. adam yazmıyormuş, sadece okuyucuymuş ama benim takipçimmiş. vay anasını sayın seyirciler.

- az önce high school musical 3'ü izledim. müzikal mezuniyet sahnesinde hüzünlendim yine. ota boka hüzünleniyorum zaten. 19 yıldır ergenim anasını satayım.

- 10 gün önce falan oda arkadaşımın tatile gitmiş olmasından faydalanarak harry potter and deathly hallows part 2'yi izledim tekrar. yanımda biri varken izlesem rezil olacağımı biliyordum zaten. bir yerden sonra sürekli ağlayarak izledim filmi. bütün göce inmedi gözlerimin şişi öyle ağlamışım.

-3 gündür masamın üzerinde hatırlatma notu duruyor. üzerinde "sakallarını kes" yazıyor. ama bir türlü elime tıraş makinesini almıyorum. 2 gün sakallı sakallı 14 yaşındaki çocukların karşısına çıktım, yarın da o şekilde derse gireceğim. sakallı halimden nefret ediyorum, ama kesmeye üşeniyorum.

- her boka üşeniyorum ben zaten. perşembe akşamından beri oyun metni almak için kampüsün hemen dışındaki fotokopiciye gitmem gerkeiyor ama gitmiyorum. yarın prova var, ben daha oyunu okumaya başlamadım bile.

- zaten fotokopi parasını ödeyecek durumda değilim. evet, 3 liram bile kalmadı ve ben bursumu ayın ikisinde alıyorum. cebine bakmadan bakmadan votkalı vişneye (votka vişne olamazdı o) 14 lira ödeyen, yol parası yokken, midyenin dibine vuran adama çok bile. aç kal bakalım.

- kupa kızı ve sinek valesi dinliyorum şimdi. neden bunu açtım la ben?
bu gün bir arkadaşımla tam 7 saat tavla oynadık. tam tamına 7 saat olmasa bile neredeyse 6 saat oynadık.

toplam sonuç;
arkadaşım = 9
ben = 13.

22 part tavla oynadık. neredeyse çoğu 5-4 gibi skorlarla bitti yani 22x9=198 el falan tavla atmışız. herhalde 1 hafta oynamam.
eski sevgili ile bağını koparmak istemeyen sevgili sağolsun... eskinin daha önemli olduğunu gösterir...
bu yaşa geldim sözlük * hala bir aşk yaşayamadığım gibi en uzun ilişkim 1 ay sürdü.

(bkz: neden böyle oldu)
Uzun zamandır sözlükte yazarım.Ama ilk defa itiraflar köşesine bişeyler yazıyorum.Çünkü bugün benim için gerçekten çok zor bigün.içim yanıyor.Hem de tarifsiz bir acıyla.Boşluk,boşluk,boşluk.Uzun zamandır kalbim bu kadar kırılmamıştı belki de.
Canımı yaktı biri.Hemde bile bile.Umursamadı bile.Şimdi ben aptal gibi hala ondan mesaj ve telefon bekliyorum.Olmıycak bişeyi beklemek ne kadar zor.Ama geçicek.Neler geçti.Bu da geçiçek.6 aydır emek verdiğim şey olur dediğim şey elimde patladı.çok üzgünüm...
iki üç saat kadar evvel bakkala indiğimde ölmek üzere olan yavru köpek gördüm. açtır üşümüştür vs gibi bende fazla olmayan duyarlılıkla eve çıkardım. sobanın karşısına koydum. sütünü de verdim bir saat kadar uyudu. kalktığında kendine gelmişti. vay be olm dedim. iyi yaptın. neyse. sonra bakalım yürümesinde falan problem var mı dedim. yere koydum yürüsün diye. taşın üstüne doğru gitti. sıçtı. küfrede küfrede indirdim aşağıya.
sonra bi de bok temizledim.
dün gece biten fizik vizesi bahanesiyle beyoğluna gittim. damsız alan disco bar tarzı bi yer buldum. her zamanki gibi barmenle kanka muhabbetine giriştim. muhabbeti baya sarmış ki iyi içirdi bana it. taksi paramı da içmişim. arabası olan biriyle de tanışmadım. zurna halimle 3 gibi çıktım. ne bok yicem lan ben şimdi falan derken açık köfteci buldum. girdim bi porsiyon istedim. hiç bi yemeği o kadar yavaş yememiştim. 40 dakika falan sürdü. ikincisini istedim o da o kadar. yicek yerim kalmadı otobüs dolmuş yok çıkamıyorum içkiden midem de çok fena bulanıyor. hadi olm bi tane daha yersin dedim. istedim.
demek ki neymiş miden bulanırken üçüncüsünü yemeyeceksinmiş.
cumartesi taksime gitar almaya gittim. sabah 6da başlayan ders yüzünden gece hiç uyumamıştım. beynin fonksiyonlarının çalışmaması da kaçınılmazdı haliyle. bir yere girdik. adam bize gitarı tanıtmak için bişeyler çaldı. giriş seviyesiydi. adama 50 100 lira daha versem orta seviye bişey bulabilir miyim diye soracaktım. ama ben ne dedim: abi daha fazla para versem daha düzgün bişey bulabilir miyim? nerden girdim o cümleye allah belamı versin benim. toparlayamadım da çıktı öyle. kafayı kaldırdı bana baktı. herhalde yar...m dedi içinden anladım. sonra indirdi çalmaya devam etti. tek kelime çıkmadı ağzından. aslında çok da uygundu bir ay da kursu vardı falan. giremedim bi daha oraya. utandım yeminlen utandım.
Kapı girişinde karşılaşmıştık
50günden fazladır oturduğum apartmanda tek bir kişiyi tanımama istinaden insanlarla tanışmaya olan ilgimi günden güne tetikliyordu.
Kimseyi de gördüğüm yoktu zaten gece yarısı eve geliyordum. Ama bu böyle olmazdı. Kafaya koymuştum bu insanlarla tanışmalıydım.
Pencereden gördüğüm sanırım iki kat altımda oturan dallama kız benim yaşlarımdaydı. Aha dedim kanka bile olurum ben bunla. Öyle ya anam yok bubam yok. Yakında oturan birileri lazım.
Saat 16:00
Davutpaşaya derse gidiyorum. Kimseyi görmem etmem alışmışım. O saatlerde apartmanda kimse olmaz. Apartmanın kapısını açtım çıkıcam.
Alışmamışım. O kapıyı açınca karşıma birinin çıkma ihtimalini hiç düşünmemişim.
Bir insan karşında birini görünce niye korkar?
Allaaah diye bağırdım. Dizlerim titredi. Neden oldu hala bilmiyorum. Ben korkunca kız daha da korktu. Alışveriş poşetleri falan yerlerde. Bana bakıyor sadece. Korkulu.
Çok utandım. Hala da düşününce utanıyorum.
Ne kankası yahu?
yoğun ve zahmetli uğraşlar sonucu hazırladığım hazır çorbam henüz yeni yıkadığım halı parçasının üstüne döküldü. köpürte köpürte bir daha yıkadım. kaçan iştahımın ardından kahve içeyim bari dedim. mutfağa giderken geçmek için ufomu yan çevirdim. gittim kahvemi hazırladım. döndüğümde perdeden duman yükseldiğini görmemle elimdeki kahveyi bırakmam bir oldu. perdeyi kurtardım.
ama sanırım yıkamam gereken bir halı daha var.
sabah buzdolabının yine çalışmadığını görmemle başladı. 3 kez tamire gitmesine rağmen çalışmayan bu lanetin satıcısına gitmek için duşa gireyim bari dedim. girmedende elektrik sobasını ve çamaşır makinesini çalıştırdım. elektrikli olan şofbenimi de çalıştırıp duşa girdim. tam en güzel yerindeyken sigorta attı. çıktım giyindim. dışarı çıktım. sigortayı açtım. yukarı çıkınca anahtarımı almadığımı farkettim. indim çilingir getirdim. it oğlu bir saniyelik şey için 30 lira aldı. neyse dedim bitti. üşüdüm sobayı çalıştırdım. yine sigorta attı.
işte bu sefer çok sinirlendim.
sözlükte bi yazara çok iyi yazıyosun, yazdıklarına çok gülüyorum demek istiyorum ama diyemiyorum çünkü topluma örnek olmaya çalışıyorum deyip doğuşa bağlamak isterdim ama ne yazıkki gerçekten diyemiyorum.

ayrıca birinden özür dilemek istiyorum ama yine dileyemiyorum.

bugünlük bu kadar itiraf yeter.
sözlük dükkanım 5 katlı binanın en alt katında. düz ayak yani girişte. bütün apartmanın gider borusu bizim dükkandan geçiyor. sanki kanalizasyon amına koyim. milletin bokunun püsürünün sesini dinliyorum bütün gün.
arkadaş bu lohusalık ne zaman geçecek? depresyondayım sanırım.
küçükken çok çok küçükken, düşünce gücümle isteklerimi gerçeğe dönüştürebilirdim.istemek yeterdi bazı şeylere. belki de küçükken olması imkanlı şeyleri istermişim, ya da allah küçükken daha çok severmiş sanki beni. şimdi haddinden çok fazla büyüdüm ve isteklerimin gerçekleşmesi için istemek yetmiyor....küçük olmak istiyorum..
çiçeklerin içinden en çok nilüfer çiçeğini severim. işin ilginç yanı hayatımda kimse hem de hiçkimse bu çiçeği derin bir hüzünle sevdiğimi bilmez...nilüfer çiçeğinin resimlerini çekerim gördüğüm yerde...karşılarına otururum bu çiçeklerin uzun uzun bakarım bazen gözlerim dolar bu çiçeklerin suyun üstündeki görüntülerini görünce.neden bu kadar sevdiğimi de hiç bilmem ve sebebini bilmeden içten içe hislenerek severim. beynimin alt kısımlarına inilse kesin küçükken nilüfer çiçeğiyle ilgili bir yaşanmışlık görülür. çok uzaklarda ve hatırlayamadığım bir an, bir olay... bilirim belki de söyleyemem sadece severim sebebini unutarak bilmeyerek sorgulamayarak...köklerinden kopmak istemeyen nilüferlere saygı duyarak.
karsız geçen bir günün içindeki beyazım.
hayat çok sıkıcı.
sadece cuma akşamları içerim. sarhoş olduktan sonra en mahrem sırlarımı önüme gelene anlatıyorum. benden çete üyesi falan olmaz onu anladım.
sol frame in incisözlük e döndüğü anlarda cidden üzülüyorum. an itibariyle sol frame den seçmeler.
(bkz: sikinin götüne sokabileceğin kadar uzun olması)
(bkz: gerdek evinin önünde ambulans bekleten damat)
(bkz: klitoris pembesi)
(bkz: sevgiliyi baş aşağı asıp ağzına vermek)
(bkz: die mother fucker die)
(bkz: sevgilinin idrarına çay demleyip içmek)
gerçekse ibretlik, yok şakaysa hiç komik değil. ne bir zeka belirtisi, ne de bir espiri anlayışı. yazık lan.

edit: son 20 başlık içinden.
sevgili kankam sözlük,
büyük görünsünler diye sütyenimin içine pamuk katıyorum. böyle iri göğüslerin sevgilimin hoşuna gittiğini onun bakışlarından anlıyorum. tek korkum onunla çıplak sevişmek. hayal kırıklığına uğrayacak çocuk.*
yarın dişçiye gidicem, işyerinde her 5 dk da bir tuvalete gidip hüngür hüngür ağlıyorum. öyle korkuyorum ki ödüm kopuyo işte. böyle beni öldürseler daha iyi. işkence yapsalar mesela ne biliyim. yarın 3buçukta randevum, 5e kadar haber alamazsanız ya ben doktoru öldürdüm ya o beni öldürdü, ya da ben hastaneye giremeden kapıda can verdim, haberiniz ola. sevgiler.